Dünya

İştebrak tanıkları

Yakın Doğu Haber yazarı Hasan Sivri, Türkiye sınırının yanı başındaki Alevi köyü İştebrak'ta yaşananları yazdı

08 Mayıs 2015 23:39

25 Nisan'da, Türkiye sınırının birkaç kilometre ötesinde bulunan İştebrak köyünde, El Kaide'ye bağlı gruplar tarafından katliam gerçekleştirildi. Yakın Doğu Haber yazarı Hasan Sivri, ABD'nin silahlı muhalifleri IŞİD'e karşı eğitmeye başladığının duyurulmasının ardından, İştebrak'ta yaşananları yazdı. 

Alevi köyünde yaşanan katliamın sorumlusunun IŞİD değil El Kaide'ye bağlı Nusra ve Çeçen-Kafkas çihatçılar olduğuna dikkat çeken Sivri, eğitilen muhaliflerin IŞİD'le savaşmadığını söyledi. 

 

Katliam, ana akım medyada yer bulamadı, doğruluğundan şüphe duyanlar oldu

 

Sivri'nin yazısı şu şekilde:

25 Nisan günü Hatay'ın yanı başındaki Cisr eş-Şuğur kentini ele geçiren el-Kaide'ye bağlı Nusra ve Çeçen-Kafkas cihatçılar, kentin 3 km güneyindeki İştebrak köyüne girmiş ve katliam gerçekleştirmişti.

Dün ABD'nin silahlı muhalifleri IŞİD'e karşı eğitmeye başladığı duyuruldu. Eğitilen muhalifler ise nedense bir türlü IŞİD'e karşı savaşmıyor.

Ürdün'de eğitilenler Suriye güneyine, Türkiye'de eğitilenler ise İdlip'te gördüğümüz gibi Suriye kuzeyine Suriye ordusuna savaşmak üzere El-Kaide'nin emrine veriliyor.

İştebrak köyünden kaçanlar, tepelerden hedef alındıklarını anlatmıştı. Sonradan cihatçıların sosyal medyada bölgeden paylaştıkları videolarda da köyden toplu bir halde kaçanların rastgele ateşle ve füzelerle hedef alındıkları görülüyordu. Katliamdan hemen sonra Arap medyasına konuşan ilk tanıkları ve Cisr el-Şuğur operasyonunu yazmıştım.

Fakat Türkiye'nin yanı başındaki kenti ele geçirip 'İslami Emirlik' kuran el-Kaide'yi görmezden gelen ve 2014 haziranına (Musul işgali) kadar IŞİD'e ‘muhalif’ diyen ana akım medya İştebrak katliamını yazmayınca, katliamın doğruluğundan şüphe duyanlar oldu.

 

Nusra IŞİD'ten, İştebrak Şengal'den farksız ama...

 

Sınırımızın dibinde onlarca kişi barbarca katledildi. Bu katliama tanık olanlar ve köyden kaçarken tepelerden açılan rastgele ateşe ve roket saldırılarına hedef olanlar, 13 gündür birçok televizyona ve haber ajansına konuştu.  

İştebkralılara yönelik saldırının, Şengal'de Ezidilere yönelik barbarca saldırılardan hiçbir farkı yok. İştebrak'ta IŞİD yerine Nusra ve Çeçenler vardı. Ezidilerin yerinde de Aleviler.

İdlib kuzeyine kaçırılan kadınlar, rehin alınanlar, rastgele açılan ateşlerle katledilenler, köyde tamamen yok edilen aileler... Tanıkların anlattıkları 13 gün önce sınırımızın dibinde yaşanan vahşetin, aynı ideolojiyi taşıyan IŞİD'in vahşetinden farksız olduğunu gösteriyor.

 

'Uluslararası toplumu ve örgütleri 
köye davet ediyoruz'

 

İştebrak halkı sözcüsü Samer Hadira uluslararası toplumu ve insan hakları örgütlerini, katliamı ve izlerini görmeleri amacıyla köye davet etti.

