Gündem

İstinaf mahkemesi, Altan Kardeşler ve Nazlı Ilıcak'ın yargılandığı davada müebbet hapis cezasını onadı

AYM'nin hakkında 'hak ihlali' kararı verdiği Mehmet Altan, Yargıtay'daki temyiz sürecinde tutuksuz olarak yargılanmaya devam edecek

02 Ekim 2018 14:05

Darbe girişimi sonrası tutuklanan gazeteci-yazarlar Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın da dahil olduğu 6 sanıklı davada karar açıklandı. İstanbul Bölge Adliyesi 2. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin verdiği müebbet hapis cezalarını onadı. Tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devam etmesine karar verdi. Davanın Yargıtay'da devam edecek temyiz sürecinde AYM'nin hak ihlali kararıyla tahliye olan Mehmet Altan tutuksuz olarak yargılanmaya devam edecek.

İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, 16 Şubat 2018 tarihinde yaptığı karar duruşmasında Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan, Mehmet Altan, Fevzi Yazıcı, Yakup Şimşek ve Şükrü Tuğrul Özşengül'ün "anayasayı ihlal" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapsine hükmetmişti. Tutuksuz sanık Tibet Murat Sanlıman ise beraat etmişti.

Sanıkların avukatları davayı İstinaf Mahkemesi'ne taşıdı. Dosyanın geldiği İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi, 18 Haziran 2018 tarihinde Anayasa Mahkemesi'nin(AYM) "hak ihlali" kararı doğrultusunda Mehmet Altan'ın tahliyesine karar vermişti.

Altanlar ve Ilıcak'ların 21 Eylül'de İstanbul Bölge Adliyesi 2. Ceza Dairesi'nde görülen istinaf mahkemesinde savcı 6 sanığa verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının onanmasını istemiş, mahkeme heyeti bir sonraki duruşmayı 2 Ekim'e ertelemişti.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi'nce yapılan duruşmaya tutuksuz sanık Mehmet Altan katıldı. Tutuklu sanıklar Nazlı Ilıcak, Fevzi Yazıcı, Yakup Şimşek ve Şükrü Tuğrul Özşengül duruşma salonuna getirildi. Ahmet Altan ise davaya cezaevinden SEGBİS ile katıldı. 

Tutuklu Ahmet Altan Silivri Cezaevi'nden SEGBİS ile duruşmaya katılırken, tutuksuz yargılanan Mehmet Altan salona gelen ilk isim oldu. Ardından tutuklu yargılanan Nazlı IIlıcak, Fevzi Yazıcı, Yakup Şimşek ve Tuğrul Özşengül mahkemeye getirildi. Duruşmada savcının mütalaasına karşı savunmalar dinlendi.

Savunmasına ilk başlayan Nazlı Ilıcak oldu. Ilıcak'ın savunmasından öne çıkanlar şöyle:

"Hiçbir somut olguya dayanmayan delilleri bir bir çürütmüşken savunmam yok sayılıyor.

"Bugün gazetesinde çalışırken Akın İpek hakkında kamuya yansıyan hiçbir soruşturma yoktu. Şayet daha sonra çalıştığım Özgür Düşünce gazetesi ve Can Erzincan TV’nin cemaatle ilişkisi olduğuna dair bir iddia varsa, sahibi Recep Aktaş’a sormak lazım.

"(AYM'nin Mehmet Altan kararına atıfta bulunarak) Benim için de bir emsal karardır, hakkımızdaki suçlamalar örtüşmektedir.

"AYM başvurumu muhtemelen ekim ayında görüşecek, Mehmet Altan ile örtüşen iddialar olduğundan muhtemelen hak ihlali karar verecek.

"Hukuki açmaza düşmemek için dosyamın AYM önünde olduğunun gözetilmesini ve Mehmet Altan kararının hakkımda da uygulanmasını talep ediyorum."

Öte yandan Ilıcak, Zaman davası ile “FETÖ’nün medya yapılanması” adıyla bilinen davada sanıklar hakkındaki 'darbe' suçlamalarının düştüğüne dikkati çekti.

