Gündem

İstinaf, Gezi davasında kararları onadı: İki yılda beraatten müebbete uzanan, skandallarla dolu süreç

28 Aralık 2022 16:33

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi (istinaf), Gezi davasında Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala’ya verilen ağırlaştırılmış müebbet, Ayşe Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater Utku, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay ve Tayfun Kahraman’a verilen 18 yıl hapis cezasını onadı. Aynı mahkeme, bir yıl önce aynı sanıklar hakkında verilen beraat kararını bozarak, yeniden yargılanmalarının yolunu açmıştı. Geçen bir yılda, davanın önceki aşamalarında olduğu gibi, şaşkınlık yaratan olaylar yaşandı. Bütün bu zincirin sonunda sanıklara verilen cezalar onandı. Sanıkların önünde sadece Yargıtay yolu kaldı. Yargıtay’ın Avrupa Konseyi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını dikkate alıp almayacağı merak konusu.

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, yaklaşık 34 ay önce, 18 Şubat 2020’de, Gezi davasında şaşırtan bir karara imza attı. Mahkeme, aralarında Kavala’nın da olduğu Gezi davası sanıklarının beraatine hükmetti. Davanın tek tutuklu sanığı Kavala’nın da tahliyesini kararlaştırdı.

İstinaf kararına kadar geçen bir yıl

Ancak bu karardan sonra yargı tarihine geçen olaylar yaşandı. Kavala için tahliye işlemleri sürerken, daha önce 15 Temmuz dosyasından tahliyesini resen talep eden savcılık, bu kez tahliye olduğu bu dosya için gözaltı kararı verdi. Büyük hızla dosya oluşturuldu. Kavala yeniden tutuklandı. Özgürlüğüne kavuşamadan cezaevine döndü.

Ancak bir sorun vardı. AİHM, Türkiye’yi Kavala’nın tutukluluğu için mahkum ederken, 15 Temmuz dosyasındaki anayasal düzenle ilgili suçlamayı da esas almıştı. Kavala için aynı kanıtlar ileri sürülerek o güne kadar akla gelmeyen casusluk suçundan dosya yapıldı. Kavala bu suçtan tutuklanıp, önceki suçlama yönünden tahliye edildi.

Hemen ardından Kavala ile Türkiye’nin iadesini bile talep etmeye gerek görmediği ABD’li Henry Barkey hakkında casusluk yaparak 15 Temmuz’a destek oldukları suçlamasıyla dava açıldı. Ancak bu davanın ikinci duruşması bile yapılmadan bugün kararları onayan istinaf mahkemesi, Gezi davasında verilen beraat kararlarını bozdu.

Bozma kararındaki unsurlar

İstinaf mahkemesinin detaylı bozma kararı dikkat çekiciydi. İstinaf mahkemesi, yerel mahkemenin “yasadışı kanıt” saydığı HTS kayıtlarının, telefon kayıtlarının incelenmesini, açık kaynaklardaki kanıtlarla karşılaştırılmasını istiyordu. Yerel mahkemenin yasadışı kanıt tespiti yerinde bulunmamıştı.

İstinaf, Kavala hakkında açılan casusluk davasının Gezi davasıyla birlikte değerlendirilmesi gerektiğini belirterek bunu da bozma nedeni saymıştı.

İstinaf, bununla yetinmeyerek o dönemde Yargıtay’da görülen ve yerel mahkeme aşaması beraat ile sonuçlanan Çarşı grubu ve Başbakanlık’a yürüyüş dosyalarının da ana davayla birleştirilerek değerlendirilmesi gerektiğini de bozma nedeni gösterdi. Çarşı grubu davasının beraat ile sonuçlanmayacağı nasılsa tahmin edildi. Yargıtay, kısa süre sonra bu davadaki beraat kararını bozdu ve Gezi davası ile tüm bu davalar birleşti.

Heyet ve mahkeme değişti

Bu süreçte, beraat kararına imza atan heyet de değişti. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeni bir heyet oluşturuldu. Bu heyet, istinaf mahkemesinin bozma ve birleştirme kararlarını yerinde buldu. Ardından dava 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne geldi.