Samer Hadira bu katliamda ailesinden kayıplar vermiş. İştebrak katliamında hayatını kaybedenler için kurulan taziye çadırında başsağlığı dileklerini de kabul eden İştebrak halkı sözcüsü Hadira, el-Menar televizyonuna şunları söyledi:

 ''Uluslararası toplum ve örgütleri, İştebrak'ta yaşanan vahşi katliamı gözlemlemeleri amacıyla köye davet ediyoruz. Muhalif grupları ilgilendiren herhangi bir olayda bütün örgütleri ve medya araçları ile oraya yoğunlaşan uluslararası bir toplum var. İştebrak'ta yaşanan, kadın ve çocukların katledildiği hakiki katliamı görmeye davet ediyoruz. Şu ana kadar bu katliamla ilgili herhangi bir insan hakları örgütünün bir şey yaptığını görmedik.''

 

İştebrak'tan kaçabilenler: Üzerimize ateş açılırken çığlıklarla koşuyorduk

 

Suriye televizyonu, İştebrak köyünden kaçabilenlerle röportajlar yaptı. Röportajların birinde İştebraklı yaşlı kadın dehşet anlarını şöyle anlattı:

''Ben hayatımda böyle bir şey görmedim. İnsanlar sabah 7 sularında panik halinde kaçışıyorlardı. Traktörler ve arabalarla kaçmaya çalışıyorlardı. Bizim ev köyün merkezinde değil köy civarında. Biz de çıktık üzerimizde ne varsa panik halinde kaçmaya başladık. Üzerlerimize ateş açarlarken ağlıyor ve çığlık atıyorduk. Vurulan bir adamı taşıyamadılar, yol kenarına bıraktılar. Ölen insanlar öylece bırakılıyordu. Bir süre sonra bir araca binebildik. Köyden çıkan son araçtaydık. Araç içinde giderken işte kızım sırtından ve ellerinden vuruldu. Aracın içinde birbirimizin üstüne çöktük. Birçok insan bu şekilde öldü."

Katliamın hemen ardından ilk tanıklarla konuşan saha muhabiri Somar Hatem'in el-Menar'daki haberinde de benzer tanıklıklar vardı. Bir ananın feryadı şöyleydi: ''Gelinim ve çocuklarım öylece yolda kaldı, onları bana getirin''

 

Genç kadınlar İdlip kuzeyine kaçırıldı

 

Suriye televizyonuna konuşan bir başka kadın: ''Ben televizyonlarda bile yolda yaşadıklarımıza benzer bir sahne görmedim. Köyden kaçarken üzerimize yağmur gibi ateş açıyor ve roket atıyorlardı. Araçlara binmeden önce açılan ateş sonucu elimizin altında ölenler oldu. Öylece bıraktık. Yolda ceset kümeleri vardı. Araca bindik. Tepelerden vurmaya devam ettiler. Konvoydan çıkan, konvoyu takip edemeyen ve vurulan araçlar oldu. Akıbetleri nedir bilmiyoruz. Ailelerden tamamen katledilenler var. Komşularımızdan el-Nasır Fahro ve ailesi ile el-Hassan, eşi ve çocukları tamamen katledildi.''

Köyden kaçırılanların da olduğu da tanıkların ifadelerinde yer alıyor. Erkekleri öldürdükten sonra kadınları kaçıran cihatçıların bir genç kadının ailesini arayarak ''Kızınızı öldürmeyeceğiz; ama onu artık unutun'' dediği genç kadının akrabalarınca anlatılıyor.

 

Suriyeli Bakan: Katliam belgelerini Cenevre ve New York'taki temsilcilerimize gönderiyoruz

 

Suriye Dışişleri Bakanlığı, Cisr eş-Şuğur ve İştebrak saldırısından sonra Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne mektup göndermiş ve Türkiye'yi suçlayarak saldırıların durmasını talep etmişti.

