İstanbul Sanayi Odası (ISO) Meclisinin temmuz ayı olağan toplantısı geçtiğimiz hafta gerçekleşti.
Ana gündem maddesinin “Küresel İklim Değişikliğinin, Sanayimize Üretim, Sürdürülebilirlik, Verimlilik ve Rekabet Gücü Açısından Etkileri” olan toplantının açılış konuşmasını yapan İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan doğada yaşanan tahribatın, sanayi sektörü için çok önemli olan enerji ve hammadde kaynaklarının sürdürülebilir kullanımını tehlikeye attığını, bir yandan kaynakların azalırken diğer yandan enerji başta olmak üzere üretim girdilerinde maliyetlerin arttığını söyledi.
Erdal Bahçıvan konuşmasında iklim değişikliğinin neden olduğu kuraklık ve yağış rejimindeki sapmaların sanayinin en önemli girdilerinden olan su kaynakları için tehdit oluşturduğunu ve tedbir alınmadığı takdirde sanayi üretiminin için gerekli suyun bulunamayacağı günlerin gelebileceğininin de altını çizdi.
Türkiye’nin görece yüksek cari açığının en büyük kaynağı enerji ithalatı olduğunu ve Türkiye’de kullanılan enerjinin sadece dörtte birinin yerli üretimden sağlandığına dikkat çeken İSO Başkanı bu nedenle yerli ve yenilenebilir enerji teşvik edilmesinin ayrıca sanayi sektörünün de daha düşük enerji yoğun üretim yapması gerektiğini söyledi.
İSO Başkanı Erdal Bahçıvan bu konudaki sözlerini şu şekilde sürdürdü;
‘’Teknolojik gelişmeler bu açıdan yeni imkanlar getiriyor: Önümüzdeki yıllarda imalat sektörünü kökten dönüştürecek olan dijital dönüşümün sunduğu nesnelerin interneti, yapay zeka ve büyük veri teknolojileri şüphesiz daha verimli enerji kullanımına olanak verecektir. Kısaca; bilim ve teknoloji, sanayimizin kaynak ve enerji verimliliğini başarmasında kilit noktadır. Sanayimiz uygun teknoloji ve temiz üretim uygulamaları ile çevresel tehditleri fırsata çevirerek, verimliliğini ve rekabet gücünü geliştirmelidir. Bu anlayış, üretim sürecinin tamamını kapsamalıdır. Türkiye’de bünyesinde “çevre” adıyla ilk şubeyi kurmuş olan İSO da gururla ifade etmek isterim ki çevre ve iklim konusunda gerekli bilgi ve tecrübeye sahiptir. Bu özelliğe sahip bir oda olarak doğayla barışık, çevreye saygılı bir üretim anlayışını hep savunduk, savunmaya da devam edeceğiz. ‘’
İklimle mücadele adil çerçevede sürmeli
Küresel iklim değişikliği ile mücadelenin Türkiye ve diğer ülkelerin rekabet gücünün korunduğu adil bir çerçevede sürdürülmesi gerektiğini de dile getiren Bahçıvan şunları kaydetti;
“Geçen haziran ayında ABD’nin, 2015 yılında 193 ülkenin imzaladığı Paris İklim anlaşmasından çekilmesi, hükümetler arasında yeni bir tartışmayı da beraberinde getirdi. ABD, Paris anlaşmasının kendi dezavantajına olduğunu ve diğer ülkelere ekonomik avantaj sağladığını ileri sürüyor. Buna karşın Avrupa ülkeleri, Çin ve Hindistan, anlaşmaya bağlı kalacaklarını açıklayarak, bu konuda daha fazla iş birliğine yöneliyor. Çin’de 30 bin kişinin yaşayacağı, kendi elektriğini kendi üreten ilk “orman kentinin” inşa edilmesi için hazırlıklar başladı bile. İngiltere 2025 yılına kadar elektrik üretiminde kademeli olarak tamamen temiz kaynaklara geçme planı yapıyor.
Ancak, uluslararası iklim anlaşmasına karşı dile getirilen eleştirileri de görmezden gelmemeliyiz.
Dünyada sadece 25 şirket küresel sera gazı salınımının yarısından fazlasını; toplam 100 şirket ise gaz salınımının yüzde 71’ini gerçekleştiriyor. İklim değişikliğinde bütün ülkelerin aynı derecede sorumlu tutulması büyük bir haksızlık olur. Bugüne kadarki tahribattan sorumlu olan gelişmiş ülkelerin, iklim değişikliğini ileri sürerek sadece gelişmekte olan ülkeleri durdurmak istemesi hakkaniyetli bir tutum değildir.’’