Gündem

"İstiyorlar ki erkek kadına evde şiddet uygulasın ama karşılığında hiçbir caydırıcı yaptırımla karşılaşmasın"

“İstanbul sözleşmesi kadınların şiddetsiz bir yaşam sürme hakkının teminatıdır”

17 Mart 2019 11:59

HDP Ankara Milletvekili, Meclis Kadın ve erkek Fırsat Eşitliği (KEFEK) Komisyonu üyesi Filiz Kerestecioğlu, özellikle son bir yıldır iktidar tarafından da desteklenen bazı gurupların kadının şiddetsiz bir yaşam sürmesinin teminatı olarak kabul edilen İstanbul Sözleşmesi’ni ve buna referans olarak hazırlanan 6284 sayılı yasanın  ‘aileyi yıkan yasalar’ gibi doğru olmayan bir bilgiyi yayamaya çalıştıklarını söyledi.  Bu tepkilerin kadınlarla erkeklerin eşit olmasını “ayrıcalıklarını kaybetmek” olarak görmekle ilgili” olduğuna dikkat çeken Kerestecioğlu, “Uzaklaştırma kararları aileyi mahvediyor diye bir iddiaları var. İstiyorlar ki erkek kadına evde şiddet uygulasın ama karşılığında hiçbir caydırıcı yaptırımla karşılaşmasın” diye konuştu.

“Devletler şiddetle etkin şekilde mücadele etme iradesine sahiplerse, şiddeti sonlandıracak politikalarını bu bilinçle belirlemeliler” diyen Kerestecioğlu, “İdarenin pozitif yükümlüğü, önleme yükümlüğü, sen önünde çukuru kapatmıyorsan, insan oraya düşer. Nasıl önlersin şiddeti? Dersin ki öncelikle kadın-erkek eşittir. Önce yüksek perdeden bunu söylersin. Her alanda asla şiddet uygulayamazsın dersin. Öncelikle bunu söyler, yargıyı eğitirsin. Emniyet görevlilerini eğitirsin” dedi.

TBMM’de Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu (KEFEK) bünyesinde kurulan “İstanbul sözleşmesinin etkin uygulanması ve izlenmesi alt komisyonuna’ fıkra düzenlemesiyle   toplam 11 adet yazılı öneri sunan Kerestecioğlu’nun sözleşme ve alt komisyon konusunda T24’e değerlendirmeleri şöyle:

İstanbul Sözleşmesi, kadınların şiddetsiz bir yaşam sürmesini teminatı, yani eşitlikten ziyade şiddetsiz bir yaşam. Kadınların şiddete maruz kaldığını bütün dünyada kabul ediyor. Şiddetsiz bir hayatın mümkün olduğunu kabul ediyor sözleşme ve bu hedefe ulaşmak için aslında maddeler düzenliyor. Ülkelere uyması gereken yükümlülükler getiriyor. İkincisi de kadınlara yönelik şiddetin, bireyle ilgili münferit, alkol, ruh sağlığı gibi gerekçelerle açıklanacak bir mesele olmadığını, bunun gerçekten toplumun güç kaynaklarında alakalı olduğunu söylüyor. Kadınlara ayrımcılık ve cinsiyet eşitsizliği olduğunu söylüyor. Sözleşmenin temelinde bu var. Bütün bunları uygulamak için şu gün şunu yapmamalısınız.

“Biz toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı bütçe yapmaya çalışıyoruz” deyip öbür tarafta Diyanet ve YÖK aracılığıyla bir başka anlayışı yaymaya çalışamazsınız”.

Toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı bize uymayan bir kavram diye konuşma hakkına sahip değilsiniz. Bunu bu şekilde yukardan lanse edemezsiniz. Kafa karışıklığını gidermek zorundasınız. Bir yandan Plan Bütçe Komisyonu’nda “Biz toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı bütçe yapmaya çalışıyoruz” deyip sonra öbür tarafta Diyanet ve YÖK aracılığıyla bir başka anlayışı yaymaya çalışamazsınız. Buradaki kafa karışıklığını gidermeniz lazım.

‘Kadına yönelik şiddet artıyor demeyelim, bundan rahatsız oluyorlar”

Kadına yönelik şiddet giderek artıyor demeyelim, bundan da rahatsız oluyorlar. Yerinde duruyor. Ama önlenemiyor. Önleme yükümlülüğü var devletin. Sonuçta,  idarenin pozitif yükümlüğü, önleme yükümlüğü, sen önünde çukuru kapatmıyorsan, insan oraya düşer. Nasıl önlersin şiddeti? Dersin ki öncelikle kadın-erkek eşittir. Önce yüksek perdeden bunu öylersin. Her alanda asla şiddet uygulayamazsın dersin. Öncelikle bunu söyler, yargıyı eğitirsin. Emniyet görevlilerini eğitirsin.

