İyi Parti Sözcüsü Yavuz Ağıralioğlu, Libya Tezkeresi'nin Meclis'te görüşülmesinden önce konuyla ilgili açıklamalarda bulundu. " Burada ucu açık nereye varacağı belli olmaz bir çatışmada Türk askerlerini bu kadar rahat gönderebilme ihtimalini yönetmeye çalışıyoruz. Bunun üstüne ciddi cümleler kuracaksak bu cümlelerin arkasına vicdanımızla durabilecek bir çerçeve çizmeye çalışıyoruz" diyen Ağıralioğlu, "Hükûmeti bu mevzu üzerinden tuzaklanıyor görüyoruz. Hükûmet sanki bir bataklığa çekiliyor gibi" dedi.
Ağıralioğlu'nun açıklamaları şöyle:
"Mevlüt Bey geldi bize bilgi verdi. Tekliflerimiz tenkitlerimiz var. İlk elden dinledik. Hükûmetin de kafasında netlik olmadığını gördük. Bizim satır aralarından Mevlüt Bey'e sorup da bizim cevap olarak aldıklarımızı parti başkanlık divanında istişare ettik. Bizde karar mekanizması şöyle çalışıyor; bir mevzu varsa geliyor. Karar vermek için önce divanda bir olgunlaştırıyoruz sonra milletvekillerinden teklifleri olanların hepsinin ortalaması alınıyor sonra bunlarla ilgili müşterek bir parti politikası belirleniyor. Bugün parti kapalı bir toplantı yapacak. Çok hızlı bir karar vermemiz lazımdı. Biliyorsunuz alelacele geldi gündeme. Bu mevzuda bizim kararımızı ilk elde zor hale getiren şey şu; milletin çocuklarının üzerinden bir kahramanlık .çıkarmaya teşebbüs ediyoruz. Çok ince eleyip sık dokumamız lazım. Bu meselede devletimizin menfaatlerini endişeleri hep konuşacağız ama bizi tereddüte düşüren şeylerin başında buraya 'evet' demek 'hayır' demek tercihleri içerisinde vicdanımızı hiç elden bırakmamamız lazım. Nihayet Türk askerimizi kara sınırımızın olmadığı bir iç çatışmaya göndereceğiz. Alacağımız kararların bize ödeteceği bedellerin millet ve kendi vicdanımızda da izahını yapabilmemiz lazım.
Kara sınırımızın olmadığı, hükûmetin siyasi sicilinin Orta Doğu politikalarıyla ilgili bozuk olması, daha önce Orta Doğu ile ilgili hiçbir siyasi tercihimizin isabetli olamaması ve bu hataları kapatmak için bir sürü askeri operasyon yapmamız tereddütlerimizi daha da büyütüyor.
Mevzu şöyle bir yere sıkıştı; birincisi biz bu bölge üzerinde TC'nin menfaatlerini koruyacağız güvenlik endişemiz dolayısıyla sınırımızın hemen arkasındaki PKK koridorunun oluşturulmasına müdahale ettik. Ama hiçbir sınırımızın olmadığı yere tugay göndermek. 'Saldırı ihtimali var mı?' diye sorduk. "Mümkün" dedi. "Bizim oraya gönderdiğimiz birlik eğitim birliği değil, muharip birliği olacaksa, bu birlik orada çatışan taraflardan Hafter'in direkt saldırısına konu olması tehlikesi var mı? diye sorduk, "Var" dendi. "Peki ne zaman bitebilir diye bir ön görünüz var mı?" dedik. Suriye 9. yılına giriyor. Burada ucu açık nereye varacağı belli olmaz bir çatışmada Türk askerlerini bu kadar rahat gönderebilme ihtimalini yönetmeye çalışıyoruz. Bunun üstüne ciddi cümleler kuracaksak bu cümlelerin arkasına vicdanımızla durabilecek bir çerçeve çizmeye çalışıyoruz. Hükûmeti bu mevzu üzerinden tuzaklanıyor görüyoruz. Hükûmet sanki bir bataklığa çekiliyor gibi. Uluslararası meşruiyeti olan bir hükûmete destek veriyoruz ama Uluslararası meşruiyete dayalı hükümetin dünyada sadece sahibi bizmişiz gibi davranıyoruz. Çünkü hiç kimseden ses çıkmıyor. Madem ki meşruiyeti var, Kaddafi'nin de vardı. Bunlar hep tereddüt sebebi. Esas tereddütlerimizden biri şu; Amerika ile Rusya'nın bu tozun dumanın arasında gizlice anlaşabilme alanlarını fark ediyoruz. Mesela Suriye'de biz mutabakat sağladığımızı sandığımız yerlerde devletimizin hilafına işler oluyor. Mutabakatımız oldu Soçi, gittik görüştük, ne oldu? İdlib'de üstümüze yığınla insanlar geldi."
TIKLAYIN - Libya Tezkeresi bugün TBMM'de görüşülecek