Bu heyette de daha önce AKP’den milletvekili aday adayı olan bir hakim yer aldı. Duruşmadaki itirazlara rağmen hakim Murat Bircan karara imza atan isimlerden oldu.

Birlikte değerlendirilmesi istenen Çarşı davası da ana dava dosyasından ayrıldı. Artık bu davaya ihtiyaç kalmamıştı.

2 yılda gelinen nokta

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, tüm bu süreçlerden sonra Kavala’nın ağırlaştırılmış müebbet, diğer sanıkların 18 yıl hapisle cezalandırılmasına hükmetti. İstinaf mahkemesi, bozma kararını 22 Ocak 2021’de vermişti. Geçen iki yılda davaya ilişkin bütün süreç farklı işledi.

Yaklaşık iki yıl sonra dosyayı yeniden ele alan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, 3. Ceza Dairesi, bu kez kararı kısa tuttu.

İstinaf, sanıkların itirazlarının tümünü reddetti ve verilen kararın uygun olduğunu vurguladı. Yasadışı delil, AİHM kararı değerlendirmesi bile yapmadı.

Casusluk konu bile olmadı

Kavala’nın yeniden tutuklanmasına, hakkında ikinci dava açılmasına, istinaf mahkemesinin beraat kararını bozmasına yol açan casusluk suçlaması bu kez konu bile olmadı. Yerel mahkeme, bu suçtan Kavala’nın beraatine hükmetmiş, anayasal düzeni kaldırmaya çalıştığı iddiasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası vermişti.

İstanbul Emniyeti ile Hazine’nin, casusluk suçundan verilen beraat kararına da itiraz ettiği anlaşıldı. Ancak istinaf, bu itirazları detaylı tartışmadan reddetti. Kararı olduğu gibi onadı.

Tahliye de yok

Karar kısa ve net:

“Mahkemenin sanıklar hakkında verdiği mahkumiyet kararlarında usule ve esasa

ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı, delillerde ve işlemlerde herhangi bir

eksiklik olmadığı, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğu, eylemlerin doğru

olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, cezaların kanuni bağlamda

uygulandığı anlaşıldığından, istinaf başvurusunda bulunan sanıklar müdafiilerinin ileri

sürdükleri nedenler yerinde görülmemiş olmakla, CMK'nın 280/1-a maddesi uyarınca istinaf başvurularının esastan reddine…”

Tahliye talepleri için de yorum kısa ve net oldu:

“Tutukluluk durumu ile ilgili olarak ise, sanıklara verilen ceza miktarı, sanıkların

üzerlerine atılı suçun niteliği ve CMK'nın 100/3-a-12 maddesinde sayılı suçlardan olması,

mevcut delillerin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığını göstermesi, tutuklamaya alternatif

koruma tedbirlerinin yetersiz kalacağının kabulü ve tutuklu sanıkların tutuklulukta

geçirdikleri süreler dikkate alınarak tahliye taleplerinin reddine, tutuklu sanıklar Ayşe

Mücella Yapıcı, Şerafettin Can Atalay, Tayfun Kahraman, Ali Hakan Altınay, Mehmet

Osman Kavala, Çiğdem Mater Utku ve Mine Özerden'in tutukluluk kararının ve sanık

Yiğit Ali Ekmekçi'nin tutuklamaya yönelik yakalama kararının devamına…”

Avrupa Konseyi konu bile olmadı

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Kavala hakkındaki AİHM kararının uygulanmaması nedeniyle Türkiye için yaptırım sürecini başlatmıştı. Bu kapsamda AİHM, Kavala ile ilgili kararının yerine getirip getirilmediğini denetlemişti. AİHM, Kavala kararının yerine getirildiğini, hakkında farklı suçtan dava açıldığını savunan Türkiye’nin mahkeme kararını uygulamış gibi göstermek için farklı yollar izlediğini karar altına almıştı.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi de bunun üzerine ilk kez bir ülke için yaptırım sürecini başlattı. Sürecin nasıl işleyeceği, Türkiye’ye hangi yaptırımların uygulanacağı belirsiz.

Ancak istinaf mahkemesi, tüm bu kararları ve süreci tartışma gereği bile duymadı. Anayasaya göre zorunlu olmasına rağmen AİHM kararının uygulanıp uygulanmadığını denetlemeden kararları onadı.