Gündem

İstinaf, Kemal Kurkut’un öldürülmesinin ‘yasal çerçevede’ olduğunu savundu

Mahkeme, hukuka aykırı yüklenen suçun bağlayıcı emrin yerine getirilmesi suretiyle işlenmesi nedeniyle “ceza verilmesine yer olmayacağı” kararının verilmesi gerektiği sonucuna vardı

13 Mart 2022 21:06

Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi, Kemal Kurkut cinayetinde sanık polise herhangi bir suç yüklenemeyeceğini belirterek, cinayetin “yasal çerçevede” işlendiğini savundu.

Üniversite öğrencisi 23 yaşındaki Kemal Kurkut’un, 21 Mart 2017 tarihinde Diyarbakır’daki Nevruz kutlamasına katılmak isterken miting alanının girişinde polis tarafından öldürülmesine ilişkin yapılan başvurular üzerine yeni bir gelişme yaşandı. 

Kurkut ailesinin, tazminat talebiyle İçişleri Bakanlığı aleyhine açtığı davanın yerel mahkemece geri çevrilmesi üzerine itiraz edilen Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi, Ocak ayında aldığı kararda, Kemal Kurkut’u “saldırgan eylemci” olarak değerlendirmişti. Mahkeme, cinayetin “yasal sınırlar içinde işlendiğine” hükmederek, tazminat ödenmesini yer olmadığına karar vermişti.

Benzer bir kararla bu kez cinayet zanlısı polis Yakup Şenocak yargılandığı dava dosyasında karşılaşıldı.

Bozma gerekçesi

Mezopotamya Ajansı'nın haberine göre; Diyarbakır 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nin sanık polis Şenocak hakkında verdiği beraat kararına karşı tarafların yaptığı itirazı inceleyen Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi, Kurkut’un öldürülmesinin “yasal sınırlar içinde olup olmadığını” tartışmaya açtı. 1. Ceza Dairesi, yargılamayı yapan yerel mahkemenin sanık polis hakkında verdiği beraat kararını bunun üzerine kurmamasını esasa yönelik bir eksiklik olarak kabul edip, kararı bozdu.

İstinaf Mahkemesi, kararında Anayasa’nın “yaşam hakkı”nı düzenleyen 17’nci maddesinde belirtilen zorunlu durumlarda meydana gelen ölme ve öldürme fillerinin yaşam hakkının ihlali sayılmayacağını savundu. Karara gerekçe olarak ise, Türkiye’nin tarafı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) “yaşam hakkı”nı düzenlemeye 2/b maddesine işaret eden mahkeme, söz konusu maddede istisnai hali oluşturan “‘Bir kimsenin usulüne uygun olarak yakalanmasını gerçekleştirme veya usulüne uygun olarak tutulu bulunan bir kişinin kaçmasını önleme…’ nedeniyle meydana gelen ölümde yaşam hakkı ihlalinden bahsedilemeyeceği” hükmüne atıfta bulundu.

Mahkeme, bunu yaparken sözleşmenin, “hakkında mahkemece hükmedilen ölüm cezası verilmiş kişiler dışında kimsenin yaşam hakkının ihlal edilmeyeceği” hükmünü görmezden geldi.

"Cinayet yasal çerçevede işlendi"

Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 24’üncü maddesinin 1 fıkrasındaki "Kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez" ile 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu Kanunu’nun (PSVK) 16’ncı maddesinde, polisin kademli olarak zor ve silah kullanma yetkisi veren durumlara işaret eden mahkeme, Kurkut’un öldürülmesinin belirtilen yasal çerçevede kaldığını savundu.

"Hukuka aykırı"

İlk derece mahkemenin, sanık polise dair beraat kararını Adli Tıp Kurumu ve Ulusal Kriminal Büro’nun Kurkut’un yerden seken mermi ile hayatını kaybettiği yönündeki raporları doğrultusunda aldığı üzerinde duran İstinaf, silah kullanma yetkisi tartışılmadan polis Yakup Şenocak’a yüklenen suçun “hukuka aykırı” olduğunu öne sürdü.

Mahkeme, hukuka aykırı yüklenen suçun bağlayıcı emrin yerine getirilmesi suretiyle işlenmesi nedeniyle “ceza verilmesine yer olmayacağı” kararının verilmesi gerektiği sonucuna vardı.

Karar oy birliği ile alındı 

Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle, verilen beraat kararının eksik gerekçe ile alınmasının “hukuka aykırı” olduğunu savunan mahkeme, oy birliği ile kesin olmak üzere beraat kararının bozulmasına hükmetti.