GREVIO ( Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Eylem Uzman Grubu) Raporu diyor ki; devlet burada geride duruyor hatta zaman zaman bu ilişki yokmuş gibi davranıyor. Toplumsal cinsiyet eşikliği ile kadınlara yönelik şiddetin bağlantısını kurmuyor, yokmuş gibi davranıyor diyor. Diğer taraftan devlet görevlilerine ceza verilmiyor, diyor. Kadın cinayetlerinin önlenmesinde en önemli noktalardan biri de duyarlı davranmayan devlet görevlilerinin sorumlu tutulması ve cezalandırılması. Daha fazla referans niteliğinde ama sonuçta AP (Avrupa Parlamentosu) açıkladı, bizim için geçersiz denildi. O zaman sen Avrupa Konseyi kurucu üyesisin. Neden senede dört kere milletvekillerini gönderiyorsun.

“Avrupa’nın yer yer çok ikiyüzlü davrandığını biliyorum”

Bu evrensel ilkeler bize göre tasarlanmış ilkeler değil. Avrupa’nın yer yer çok ikiyüzlü davrandığını biliyorum. Türkiye’de çok zalim şeyler olurken, görmeme duymama şeklinde şeyler de olabilir, ya da çok iyi şeyler varken de biraz daha oyalayıp müzakereleri daha da öteye götürmeyeyim şeklide de de olabiliyor. Bu riyakarlığı biliyoruz ama bu kenara koyarak, biz kendi vatandaşımızı iyi yaşatmak istiyor muyuz, istemiyor muyuz?  Bu evrensel ilkeler bizim için geçerli mi değil mi?

Kadına şiddeti önlemek istiyor muyuz, istemiyor muyuz? Bize kalkıp de İsveç’te kadına şiddet için ne yapacaksın, Türkiye’de ne yapacaksın demiyorsun.  Aynı şeyleri yapacaksın diyor. Bunun için denetliyorum diyor. Dolayısıyla gerçekten buna uymak zorundasın diyor.

GREVIO Raporunda da acil olarak dile getirdiklerini alt komisyon inceleyebilir. Yerinde inceleyebilir. Karakollara gitmeliyiz. İstanbul sözleşmesiyle ilgili ne biliyorlar. Bir kadın geldiğinde ne yapısınız. Savcılarla, yargı ile görüşelim. Biz halkın temsilcileri olarak yargı mensupları kadına şiddeti önleme vakıf mı? Tırnak içinde tarafsız, bağımsız yargıyı etkilemek için değil, halkın denetleme görevini yapmak için. Bütün bunları yapmak lazım. Bir sahaya çıkmak, aman geliyorlar havasını estirmek önemli.

“İstanbul sözleşmesi kadınların şiddetsiz bir yaşam sürme hakkının teminatıdır”

Devletlere kadınların bu haktan faydalanabilmesi için gerekli koşulları sunma yükümlülüğünü getirir. Sözleşme şiddetsiz yaşam sürebilme hakkını iki açıdan ele alır. Öncelikle akut şiddetle mücadele ve kadınların korunması desteklenmesi açısından. Yani bireysel olarak bir kadının şiddetsiz bir yaşam kurması için neler yapılması gerektiği Sözleşmede detaylı bir şekilde ve titizlikle ortaya koyulmaktadır. İkinci olarak, şiddetin olmadığı bir toplum tahayyülünün nasıl gerçekleştirileceği de Sözleşmenin konusudur. Yani uzun vadede yapısal, köklü değişiklikler yaratacak politikalarla şiddetsiz bir dünyanın nasıl kurulacağına yönelik kapsamlı bir yol haritası sunar. Bu bakımdan Sözleşmenin yaslandığı iki ön kabul vardır diyebiliriz.

Birincisi, şiddetin sonlandığı, şiddetsiz bir hayatın mümkün olduğudur. Sözleşmeyi etkin bir şekilde uygulayarak bu hedefe ulaşmak mümkün!