Suriye Sosyal İşler Bakanı Kinde eş-Şammat da önceki gün el-Menar televizyonuna verdiği röportajda, İştebrak katliamı ile ilgili olarak belgelenmiş 38 ölü ve 146 kayıp olduğunu söyledi. Kinde eş-Şammat bu katliama ilişkin belgeleri, dünyaya duyurmak üzere New York'ta bulunan Suriye'nin BM ve Cenevre'deki Suriye temsilcisine göndereceklerini de belirtti.

Sosyal İşler Bakanı Kinde eş-Şammat belgelenmiş ölü sayısını 38 olarak belirtirken, Lazkiye ve İdlib valisi ile toplantılar yapan İştebraklılar yetkililere 67 sayısını vermişti. İştebrak köyünün ve etrafının halen cihatçıların kontrolünde olmasından dolayı katliamın boyutu bilinmiyor.

 

İdlib'in yüzde 90'ı boş, Hıristiyanlar Lazkiye'de, Papaz İbrahim Farah kaçırıldı

 

İdlib'in el-Kaide tarafından ele geçirilmesi Türkiye başta olmak üzere bölgedeki ana akım medya tarafından “İdlib muhaliflerin eline geçti” ve “İdlip özgürleştirildi” manşetleri ile verilmişti.

Fakat Suriyeli kaynaklar Sünni çoğunluklu İdlib'in yüzde 90'ının Lazkiye ve Şam'a kaçtığını bildiriyor. İdlib'liler kentlerini ele geçiren ve kenti siyah bayrakları ile donatan Nusra, Çeçen ve el-Kaide bağlantılı Türkistan İslam Partisi cihatçılarından kaçmıştı.

İdlib'den kaçanlar arasında kentin çok küçük bir bölümünü oluşturan Hıristiyanlar da Lazkiye'ye kaçmış. Rum Ortodoks Kilisesine sığınan Hıristiyanlar el-Meyadin televizyonuna şunları söyledi: “Kaçarken keskin nişancılar tarafından hedef alındık. Cisr eş-Şuğur'un çok küçük bir bölümünü oluşturuyoruz. Bir yerden başka bir yere göç etmeye devam ediyoruz."

Lazkiye'de Rum Ortodoks Kilisesine sığınan bir başka Hıristiyan ''Çok hızlı bir şekilde kaçtık. Kendimizin ve çocuklarımınız hayatını kurtardık'' diyor.

Cisr eş-Şuğur'a yönelik saldırıdan sonra Papaz İbrahim Farah'ın kaçırıldığı iddia ediliyordu. Cihatçıların paylaştığı bir video bu iddiayı doğruluyor. Videoda Papaz İbrahim Farah'ın ''Güvenli bir mekandayım, iyiyim'' dediği görülüyor.

 

Örgütün ismi konusunda Hakan Fidan’ın değil Suudilerin dediği oldu  

 

Mart ayının başlarında, aralarında birçok ihtilaf bulunan Suriye kuzeyindeki cihatçı silahlı gruplar ‘Fetih Ordusu’ adı altında bir araya getirilmişti. Suriye sahasındaki deneyimler bize bu çatının ancak dışarıdan bir el ile kurulabileceğini gösteriyor.

Türkiye ve Suudilerin, Suriye'deki radikal grupları silahlandırma konusunda anlaştığı dün basına yansımıştı. Fakat İdlib'deki veriler dün duyurulan anlaşmanın aylar öncesinden yürürlükte olduğunu gösteriyor.

El-Sefir gazetesine konuşan Fetih Ordusu’ndan bir kaynak, Türkiye ile Suudiler arasında kurulacak çatı yapının ismi konusunda da ihtilaflar olduğunu; ama sonra bu isim konusunda Suudilerin baskın geldiğini aktardı.

Hakan Fidan, kurulacak yeni çatının, Fatih Sultan Mehmet'e atıfla ‘Fatih Ordusu’ olmasını istemiş. Fakat Suudiler bu ismi ‘Fetih Ordusu’ olarak değiştirmiş.