"Asit salıyor asit asit. Geçen gece saldı yine, hepimiz kaçtık evlere. Nefes alamadık, ağzımızı kapattık gittik. Ama kime anlatacaksın derdini?" diyor.
Remzi Okay, gırtlak ve cilt kanseri hastası. Yaşının kaç olduğunu sorunca hatırlamıyor.
"43 doğumlu" olduğunu söylüyor, bir süre sonra tam da emin olamadan.
Doğum tarihini bilmiyor ama ilk hastaneye yatışını gününe, ayına hatırlıyor: "9.9.2009" diyor:
"90 kilodan 35 kiloya düştüm. Altı aylık ömrün var dediler. Dört kere kemoterapiye girdim. Bir yıl yatalak kaldım."
Remzi Okay, doğma büyüme İzmir'in Aliağa ilçesine bağlı Horozgediği köylüsü.
Köyün dört bir yanı demir-çelik ve gübre fabrikalarıyla çevrili. Fabrikaların kiminin bacasından, kiminin çatısından sürekli dumanlar yükseliyor.
Köy kahvesinde konuştuğumuz köylüler, buradaki her 10 kişiden 8'inin kanserden öldüğünü söylüyor. Her hanede bir kanserli olduğunu söylüyorlar.
Remzi Okay yanındaki bir köylüden başlayarak sayıyor:
"Bunun kardeşi kanserden öldü. Rahmi, Baki, Salih... Hepsi. Kanser çok burada. Altı yaşında Hayrullah'ın oğlu. Hepsi hepsi... Şimdi ölenlerin çoğu kanser. Birgül var, yatıyor. Ona da gün sayıyorlar. Hangi birini diyelim ki?"
Şimdiye kadar dokuzu yüzünden, biri boğazından toplam 10 kez ameliyat edilmiş. Delik deşik olmuş, dikiş izleri içindeki yüzünü gösteriyor.
"Bak şuradan şöyle buraya kadar benim değil" diyor burnunun yarısından başlayıp tüm sağ yanağına parmağıyla bir daire çizerek.
"Bak, dikişlere bak. Görüyon değil mi? Buraya kadar açtılar eti toplaya toplaya... Üç delikli burnum oldu. Kime anlatacaksın derdini? Mezarlığa çabuk çabuk gitmemizle ilgileniyor herkes."
Horozgediği köyü, Aliağa'da sanayinin tam ortasında kalmış. Giden gitmiş, ama gidecek yeri olmayanlar -köylülerin deyimiyle 'moruklar'- burada kalmışlar.
Temiz Hava Hakkı Platformu'ndan İnci Köseoğlu, Aliağa'da katıldığı bir termik santral Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) toplantısında köylülerin şöyle dediğini anlatıyor:
"Türkiye'nin bütün sanayii kuruluşlarını gelin, köyümüze kurun. Bari başka insanlar kanser olmasın. Biz nasıl olsa kanser olduk, öldük, başka insanların başı yanmasın."
Horozgediği köyü gözle görülür şekilde duman altı ve buradaki hava kirliliği tehlikeli boyutlarda. Ancak bu durum sadece bu köyle sınırlı değil.
Genel olarak Aliağa ilçesine girdiğinizde bir süre sonra genzinizi yakan bir havayı solduğunuzu fark ediyorsunuz.
Burası, 1960 yılında yaklaşık 3 bin nüfuslu bir balıkçı kasabasıyken 1961'de demir-çelik, petrokimya ve rafineri gibi sektörlerin gelmesiyle ağır sanayi bölgesi olarak tahsis edilmiş bir ilçe.
Dolayısıyla, burada ısınma ya da trafik kaynaklı hava kirliliğinin yanı sıra yoğun şekilde sanayi kaynaklı hava kirliliği de görülüyor.
Köseoğlu, ilçede bir termik santralin kurulduğuna da dikkat çekiyor, "Artık bir çivi bile çakılmasını kaldıracak durumda değil Aliağa" diyor.