İkincisi ise, kadınlara yönelik erkek şiddeti bireyle ilgili, münferit, failin ya da mağdurun ruh sağlığıyla ya da kişisel özellikleriyle açıklanabilecek bir mesele değildir. Erkek şiddeti toplumdaki güç ilişkileri kaynaklı bir sorundur. Temelinde kadınlara yönelik ayrımcılık ve cinsiyet eşitsizliği vardır. Ve bu bir besleme mekanizmasıdır şiddet geri dönüşlü olarak kaynağını aldığı ayrımcılık ve eşitsizliği derinleştiren bir işlev görür.

“Örneğin uzaklaştırma kararları aileyi mahvediyor diye bir iddiaları var”.

Devletler şiddetle etkin şekilde mücadele etme iradesine sahiplerse, şiddeti sonlandıracak politikalarını bu bilinçle belirlemeliler. Soruna bütüncül bakarak hareket etmeleri gerekir. Bugün toplumsal cinsiyet eşitliği kavramına savaş açıp, bu kavramı ve hedefi yasak ilan edip sonrada şiddetle mücadele ediyorum demek inandırıcı değil.

 İşte bugün Türkiye’de iktidarın Sözleşmeyi etkin uygulamaması arkasında yatan neden bu. Şu durumda yaptıklarını yapmış olmak için yapıyorlar adeta. Kadınlara yönelik şiddetin önlenmesini bürokratik, teknik bir mesele olarak ele alıyorlar. İşte bu durumda da yapılanlar ancak kadınlar açısından belki günü kurtarmaya, şiddeti belki bir süre ötelemeye ama pek çok kadını da şiddet yaşantısına mahkum bırakmaya sebep oluyor. Ve aslında erkeklerin şiddet uygulayabildikleri toplumsal koşullara hiç dokunmamak anlamına geliyor.

“Erkeklerin ‘ayrıcalıklarına’, rahatlarına zeval gelmesin istiyorlar"

Oysa mesele toplumsal bir dönüşüm meselesidir. Ve şiddetin sonlanması bir zihniyet dönüşümü gerektirir. Bunun için de caydırıcı tedbirlere, uygulamalara başvurulması gerekir. Örneğin uzaklaştırma kararları aileyi mahvediyor diye bir iddiaları var. İstiyorlar ki erkek kadına evde şiddet uygulasın ama karşılığında hiçbir caydırıcı yaptırımla karşılaşmasın. Erkeklerin “ayrıcalıklarına”, rahatlarına zeval gelmesin.

Evet, maalesef erkekler kadınlara şiddet uygulamayı bir hak olarak görebiliyorlar böyle bir yerden bakanlar için de bu bir ayrıcalık olarak anlaşılıyor. Fakat kimse dönüşümün kolay olacağını düşünmesin. Özellikle son bir yıldır, iktidar tarafından da desteklenen bazı gruplar Sözleşmeyi ve yine Sözleşmeyi referans alarak hazırlanan 6284 sayılı Yasayı hedef alıyorlar. Sözleşmeyle ve 6284’le ilgili aileyi yıkan yasalar gibi doğru olmayan pek çok bilgiyi yaymaya çalışıyorlar. İşte bu tepkiler tam da “ayrıcalıklarını” kaybetmekle ilgili. Kadınlarla erkeklerin eşit olmasını “ayrıcalıklarını kaybetmek” olarak görmekle ilgili.

Oysa sözleşmenin mantığı çok basit! Şiddeti önlemek için geliştirilecek tüm tedbirleri mağdur haklarını merkezine alarak geliştirmeniz gerekir. Yani yeteri kadar sığınağı açmakla yükümlü olmakla birlikte devlet kadınları korurken onları en az şekilde mağdur edecek tedbirler geliştirmelidir. Yani kadınlar ciddi bir can güvenliği tehdidi altında değillerse, evlerini, çocuklarını terk etmek zorunda kalmamalıdır. Bu durumda yapılması gereken şiddet uygulayanın evden uzaklaştırılmasıdır. Buradan bakınca çok açık ki Sözleşme kaldırılsın diyenler aslında faillerin rahatı bozulmasın demeye getiriyor. Aslında Sözleşme aile/ev içinde şiddetin bitmesini amaçlıyor, tıpkı kadınların çoğunlukla ilişkilerini değil şiddeti bitirmek istemeleri gibi!

Kerestecioğlu,  Meclis’te kurulan ‘İstanbul sözleşmesinin etkin uygulanması ve izlenmesi alt komisyonuna’ 11 adet yazılı öneri sundu. Öneriler şöyle:

İstanbul Sözleşmesi, Avrupa Konseyinin bir belgesi olduğundan Komisyon çalışmaları Avrupa Konseyi ve organlarıyla iletişim halinde sürdürmelidir. Bunun için öncelikle Avrupa Konseyi Kadına Yönelik Şiddete Karşı Ağ (Network "Women Free from Violence": Avrupa Konseyinde Kadına Yönelik Şiddet )’a Komisyonun kurulduğuna ve işbirliği içinde çalışmak istediğimize ilişkin bilgi verilmelidir.

