T24 - Pazar günü İstanbul Kuruçeşme Arena'da dünyanın tartışmasız en büyük gitar ustalarından Eric Clapton ve Stewe Winwood ile İstanbul, mükemmel bir yaz akşam geçirmeye hazırlanıyor.
Cumhuriyet gazetesinden Murat Başer'in "Rockın en yüskek mertebesi" başlığı ile kaleme aldığı (12 Haziran 2010) yazısı şöyle:
Rockın en yüksek mertebesi
Sıklıkla tel koparışı ancak Clapton gibi yüreğiyle çalan bir gitar kahramanının becerisi olabilir. Clapton ve Winwood, müzik dünyasında bugüne dek pek fazla sanatçıya nasip olmayan sıfatlara sahip oldular.
Sert geçen bir kışın ardından, bu yaz yoğun konser programı nedeniyle bir hayli terleyeceğiz gibi görünüyor. Bu canhıraş konser pazarında, bir tanesi bizi biraz daha büyük bir heyecana gark ediyor. Tarihi çok önceden, yılbaşından evvel açıklanan, Eric Clapton ve Steve Winwood’u bir araya getiren konser, yarın akşam (13 Haziran 2010) Kuruçeşme Arena’da gerçekleşiyor.
Altmışlı yıllarda birlikte yer aldıkları topluluk olan Blind Faith günlerinden sonra ayrı sahnelerde nota çeviren bu iki müzisyen, bugüne dek müzik dünyasında pek fazla sanatçıya nasip olmayan sıfatlara ve övgü dolu bir kariyere sahip oldu.
Bir ileri bir geri
Küçük yaşlarda annesi tarafından terk edilen, gençliğinde aile yaşamını tadamamanın acısıyla hırçın ve kavgacı bir tip olan Clapton, kariyerinin ilk basamaklarını Yardbirds, Cream ve Derek & The Dominos’ta tırmanmıştı.
O yıllarda hayranlarına “Clapton is God” manifestosu yazdıran ilah, uzun yıllar sonra kendini yineleyen tekniğini nedeniyle müzisyen camiasında aynı derecede sert eleştirilere de maruz kaldı. Kendisine yıllardır ‘slowhand’ sıfatı uygun görülen bu rock aristokratı üzerindeki eleştiriler, 1995 yılında İngiliz kraliyet nişanını aldığında boyutlandı. Eşini ve oğlunu kaybedişinin ardından ‘Tears in Heaven’ı yazan Clapton, 2000 yılında evlendi ve bu süre zarfında üç kız sahibi oldu.
Gitar kahramanı..
Tüm tartışmalara karşın, kariyerinde rock ve blues tarihini onun gibi özetleyen bir gitarcı yoktur. Cream zamanlarının “I Feel Free”, “Sunshine Of Your Love” gibi muhteşem parçaları, Blind Faith, Derek & The Dominos topluluklarında çaldığı tipik bir küçük burjuva çocuğu olduğu günleri, solo albümleriyle günümüze kadar uzanan şaşaalı kariyeri, onu bu mertebeye fazlasıyla taşır. Önemli bir not ise, hiç kimsenin onun kadar yüreğiyle çalmamış olmasındadır. Sıklıkla tel koparışı ya da sıradan bir soloyu yürek kabartıcı vurgularla çalması sadece onun gibi bir gitar kahramanının becerisi olabilir.
97’den 2010’a Clapton
Clapton ilk kez 1997’de memleketimize ayak basmış; Legends adlı bir projede basçı Marcus Miller, davulcu Steve Gadd, saksofoncu David Sanborn ve klavyeci Joe Sample ile İstanbul Caz Festivali kapsamında sahne almıştı.
Gitar ve org çalıp şarkı söyleyen Steve Winwood, ilk önce Spencer Davis Group ile üzerinden çaylaklığını atmış, Blind Faith’in ardından Traffic topluluğu ile kariyerinin en güzel bestelerini ve performanslarını çıkarmıştı. Traffic sonrasında Winwood, seksenli yıllardaki solo kariyerinde bir pop sanatçısı gibi karşımıza çıkmış; R&B, caz ve rock karışımı sevimli şekerli pop şarkıları yapmıştı.
Bu akşamki konserin kadrosu da ustaların döneminden kalan değerli isimlerden oluşuyor: Tuşlu çalgılarda Chris Stainton, basta Willie Weeks, davulda Steve Gadd’ı görmek gerçekten heyecan verici. Terlemeye hazırız; yeter ki “After Midnight”, “Cocaine”, “Little Wing”, “Presence of The Lord”, “White Room”, “Crossroads”, “Layla” gibi şarkıları çalsınlar.