Hürriyet yazarı Deniz Zeyrek, Meral Akşener liderliğindeki İYİ Parti'nin kuruluş törenine ilişkin izlemlerini yazdı. Zeyrek, İYİ Parti'nin kuruluş töreninde siyasi görüş olarak her kesimden insanların geldiğini belirterek partililerin katılımdan ve ilgiden mutlu göründüğünü ifade etti. Zeyrek, Akşener'in konuşmasını da değerlendirerek "Partinin lideri Meral Akşener de konuşması, parti programı ve mesajlarıyla siyasette 1. Ligde olma ve kalma hedefini net bir şekilde ortaya koydu" dedi.
Deniz Zeyrek'in "93. partinin sürprizi ismi oldu" başlığıyla yayımlanan (26 Ekim 2017) yazısı şöyle:
Türkiye’de belki de en kolay şey siyasi parti kurmak.
O kadar kolay ki yılda ortalama 7-8 Parti kuruluyor. Yazıya başlamadan önce listeye baktım, 15 Şubat 2017 itibariyle Türkiye’de 92 siyasi parti vardı. En son Ağustos 2016’da Osmanlı Partisi kurulmuştu.
1980 darbesinde bütün partiler kapatıldığından, Türkiye’deki partilerin tamamı 1983’ten sonra kurulmuş sayılıyor. Örneğin Cumhuriyet ile yaşıt bildiğimiz CHP’nin Yargıtay kayıtlarındaki kuruluş tarihi 9 Eylül 1992. Aynı şekilde Demokrat Parti’nin kuruluş tarihi 23 Ağustos 1983 olarak görülüyor.
Son 5 yıla baktım, ülkemizde tam 45 parti kurulmuş (2012’de 7, 2013’te 8, 2014’te 16, 2015’te 7 ve 2016’da 7 parti). 2014’te olduğu gibi seçimler yaklaşırken kurulan parti sayısında her zaman dikkat çekici bir artış olmuş.
Parti kurmak gibi parti kapanması da Türkiye’de vaka-i adiyeden.
Bakın, 2013’te 75 olan siyasi parti sayısı, 14 Eylül 2015 günü tam 100’e çıkmış. Ancak bu sayı 16 şubat 2016’da 96’ya, 15 Şubat 2017’de de 92’ye düşmüş.
Tabi kurulan parti her zaman siyaset alanında faaliyet göstermeyebilir. Adana’da Gelişen Türkiye Partisi il başkanlığına 30’a yakın kumar baskını yapılmıştı. Parti sonunda kapatıldı.
İşin şakası bir yana, mevcut 92 partiden sadece dördünün TBMM’de üyesi bulunuyor(Aytun Çıray’ın CHP’den İYİ Parti’ye geçmesiyle bu sayı 5’e çıktı). Teşkilatlanmasını tamamlayıp seçime girme hakkı kazanan parti sayısı 27 iken son genel seçimlerde de (1 Kasım 2015) sadece 16 parti seçime girebilmişti.
Birinci lig hedefini ortaya koydu
Bu detaylı istatistikleri okuyup, “Bu kadar gereksiz bilgiyi niye yazıyorsun” diyebilirsiniz. Açıklayayım:
Eğer Şubat ayından beri bizler fark etmeden bir siyasi parti kurulmadıysa ya da kapanmadıysa Meral Akşener’in liderliğinde kurulan İYİ Parti Türkiye’nin an itibariyle 93. Siyasi partisi oldu. Büyük ihtimalle de ilk seçimlere katılabilecek 28. Parti olacak.
Anayasa Mahkemesi Kararıyla kapatılan DEP, HEP, HADEP çizgisindeki siyasi partileri ve bir ara canlandırılmaya çalışılan ANAP ve DYP gibi partileri saymazsak, kurulduktan sonra adından söz ettirmeyi başaran, seçimlerde başarılı olan en son parti AK Parti idi. AK Parti’den önce de Cem Uzan’ın kurduğu Genç Parti kendisinden söz ettirmiş, TBMM’ye giremese de 2002 seçimlerinin sonucunu en çok belirleyen parti olmuştu.
İYİ Parti de dünkü kuruluş törenine olan ilgiye, katılıma, yaygın ve sosyal medyadaki yansımasına bakılırsa, uzun zamandan beri “kurulduktan sonra kendini hissettiren ilk parti” oldu.