Ilıcak, AYM’nin Şahin Alpay kararına da değinerek, "AYM, 17-25 Aralık hakkında yazmanın 'FETÖ’nün amacına hizmet edildiğini” göstermediğini belirtiyor. Savcı, benim cemaate neden hizmet etmek isteyeceğime dair tek bir somut delil ortaya koymadı. 43 yıllım meslek hayatımda hep hak, hukuk, demokrasi dedim. Bunun için defalarca bedel ödedim" dedi.

Ilıcak şöyle devam etti:

"2 yıldır 'terörist' ve 'casus' gibi suçlamalara maruz kalmak, ödediğim bedellerin bir kenara atılması... bu haksızlık canımı çok yaktı. Benim gibi köşe yazarlarının hemen hemen hepsi tahliye oldu, Zaman gazetesinde yazanlar dahil.

"Bu delilleri vicdan terazisinde tartsanız, bana yöneltilen suçlamaları işlemediğim kanaatine varacaksınız.

"Suç işlemedim. Beraatimi, Mehmet Altan kararı uyarınca hiç değilse tahliye yoluyla mağduriyetimin sonlandırılmasını talep ediyorum."

Ilıcak'ın ardından söz alan avukatları, “darbe” iddiaları hakkında beraat kararı verildiği benzer dosyalara atıf yaparak, beraat talebinde bulundu. Ardından, söz alan Fevzi Yazıcı, savunmasına başladı.

"Davada çok sayıda cevapsız soru var. Askerler bu reklamdan hangi talimatı aldı?" diye soran Yazıcı, suçsuz olduğunu belirterek beraatini istedi.

Fevzi Yazıcı'nın avukatı Mesut Yazıcı da sö zalarak, "Hazırlık aşamasından yayınlanma sürecine kadar reklam filmleri hakkında tek söz sahibi Ekrem Dumanlı'dır" dedi. Yazıcı, mevzubahis reklamın RTÜK denetiminden geçtiğini vurgulayarak, "Bu, bazı çevrelerin kendilerine pay çıkarmak için yaptıkları sansasyonel bir suçlamadır" ifadesini kullandı. Fevzi Yazıcı'nın reklamla herhangi bir ilgisi olmadığını tekrar eden Avukat Yazıcı, beraat ve tahliye talebinde bulunarak savunmasını noktaladı.

Mahkeme duruşmaya 13:45'e kadar ara verdi.

"AYM'nin 'kanıt yok' dediği dosyada savcı hangi kanıtı, nasıl buluyor?"

Duruşma Mehmet Altan'ın  savunmasıyla devam etti. Mehmet Altan'ın savunması şöyle:

"Anayasa ihlal edilerek gözaltına alındım ve tutuklandım. Anayasa ihlal edilerek önce tahliye edilmedim, sonra ağırlaştırılmış müebbete mahkûm edildim.

Cumhuriyet tarihinde ilk kez birinci derecede bir mahkeme Anayasa Mahkemesi genel kurul kararını dinlemedi, Anayasal suç işledi. Mahkemeniz beni 'kişi hürriyeti ve güvenliğimin' ihlali nedeniyle tahliye etti. Bu, suçum olmadığı halde tutuklandığım anlamına geliyor.

"AYM kararı mahkemenizce kabul edildi. Nitekim bu ihlal nedeniyle devlet bana tazminat ödedi. Her şey ortada ve çok berrak. Gelin görün ki 21 Eylül günkü duruşmada savcı benim yeniden 'müebbet hapse' çarptırılmamı istedi. Hukuken böyle bir şey olabilir mi?

"AYM'nin 'kanıt yok' dediği dosyada savcı hangi kanıtı, nasıl buluyor?

"(Mehmet Altan savcının mütalaasını okuyor) Somut olmayan, 'soyut' tehlikeye yönelik bir suç nedir? Böyle bir suç tarifi var mı yoksa öcü masalı mı? Savcı, yazıları silah olarak mı görüyor? Böyle bir değerlendirmenin Anayasaya aykırı olduğunu bilmiyor mu?