GREVIO (Kadına yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Uzman Eylem Grubu) 25 Ekim 2018 tarihinde Türkiye raporunu açıklamıştır. Bu raporda Sözleşmenin uygulanmasındaki eksiklikler ve sorunlar detaylı şekilde ele alınmıştır. Alt komisyon öncelikle bu raporda belirtilen aciliyetli tedbirler başta olmak üzere Sözleşmenin daha iyi uygulanması için GREVIO tarafından yapılan tüm uyarılar ve önerileri tek tek gündeme almalıdır.

İstanbul Sözleşmesinin bütüncül yapısı ve önleme, koruma, destekleme, güçlendirme, şiddetin araştırılması ve orantılı bir biçimde cezalandırılması hususlarının bütüncül bir yaklaşımla ele alınması gerekliliği göz ardı edilmeden her bir maddesi tek tek ele alınarak her bir madde bağlamında GREVIO’nun yaptığı öneri ve uyarılar da göz önünde bulundurularak eksiklikler ve çözüm önerileri tespit edilmelidir.

Uygulamalardaki eksiklerin tespiti ve giderilmesi için ele alınan her başlık için bir yol haritası hazırlanmalıdır. Örneğin, 6284 sayılı Kanun tedbirleri arasında bulunan sığınak desteğinin incelenmesi için aşağıdaki gibi bir yol izlenmelidir.

Sığınakların koşullarının iyileştirilmesi ve daha fazla sığınak açılması için yapılacak faaliyetler:

 Sığınaklara kabul yapan ŞÖNİM’lere, belediyelerin kadın danışma merkezlerine ve sığınağı bulunan sivil toplum örgütlerinin kadın dayanışma merkezlerine ziyaret gerçekleştirilmesi, kabul prosedürlerinin incelenmesi ve çalışanlarla görüşülmesi.

 Bakanlığa, belediyelere ve sivil toplum örgütlerine ait sığınakların çalışma prensiplerinin daha iyi anlaşılması için bu kurumlarda çalışan sosyal çalışmacı, psikolog gibi sorumlu personel ile görüşmeler gerçekleştirilmesi ve onların tespitlerinin, sorunlarının ve önerilerinin öğrenilmesi.

Sığınaklarda kalan kadınların pek çok şikayeti olduğundan hem sığınak desteği talep etmiş ancak bu destekten faydalanamamış hem de sığınakta kalmış kadınların komisyona davet edilerek dinlenmesi.

Gizlilik ve kadınların güvenliği göz önünde bulundurularak, sığınakta kalan kadınlarla kendilerini rahat hissedebilecekleri bir ortamda yalnız ve birebir görüşülmesi. Ancak çok gerekli görüldüğü durumlarda güvenli sorunu oluşturmayacak şekilde istasyon sığınak ve diğer sığınakların yerinde ziyaret edilmesi.

İncelemeler boyunca yerleşim yeri, yaş, medeni durum, çocuk sahibi olma, cinsel yönelim, engellilik, göçmenlik gibi kadınların koşullarını ve hizmetlerden faydalanma imkanlarını belirleyen özelliklerin göz önünde bulundurulması.

Türkiye genelinde kaç sığınağa ihtiyaç olduğunun tespit edilerek Aile, Sosyal Hizmetler ve Çalışma Bakanlığı ile görüşülmesi.

Tüm incelemeler sonucunda sığınak sayısını artırmak ve sığınak desteğinin niteliğini geliştirmek için alınması gereken tedbirlerin ve bunun için gereken bütçenin ortaya çıkarılması ve bu konuda Aile, Sosyal Hizmetler ve Çalışma Bakanlığı ile görüşülmesi. Bunun için gerekli bütçenin bu yıl bütçeye eklenmesinin sağlanması, mümkün olmazsa bu yıl mevcut kalemlerden harcanarak gelecek yıl ayrı bir kalem oluşturulması.

Sözleşmenin uygulanmasındaki sorunların tespiti ve uygulamanın iyileştirilmesi için alınması gereken tedbirleri belirlemek üzere;

Sözleşmenin uygulanmasından sorumlu bakanlıklar ve diğer idari birimlerle, kurum ve kuruluşlarla iş birliği yapılmalıdır. Sözleşme gereği bakanlıklara yüklenen sorumluluklar izlenmeli, gerektiğinde görüş alınmalı, öneri ve eleştiriler sunulmalıdır.

