Darbe girişiminin planlayıcısı olmakla suçlanan Fethullah Gülen'in dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan'dan daha önce istihbaratın edindiği bilgilere eriştiği iddia edildi. Sözcü gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk "Türkiye’yi uçurumun eşiğine taşıyan FETÖ’nün en büyük gücü, devletteki militanlarının taşıdığı bilgi, belge ve dinleme kayıtları... Bu arşivler üzerinden ülkede korku imparatorluğu yarattılar" diye yazdı.
Sözcü gazetesinin haberi şöyle:
Örgütün, devlet yapılanması içerisinde en güçlü olduğu alanların başında, güçlü bir istihbarat ağına sahip olması geliyordu. Öyle ki, kamu kurumlarında çalışan örgüt mensupları elde ettikleri bilgileri örgüte aktarıyor, toplanan bütün bilgiler birleştirilerek, büyük bir havuz oluşturuluyordu. Örgüt, hedeflerine ulaşmak için bu havuzdaki bilgi ve belgeleri amaca uygun hale getiriyor, hasım cephedeki kişi ve kurumlar aleyhinde kullanıyordu. Süreç, önce olayın kendilerine yakın medyaya sızdırılması ve kamuoyu oluşturulması ile başlıyordu.
Paranın olduğu her yerdeler
FETÖ/PDY; Mülkiye, MİT, TSK ve Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde örgütlenerek, “güvenlik bürokrasisi” ve “istihbarat” alanında bir ağ oluşturma yoluna gitti. Kurumların yanı sıra bu yapının paralel bir örgütlenmeye giderek istihbarat ağına katmaya çalıştığı en mahrem kurumlardan TÜBİTAK oldu. TÜBİTAK'ın özellikle en gizli bölümlerinden olan Bilişim ve Bilgi Güvenliği İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi'ndeki (BİLGEM) kadroları sayesinde, devletin üst düzey siyasi ve bürokratlarınca kullanılan kriptolu telefonların dinlenildiği ortaya çıktı.
“Hizmet ve eğitim hareketi” olarak görünmesine rağmen, FETÖ'nün paralel kadrolaşma hedefinin, “askeri” ve “stratejik” birimlere yöneldiği; gücün, stratejik bilginin ve paranın olduğu her yerde örgütlendiği görüldü. Bu hedeflerden birisinin de askeri ve stratejik projelerin, kriptolu telefonların üretildiği, bilirkişi raporlarının verildiği TÜBİTAK birimleri olduğu anlaşıldı.
En yakınlarını bile dinletti
Örgütün ‘istihbarat ağı ya da gücü' konusunda bahsedilmesi gereken bir husus da Fetullah Gülen'in sahip olduğu ileri sürülen arşiv. Gülen'in bir dönem en yakınında bulunan Nurettin Veren, “Cumhurbaşkanına, Başbakana bilgi ulaşmadan önce, o bilgiler önce Fetullah Gülen'e ulaşıyordu” diyor. Bu yasadışı arşivde; örgütün yasadışı adli ve önleme dinlemeleri, kendine ait gelişmiş cihazlarla yaptığı teknik takip, telefon ve ortam dinleme kayıtları, kamu personeline yönelik fişlemeler ile örgütle teması olan öğrencilerin ve ailelerinin bilgileri bulunuyordu. Bunu da Nurettin Veren'den dinlemiştim: Gülen, etrafındakilerin telefonlarını dinletiyor, kasetlerinin olduğunu onlara da söylüyordu…
Örgütün sindirme ve yok etme oyunları!
İsimsiz-imzasız mektup: Kamu çalışanını, çalıştığı kurum ve kamuoyu nazarında itibarsızlaştırmaya ve suçlu göstermeye yönelik iftira niteliğindeki iddialar içeren, kim tarafından gönderildiği tespit edilemeyecek şekilde şahsın özel hayatına ya da meslek hayatına dair isimsiz ve imzasız ihbar mektupları ya da elektronik e-postalar gönderiliyordu.
Özel hayata müdahale: Doğrudan özel hayata müdahale eden ve doğruluğu bilinmeyen şahsı kamuoyu nazarında yargısız infaz eden görüntü ve sesler kamuoyuna sunuluyor.
Şantajla himmet: Hakkında ceza ya da hukuk davası açılarak meslekten men edileceği, ellerinde özel hayatına dair açıklanmasını istemediği dijital veriler olduğu şeklinde tehditler ve şantajla, şahsı örgüte büyük miktarlarda himmet ödemeye mahkûm etmek ya da istenen işi yapmaya zorlamak.
Siyasi baskı: Öncelikle siyaset ve kurumları üzerinde etkili olarak kadrolaşmanın önünü açmayı, elemanlarını etkili konumlara taşımayı, onların korunup kollanmasını sağlamayı hedefliyor…
Eğitim alanı: Dershaneler, ışık evleri, yurtlar… Örgütün önemli bir ayağını ‘öğrenciler' oluşturuyor. Öğrencilerin çoğu fakir aile çocuklarından oluşuyor. Örgütün, okul ve dershanelere yönelmesinin temel amacı PDY'ye öncülük edebilecek ve zamanla kadrolarında yer alabilecek zeki kişileri yetiştirmek.