"309. madde 'cebir ve şiddet kullanarak' diye başlıyor. Yazı ve yorumu 'cebir ve şiddet' sayan bir anlayışla mı karşı karşıyayız? Galiba öyleyiz. Ceza Muhakemeleri Yasası 'uykudan önce çocuklara masallar' kitabı mıdır? Nasıl bir hukuk anlayışı ile karşı karşıyayız? Savcı beni 309. madde ile suçluyor, ama eski 146. maddeye yönelik bir Yargıtay Kararı gösteriyor. Çünkü 309 açık: 'cebir ve şiddet'i ispat edeceksin. Savcının konu ettiği madde yürürlükte olmayan 146. madde… Özen istemek, hukuk, dürüstlük istemek hakkımız değil mi?  Açıklama ve görüşü cebir unsuru kabul ediyor savcı. Böylece 309. maddeyi ve o maddeyi hazırlayan Parlamento’nun iradesini yok sayıyor.

“Somut olgular varmış' demekle somut olgu olmuyor. İki yıldır göremediğimiz gibi, şimdi de bol kepçeden laf var, belge yok…

"Bu mütalaa bu içtihada uygun mu? Savcının iddiasına uygun 'manevi cebir' suçlamasını içeren bir kanun maddesi söz konusu mu?

"Hürriyeti tahdit edilmiş sanıkları yeniden en ağır iddialarla suçlayacaklarına mahkemelerin Anayasayı çiğnemeleri ile ilgilenmeleri gerekmez mi?"

AYM'nin 11 Ocak 2018'de açıkladığı ve "kişi hürriyeti ve güvenliğinin ihlal edildiğine" hükmettiği kararı mahkeme heyetine okuyan Mehmet Altan sözlerine şöyle devam etti:

"Görüldüğü gibi dosyada “iddia” diye sunulan delillerle “tutuklanamayacağım,” bunu yapanların anayasal suç işlediği ortaya konmuş.

"AYM beni bu kararıyla anayasayı ihlal edenlere karşı koruyor. Mahkemeniz de bu kararı kabul ederek beni tahliye ediyor, devlet tazminat ödüyor.

"Tutuklanmam sadece 19/3 değil, anayasanın 26. ve 28. maddeleri gereğince de ihlal sayılıyor. Yargı Anayasa'yı delik deşik ediyor.

"Aynı delil, iddialar ve dosya ile en yüksek mahkeme anayasanın çiğnendiğine hükmederken, 1. derece mahkeme nasıl ağırlaştırılmış müebbet cezası verebilir?

"Mahkemeniz AYM kararına uydu. Peki, duruşma savcısı şimdi bunu nasıl yok sayabiliyor? Bunun hukuksal ve anayasal bir izahı var mıdır?

"Hukuk var ise, hukuk firardan geri döndü ise bu dosyadan suç çıkarmak imkânsız."

AİHM'in 20 Mart 2018 tarihli ihlal kararında, AYM kararının ardından tutuklamaya dair yeni bir delil olmadığının belirtildiğine dikkati çeken Mehmet Altan, "Bunlara rağmen 2 yıl hapis yattım, 30 yıl çalıştığım üniversiteden atıldım, istinaf savcısı da müebbet istiyor. Hukuk devleti bu mudur?" diye sordu.

Mehmet Altan sözlerini şöyle noktaladı:

"Şayet hukuk var ise, Türkiye ve Avrupa’nın en yüksek mahkemelerinin hükümleri ışığında verilecek karar beraatten başka bir şey olamaz. Ama savcı, suçsuz insanları suçlu gibi̇ gösteren; 'haklıyız' demek ı̇çı̇n 'hukuksuz hükümler' veren utandırıcı bir geleneği sürdürmek istiyor. Şayet yeniden açıkça bir hukuksuzluk söz konusu olacak ise yapılacak fazla bir şey kalmıyor. Hukuksuz kaba bir gücün karşısında ne yapılır ki? Dillerim, hukuk firardan dönmüştür ve bu zulüme son verir"

"Bu dava içinde olmam çok şaşırtıcı"

Mehmet Altan'ın savunmasının ardından duruşmaya bir kez daha kısa süreliğine ara verildi.