Burada gübre fabrikaları, boya fabrikaları, haddehaneler, küçük imalathaneler ya da işletmeler, gaz dolum tesisleri ve likit doğal gaz tesisleri de var ve Köseoğlu bunların hepsinin hava kirliliğine olumsuz etki ettiğini söylüyor.
İzmir Valiliği Çevre ve Şehircilik Müdürlüğünden alınan bilgiye göre, Aliağa'da bugün faaliyet gösteren sanayi işletmeleri şöyle:
Müdürlük, önemli hava kirleticilerin kontrolü amacıyla Aliağa'da sekiz tesisin bacasına sürekli ölçüm sistemleri monte edildiğini, bu bacaların internet üzerinden izlendiğini söylüyor.
Aynı zamanda, Çevre Kanunu kapsamında tüm denetim uygulamalarının yapıldığı, Çevre Bakanlığının izin süreçlerini takip ettiği, denetimlerini arttırdığı, çevreye etkisi olan ya da etki edebilecek tüm tesislerin de Bakanlığın denetimi altında olduğu da ifade ediliyor.
Aliağa'da hava kirliliğinin ne boyutta olduğu aslında şu anda saptanamıyor, çünkü burada sabit bir hava ölçüm istasyonu bulunmuyor.
Ancak İzmir Valiliği Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü, İzmir merkezli bir "Bölgesel Temiz Hava Merkezi" kurulumunun tamamlanmak üzere olduğunu söylüyor. Bu sisteme bağlı olarak da Aliağa'da bir hava kalitesi ölçüm istasyonunun devreye girmesi bekleniyor.
Temiz Hava Hakkı Platformu'nun Mayıs 2016'da bir hafta süreyle Aliağa'nın değişik noktalarında yaptığı 24 saatlik parçacık madde (PM) ölçümlerine göre, buradaki PM 2,5 değerleri Dünya Sağlık Örgütü limitlerinin 2,6 katına kadar yükselmiş durumda.
Ayrıca Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalında Dr. Ahmet Soysal'ın yaptığı 2011 yılı ölüm nedenlerine dair bir çalışmada, Aliağa'da 15 ila 30 yıl yaşayanların kanserden ölüm oranlarının 15 yılın altında yaşayanlardan 4,7 kat fazla olduğu tespit edilmişti.
Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanya Sorumlusu Deniz Bayram, hava kirliliğinin sağlığa olumsuz etkisinin artık tüm dünyada kabul edildiğini söylüyor.
Bayram, "Bilimsel çalışmalar gösteriyor ki bugün akciğer kanserinden solunum yolu hastalıklarına, dünya sağlığını tehdit eden bir çok hastalığın nedeni hava kirliliği. Dünya çapında her sene sadece hava kirliliği yüzünden on binlerce prematüre ölüm yaşanıyor," diyor.
Deniz Bayram, bununla mücadele için kömüre dayalı enerji üretimi yerine yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmenin gerekli olduğunu savunuyor.
Temiz Hava Hakkı Platformu'ndan Köseoğlu da bu noktada Aliağa'da acilen birtakım tedbirler alınması gerektiğini söylüyor:
"Aliağa'da düzenli hava kalitesi ölçümlerine başlanması gerekiyor. Sanayi tesislerinden yayılan emisyonların olması gerektiği gibi planlanması gerekiyor. Burada yeni termik santrallerin açılmaması gerekiyor.
"Doğayı bu şekilde kirleten sanayinin bir an önce durdurulması ve daha doğal enerji sistemlerinin getirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
"Güneşin kullanılması olabilir. İnsani bir şekilde rüzgâr olabilir.
"Sanayii tabii ki olacak. Sanayinin tamamen ortadan kaldırılması diye bir şey söz konusu olamaz. Fakat insani bir sanayi olmasını istiyoruz."
Aliağa'ya iki saat uzaklıktaki Seferihisar'da ise bambaşka bir manzara var. Burası Türkiye'nin havası en temiz ilçelerinden biri.
İlçenin kapalı pazar yerinin üzeri fotovolkaik güneş panelleriyle kaplı.