İlgili bakanlıklardan konuya dair istatistiki verileri istenmeli ve incelenmelidir.

Sığınaklar dışındaki kurum ve kuruluşlara yerinde ziyaretler yapılmalıdır.

Çalışmalar boyunca şiddete maruz kalan kadınların deneyimleri özellikle dikkate alınmalı ve kadınların şiddetle mücadele mekanizmalarından ne ölçüde yararlanabildiklerini öğrenmek üzere kadınlarla görüşmeler yapılmalıdır.

Erkekler tarafından öldürülen kadınların yakınlarıyla, bu davaları takip eden avukatlarla ve feminist gruplarla görüşülmelidir.

Kadına yönelik şiddete karşı yıllardır mücadele veren kadın örgütleri, feminist avukatlar ile kadın hakları için mücadele veren feminist grup ve platformlardan kadınlar gözlemci olarak alt komisyon çalışmalarına davet edilmeli ve belirli konularda görüş almak için konuşmacı olarak sunum yapmaları talep edilmelidir.

Her konu başlığına özel olarak ve sözleşme maddelerinin kapsamı dahilinde Sözleşmeyi uygulamakla sorumlu personeller ile gözlemlerini, sorunlarını ve önerilerini almak üzere görüşmeler gerçekleştirilmelidir. Örneğin, sığınak desteği konusunda sosyal çalışmacılar, psikologlar ile, 6284 sayılı Kanun kapsamındaki önleyici tedbirlerin uygulanmaması konusunda kolluk, yargı mensupları ve ilgili mülki amirlik personeli ile görüşmeler yapılabilir.

Baroların kadın hakları merkezleri ile adli yardım bürolarında görev yapan avukatlarla görüşmeler yapılmalı ve kadınların adli yardım ve adalet erişim konularında daha iyi destek alabilmeleri için önerilerin ortaya çıkarılabilmesi için özellikle iyi örnek teşkil eden baroların komisyonda sunum yapmaları sağlanmalıdır.

Üniversitelerin kadın çalışmaları bölümlerinden, kadına yönelik şiddet konusunda çalışan diğer birimlerinden veya alanda deneyimli bağımsız uzmanlardan görüş ve önerilerini paylaşmaları için komisyonda sunum yapmaları talep edilmelidir.

Profesyonel kadrolara (kolluk, yargı mensupları, sosyal çalışmacılar vb.) kadına yönelik şiddet, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının insan hakları gibi konularda eğitim veren kişilerle görüşülerek eğitim programları ve bu eğitimlerin etki ölçme ve değerlendirme prosedürleri hakkında sunum yapılması talep edilmeli ve eğitim müfredatının geliştirilmesi sağlanmalıdır.

İstanbul Sözleşmesinin ve Sözleşmenin kadına yönelik şiddet konusunda ortaya koyduğu yaklaşımın eğitim müfredatı ve eğitim materyalleri içine eklenmesi, eğitim sisteminin İstanbul Sözleşmesiyle uyumlu hale getirilmesi için Milli eğitim Bakanlığına öneriler sunulmalıdır.

Özel sektörün, bilgi ve iletişim teknolojisi sektörünün ve medyanın, kadına yönelik şiddet, cinsiyetçilik ve ayrımcılıkla mücadeleye yönelik politikalar oluşturması için başta RTÜK olmak üzere bu sektördeki kurum ve kuruluşlara yönelik öneriler geliştirilmelidir.

İstanbul Sözleşmesinin uygulanmasını inceleyen ve bağımsız kadın grupları tarafından GREVIO’ya sunulan gölge rapor incelenmelidir.

Komisyon tarafından İstanbul Sözleşmesinin Türkiye’de uygulanmasına ilişkin kapsamlı ve bağımsız bir araştırma yürütülmesi için tüm çalışmalar üniversiteler ve alanda deneyimli kadın örgütleri ile iş birliği içinde yapılmalıdır.

Bu komisyonun etkili çalışması ve faydalı olabilmesi için 3 ay yeterli bir süre olmayacağından komisyonun çalışma süresi uzatılmalıdır.

Alt komisyon çalışmalarının üyeler tarafından düzenli takip edilmesi ve aksamadan yürütülmesi amacıyla alt komisyon toplantıları mümkün olduğu müddetçe KEFEK toplantılarıyla aynı gün veya KEFEK toplantılarının ertesi günü yapılmalıdır.