Aranın ardından tutuklu yargılanan sanıklardan Tuğrul Özşengül söz aldı. "Maalesef faşist yönetimlerde görülen düşman ceza hukukuna maruz kalıyoruz. Ben kendi niyetimi daha nasıl ispatlayacağım?" ifadelerini kullanan Özşengül "Ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyorum, hiçbir delil ortaya konmuyor. Hep böyle mi oluyor acaba? Bu kadar kolay yargılanmamalı insanlar.Gazeteci değilim. Emekli Polis Akademisi üyesiyim. Bu dava içinde olmam çok şaşırtıcı. Etkilediğim bir kesim de yok. Çıktığım programların reytingi belli" ifadelerini kullandı.

Özşengül'ün ardından söz alan Yakup Şişek şunları söyledi:

Tam 793 gündür hapis yatıyorum. Hakkımdaki beş adet iddianın hepsine cevap verdim, bunların dışında tek bir iddia bile yoktur. Savcı, hiçbir somut gerekçe bildirmeden kararın onaylanmasını talep etti. Bu çok ağır ve haksızca, savcının kendisinin de inanmadığı bir talep.“Soyut tehlike” diyerek somut bir delil olmadığını kabul ediyor. Buna rağmen ağırlaştırılmış müebbet, yani eski mevzuata göre idam talep edebiliyor. Savcılık gibi yüce bir makamda bulunan bir kişiden, suç olduğunu varsaydığı unsurları ifade etmesini beklerdim"
Beraatini, aksi takdirde tahliyesini talep eden Şimşek, "Tutuksuz yargılanmak esastır. Yaşlı anne ve babamı görmek istiyorum" ifadelerini kullandı.

Ahmet Altan: Hayatımı bir hücrede geçirmeye aldırmıyorum

Ahmet Altan ise savunmasında "Savcı, tek bir örnek bile ortaya koymadan “delil var” deyip geçerken AYM’nin Mehmet Altan’la ilgili verdiği kararı da yok sayıyor. Biz, anayasaya uymayı reddeden yargıçlarla savcılar tarafından mı yargılanıyoruz? Anayasa’yı ve AYM'yi reddetmek insanı yargıç değil suçlu yapar" ifadelerini kullanan Ahmet Alatn,  "Beni cezalandırmak istiyorlar ama hukukta ve yasada bunun karşılığını bulamıyorlar. Bulamazlar ve bulamayacaklar. Çünkü ben haklıyım. Hayatımı bir hücrede geçirmeye aldırmıyorum çünkü kendimi bir çizgi romanın içinde dolaşıyormuş gibi hissediyorum" dedi. 

Ahmet Altan'ın savunmasından öne çıkanlar şöyle:

“Subliminal mesajla” başlayıp, “manevî cebir” ile devam ederek, istinaf savcısının “soyut tehlike yaratmak” suçlamasıyla şahikasına ulaşan bu tatsız vodvil bize bazı gerçekleri gösterdi. Birincisi, birileri bizim hapiste kalmamızı hastalıklı bir saplantıyla istiyor. İkincisi, bizi hapiste tutmak hukuk çerçevesi içinde mümkün değil. Üçüncüsü, bizi hapiste tutma isteği ile hukukun gerçeklerinin çarpıştığı noktada yaşadıkları çaresizlikle kıvranan bazı yargı mensupları rezil olmayı, hatta suç işlemeyi hiç çekinmeden göze alıyorlar. Bütün iddiaları gelip gelip “manevî”ye, “soyut”a dayanıyor. Sanki yargıçlar tarafından değil de gaipten haber alan büyücüler tarafından yargılanıyoruz. “Soyut tehlike yaratmak” diye bir suç var mıdır? Hangi yasa maddesi “soyut tehlike” yaratmak diye bir suçu belirliyor? Soyut tehlikenin “somut” delili olabilir mi? Zaten bir somut delil bulabilse bu hukukî zırvalıklarla kendini bu duruma düşürmezdi. Savcı, tek bir örnek bile ortaya koymadan “delil var” deyip geçerken AYM’nin Mehmet Altan’la ilgili verdiği kararı da yok sayıyor. Biz, anayasaya uymayı reddeden yargıçlarla savcılar tarafından mı yargılanıyoruz? Anayasa’yı ve AYM'yi reddetmek insanı yargıç değil suçlu yapar."

