19 Şubat 2019 12:56
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi (istinaf mahkemesi), beklenenden çok daha hızlı davranarak, sürpriz biçimde Cumhuriyet davasını karara bağladı.
TIKLAYIN - İstinaf mahkemesi, Cumhuriyet davasında cezaları onadı!
İstinaf, Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarlarının, “FETÖ’ye üyelik, yardım ve güveni kötüye kullanma” suçlarını işledikleri iddiası üzerine oturtulan ve gazetecilerin neredeyse tamamının tutuklu yargılanmaları nedeniyle büyük tepki çeken davada, tartışma yaratan İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nin tartışma yaratan bütün kararlarını yerinde buldu.
Karara göre Murat Sabuncu, Ahmet Şık, Musa Kart, Akın Atalay, Güray Öz gibi isimlerin tamamı cemaate destek suçu işledi. Karar 4 sayfadan ibaret. 4 sayfanın tek paragraflık bölümü, aylarca üzerinde çalışılan savunmalara verilen yanıt. Kalan bölümü usul tartışması ve karar özeti. Oysa, sanıkların 200 sayfalık istinaf dilekçesinin özeti bile sayfalara sığmayacak kadar somut hukuka aykırılıkları içeriyor. Belli başlı birkaç itirazı şöyle aktarmak mümkün:
200 sayfalık raporda, davanın nasıl hukuka aykırı olduğuna yönelik çok daha fazla somut delil ve ifade var. Dilekçe dışında, gazeteci sanıkların duruşmalarda aktardıkları tuhaflıkları da anımsamak gerekiyor:
Savunmalar, yerel mahkemenin kararının hukuka aykırılığına yönelik somut iddialar bu kadar çokken, istinaf mahkemesinin verdiği karar, bunların hiçbirini ayrıntılı değerlendirmeye gerek duymadığını gösterir nitelikte:
“Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler, gerekçe içeriği ve tüm dosya kapsamına göre yapılan incelemede; mahkemenin kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı, delillerde ve işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığı, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğu, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu, mahkumiyet hükümleri yönünden cezaların kanuni bağlamda uygulandığı anlaşıldığından, istinaf başvurusunda bulunan Cumhuriyet savcısı ve sanıklar müdafiilerinin ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, İSTİNAF BAŞVURULARININ ESASTAN REDDİNE…”
Bu kadar.
Kararın kalan bölümünde Ahmet Şık’ın milletvekili olmasına rağmen yargılanıp yargılanamayacağı tartışılıyor ve Anayasa'nın 14. Maddesine göre suçu vekil olmadan önce işlediği için yargılanabileceği sonucuna varılıyor. Şık, cezası 5 yıldan fazla olduğu için Murat Sabuncu, Aydın Engin, Hikmet Çetinkaya, Orhan Erinç ve Akın Atalay'la birlikte Yargıtay'dan gelecek kararı bekleyecek. Eğer cezalar Yargıtay'da onanırsa Şık'ın cezaevine girip girmemeyeceği, hakkında hazırlanacak tezkerenin TBMM Genel Kurulu'nda okunup okunmamasına bağlı olacak.
200 sayfa dilekçeye, yüzlerce sayfalık savunmalara, somut itirazlara verilen yanıt bundan ibaret.
Karara göre, tüm sanıklar için ortak suç, “Silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme” olarak yazılmış. İstinaf mahkemesi, bir zahmet bu suçları kişilere göre tasnif etmiş ve yerel mahkemenin bu “hatasını”, düzeltilebilir maddi hata olarak yorumlamış.
Karara göre, örgüt üyeliği ve yardım suçundan cezaları yerinde bulunan Akın Atalay, Kemal Aydoğdu, Aydın Engin, Hikmet Çetinkaya, Murat Sabuncu, Orhan Erinç ve Ahmet Şık, 5 yıldan fazla ceza aldıkları için istinaf mahkemesinin onama kararını Yargıtay’da temyiz edebilecek.
Musa Kart, Mustafa Kemal Güngör, Bülent Utku, Emre İper, Hakan Kara ve Kadri Gürsel açısından Yargıtay’a gitme şansı yok. Bu isimlerden tutukluluk süresi cezasını karşılayan Gürsel dışındakiler, kalan süreyi yatmak için yaklaşık 20 gün içerisinde yeniden cezaevine konulacak. Musa Kart 1 yıl 16 gün, Mustafa Kemal Güngör 1 yıl 16 gün, Emre İper 3 yıl 1 ay 15 gün, Hakan Kara 1 yıl 16 gün daha cezaevine kalacak.
Ancak ortada hukuki bir sıkıntı da var. Yargıtay, temyize gidecek sanıkların cezasını bozarsa ne olacak?
Bu durumda en üst yargı organı olan Yargıtay, cezayı hukuka aykırı bulmuş olacak ancak diğer sanıklar o süreç boyunca cezaevinde kalacak ve belki de cezalarını tamamlayacak. İstinaf’a sunulan dilekçede, bunu aşmak için konunun Anayasa Mahkemesi’ne götürülmesi istenildi. Ancak istinaf, bırakın götürmeyi bu talebe yanıt bile vermedi. Oysa Anayasa Mahkemesi’nin benzer konularda hukuka aykırılık kararları da mevcuttu.
Yaşamlarını cemaat ve benzeri yapılarla mücadale ile geçirmiş, tutumları açık ve seçik insanların kimliği üzerinden “bu suçlama nasıl yapılır?” diye şaşırmak artık garip. Ancak bu da bir yana, aynı kişilerin sadece iktidar karşıtlığı nedeniyle cemaatin amaçlarına hizmet ettikleri iddiasına oturtulmaya çalışılan Cumhuriyet davasında, ortaya konulan kanıtlar da tek tek çürütüldü. Bu yüzden meslektaşları, hem kişi olarak, hem ortaya konulan kanıtlara verilen yanıtlara bakılarak, yargılanan gazetecilere rahatlıkla kefil olabiliyor ve “sadece gazetecilik yaptılar” diye yüksek sesle haykırabiliyor.
© Tüm hakları saklıdır.