Partinin lideri Meral Akşener de konuşması, parti programı ve mesajlarıyla siyasette 1. Ligde olma ve kalma hedefini net bir şekilde ortaya koydu.
Ülkücü, solcu, liberal
Bu kadar istatistik ve yorumun üzerine CHP’li Yenimahalle Belediyesi’ne ait olan Nazım Hikmet Kültür Merkezi’ndeki kuruluş törenine ilişkin izlenimlerimi paylaşmak istiyorum.
Belli ki salon ve otobüs bulmakta zorlanan Akşener’e CHP’den dayanışma jestleri gelmişti. Törenin yapıldığı salonun önünde Kartal ve Maltepe belediyesinin otobüsleri dikkatimi çekti. Büyük ihtimalle para karşılığı kiralanmış ve İstanbul’dan Ankara’ya yolcu getirmişti.
Dışarıda başka bir dikkat çekici detay da farklı illerin plakalarını taşıyan lüks otomobiller ve jiplerdi. Önlerinden geçerken “Finansman sorununu çözmüşler” hissine kapıldım.
Salonun ana girişinde büyük bir izdiham vardı. O nedenle yan taraftaki VIP ve basın girişine yöneldim. Telefonumun sinyal kesiciler nedeniyle çalışmadığını farkettim. 30 metrelik koridorda 3 kez aranınca da sıkı bir güvenlik önlemi alındığını anladım. Dışarıdaki kalabalığın bir benzeri de içerideki koridorlarda vardı. Kalabalığı aşıp salona girmem mümkün olmadı. O nedenle çözümü, dışarıda kurulmuş dev ekranlardan izlemekte buldum. Kurucuların tek tek resimleri gösterilip isimleri okunuyordu. Ben birçok ismi ilk kez görüyordum ama kalabalık içinde öbek öbek grupların tezahüratından, bir çoğunun salona kendi kitleleriyle gelebilecek bir tabana sahip olduklarını çıkardım.
Beni TV ekranlarında izleyip tanıyan İYİ Partililer ile de sohbet etme fırsatı buldum. Ülkücü olduğunu söyleyen de vardı, bozkurt işareti yapan da.
Konya’dan gelen ve geçmişte solcu olduğunu söyleyen bir partili elindeki tesbihi bana hediye etti. Batı ile ilişkilerin bozulmamasını ve serbest piyasa ekonomisinden ödün verilmemesini isteyen liberal bir grupla da karşılaşmak benim açımdan şaşırtıcıydı.
"İsmin açılımı ne"
Bir çok partili, medyanın ilgisizliğinden yakınıyordu. “Ünlü gazetecileri burada göremedik” diyenler de oldu. Ancak o sırada CNN Türk gibi bir çok TV Kanalı Akşener’in konuşmasını canlı veriyordu.
Konuştuğum her partiliye ismi ve logoyu sordum. Logodan memnuniyet yüksekti.
Ancak isim konusunda kafalar karışıktı.
Ben de birçok insan gibi, parti ismini Genel Yayın Yönetmenimiz Fikret Bila’nın CNN Türk’te Parametre programına başlamak üzereyken ilettiği son dakika bilgisinden öğrenmiştim.
“Bir şeyin kısaltması mı? Yoksa partinin adı ‘İYİ’ mi?” soruma birçok partili yanıt veremedi.
Tersine bu ismin açılımını bana soranlar oldu. O saatlerde emin değildim ama “İnsanlık, Yenilik, İyilik” diye duyduğumu söyledim. Yüzlerde oluşan ifadeden ismin pek heyecan yaratmadığı sonucunu çıkarmak mümkündü.
Akşener kontrollüydü
Son bir kaç cümle de Akşener’in performansı için kurmak isterim. Mavi bir ceket giymişti ve şıktı. Konuşurken, hassas dengeler üzerine kurulan bir konjonktür olduğunun farkındaydı ve çok kontrollüydü. Bu da salonun sıcaklığıyla birleşince sık sık terini silmek zorunda kaldı.
Salondaki ve dışarıdaki kalabalığı etkiliyordu. Mesajları ve üslubu içerideki ve dışarıdaki kalabalığın ilgisini hep canlı tutuyordu. Partililer, katılımdan ve ilgiden mutlu görünüyordu ve bir çoğu “bu maya tutar” diyordu.
Bakalım, İYİ Parti Türkiye siyasi tarihine nasıl bir iz bırakacak?