Ahmet Altan, heyet başkanının savcı ile ilgili ifadelerinden dolayı uyarısına tepki göstererek savcı "Anayasa'yı yok sayıyor, elbette buna karşı çıkma hakkım var" diye konuştu. Altan sözlerine şöyle devam etti:

"Önündeki dosyaya bile hâkim olmayan bir adam bizim için kılı kıpırdamadan ağırlaştırılmış müebbet istiyor. Bu gayr-ı ciddiyete hukuk mu diyeceğiz şimdi?" : AYM, savcının sözünü ettiği televizyon konuşmasını satır satır inceledi ve bu konuşmada bir suç olmadığını hükme bağladı.Şimdi bize açıkça söyleyin. Bu mahkemede Anayasa ve AYM’nin kararları geçerli mi değil mi? Eğer bu mahkeme Anayasa ve AYM’nin kararlarına bağlı değilse, o zaman meşruiyetinizin kaynağı nedir? Savcı, Anayasa’yı, AYM’yi, parlamentoyu, yasayı elinin tersiyle itiyor. Anayasasız, yasasız mahkeme olmaz. Peki, ortada mahkeme de yoksa biz nerede yargılanıyoruz? Neyle ve kimle karşı karşıyayız biz? Bu soruların cevaplarını sizin vereceğiniz kararlar aydınlığa çıkaracak. Beni daha önce yargılayan mahkeme beni hapse attı. Peki, gerçeği ortaya çıkartıp bunu somut kanıtlarıyla insanlara gösterebildi mi? Bunu yapamadı. BM temsilcileri o mahkemenin bir “tiyatro” olduğunu resmen açıkladılar. Savunmalarım dünyanın bütün önemli dillerine çevrildi. Bu dosyanın içinde bir tek somut kanıt yok. Bu yüzden “sübliminal,” “manevî cebir,” “soyut tehdit” gibi mantıksız tuhaflıklarla kendilerini rezil ediyorlar. Beni cezalandırmak istiyorlar ama hukukta ve yasada bunun karşılığını bulamıyorlar. Bulamazlar ve bulamayacaklar. Çünkü ben haklıyım. Hayatımı bir hücrede geçirmeye aldırmıyorum çünkü kendimi bir çizgi romanın içinde dolaşıyormuş gibi hissediyorum. Hiçbir şey ciddi ve ürkütücü gözükmüyor bana. Bir cezayı “sübliminal”in, “manevî cebir”in, “soyut tehdit”in üstüne bina ederseniz o cezanın bir ciddiyeti kalmaz. Siz Anayasa’ya, AYM’nin kararlarına, yasalara ve yasaları çıkartan Parlamento'nun iradesine saygı gösterecek misiniz yoksa göstermeyecek misiniz bilmiyorum."
 

Cezalar onandı

Son sözü sorulan sanıklar suçsuz olduklarını söyledi. Mahkeme kararını 15 dakika sonra açıkladı. İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nce "Anayasayı ihlal suçundan verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını onadı. Tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verildi. stanbul Bölge Mahkemesi’nin istinaf taleplerini reddetmesiyle temyiz süreci, Yargıtay nezdinde devam edecek.AYM'nin hak ihlali kararı verdiği Mehmet Altan, tutuksuz olrak yargılanırken, tutuklu sanıklarının tutukluluk hallerine devam kararı verildi.