Bu proje, İzmir Kalkınma Ajansı'ndan alınan 880 bin liralık hibeyle Mayıs 2014'te hayata geçmiş.
200 kilowatt (kW) gücündeki güneş panelleriyle üretilen elektrik, bugün Seferihisar Belediyesinin tüm ısınma ve aydınlanma gibi ihtiyaçlarını karşılıyor.
Ayrıca meydanlarda, ana caddelerde, parklarda da güneş enerjili aydınlatma direkleri var.
Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, "Senede 300 gün güneşimiz var diye övünürüz. Ama bu sadece tepemizde, bizi ısıtan bir şey olmaktan çıkabilir" diye konuşuyor.
"Güneşi, rüzgarı hayatımızda çok daha hakim kılabiliriz. Şu anda sadece belediye güneş enerjisini değerlendiriyor. Ama arzu ediyorum ki bu yayılsın, diğer belediyelere, hanelere de sürüklensin."
Seferihisar'da bu amaçla, yenilenebilir enerji üretimi için bir kooperatif de kurulmuş.
Seferihisar Yenilenebilir Enerji Kooperatifi Yönetim Kurulu Üyesi Umur Kemal Ozanoğulları, öncelikli hedeflerinin temiz enerji üretimini sağlamak ve bundan ilçe halkının maddi olarak da yararlanmasını mümkün kılmak olduğunu söylüyor ve ekliyor:
"Güneş ve rüzgâr enerjisi konusunda çok büyük, milyar dolarlık yatırımlar var. Ama halkın kendisinin katılımı yok. Biz bunu değiştirmek istiyoruz."
10 kurucu üyesi olan kooperatifin ilk vadede 200 üyeye kadar genişlemesi amaçlanıyor.
Böylece 1 megawattlık bir güneş enerjisi santrali geliştirilmesi düşünülüyor. Kooperatifteki ortak sayısının 500'ü geçmesi durumunda 3 megawatt'a kadar, 1000'i geçmesi durumunda ise 5 megawatt'a kadar lisanssız üretim mümkün.
Ozanoğulları, "5 megawatt, yaklaşık 2 bin konutun enerji ihtiyacını karşılar. Bu tabii yeterli değil. RES (Rüzgâr Enerjisi Santrali) gibi başka bir takım uygulamalarla, jeotermal uygulamalarla yeşil anlamda üretim çok daha artabilir. Çevremizde varolan RES'ler 100 megawatt'ın üzerinde. Bu Seferihisar'ın kendisine dönmüş olsa, tüm ihtiyacını karşılar. Ama bu piyasaya satılmak için var şu anda" diyor ve şöyle devam ediyor:
"Seferihisar'ın bu yaz itibarıyla tükettiği enerji 24 megawatt seviyesinde. Biz 1-2 yıl içinde 5 megawatt hedefimize ulaşırsak ve bizim gibi beş kooperatif daha olursa Seferihisar tüm enerjisini güneş enerjisinden veya yenilenebilir enerjiden sağlıyor olabilir."
Seferihisar Belediye Başkanı Soyer geliştirmeye çalıştıkları modelin başka ilçelere de örnek olmasını ümit ettiğini söylüyor.
Soyer, "Seferihisarlılar ister güneş enerjisi santrali olsun, ister çatılarda güneş paneli olsun bir biçimde enerjiyi üretip buradan elde edilecek geliri de paylaşabilirler. Tüm Seferihisar'ı buna ortak etmek gibi bir nihai hedefimiz var" diye konuşuyor.
Soyer, güneş enerjisi kullanımı konusunda Almanya'daki kasabaları da geride bırakacaklarını düşünüyor:
"Örneğin Almanya'nın Freiburg kenti. Güneş bizden çok daha az ama bizden çok daha fazla güneş enerjisini kullanıyorlar. Bunu kıskanıyorum doğrusu.
"Ama biz onlardan daha fazlasını yapmaya muktediriz çünkü bizim tepemizde bu güneş muazzam bir güç kaynağı. Çok daha ilerilerde olacağımıza inanıyorum."