İstanbul Barosu Başkanlığı, Doğan Holding Hukuk Başmüşaviri Erem Turgut Yücel ve eski İcra Kurulu Başkanı Yahya Üzdiyen gözaltına alınırken arama sırasında yasal olmayan noktalar olduğu görüşünü savundu. Yapılan açıklamada "Avukat Erem Turgut Yücel’in ev ve büro araması için kolluk kuvvetlerince Baromuza bir bildirim yapılmamış, dolayısıyla aramalarda Baro temsilcisi bulunamamıştır. Bu nedenle aramalar yasaya açıkça aykırıdır" dendi. Gözaltılarla da ilgili olarak "Bu gözaltı, özü itibariyle bir gözdağıdır. Siyasal iktidarın, kendi stratejileri doğrultusunda oluşmasına özen gösterdiği konjonktürün, bir aşaması ile o aşamadaki mesajıdır" ifadesi kullanıldı.
Hürriyet'te yer alan habere göre, baronun 'Hukuk siyasal stratejilerin parçası olmamalıdır' başlıklı açıklaması şöyle:
"Baro temsilcisi olmalıydı"
“05 Ocak 2017, sabah 06.00 itibariyle Doğan Holding Hukuk Başmüşaviri Av. Erem Turgut Yücel ile Yahya Üzdiyen’in evinde ve işyerinde polis tarafından arama yapılmıştır. Erem Turgut Yücel, avukat sıfatıyla takip ettiği dosyada tutuklanan müvekkilinin davasını takip ederken, şüpheli konumuna getirilmiştir. CMK’nın 130. maddesi ile Avukatlık Kanunu’nun 58. maddesi, avukatın ev ve işyeri araması sırasında Cumhuriyet savcısı ile Baro temsilcisi bir avukatın bulunması zorunluluğunu sevk etmektedir. OHAL çerçevesinde çıkartılan KHK ile savcı bulundurulması zorunluluğu kaldırılmakla birlikte, Baro temsilcisi bulundurmayı zorunlu kılan hüküm saklı tutulmuştur. Avukat Erem Turgut Yücel’in ev ve büro araması için kolluk kuvvetlerince Baromuza bir bildirim yapılmamış, dolayısıyla aramalarda Baro temsilcisi bulunamamıştır. Bu nedenle aramalar yasaya açıkça aykırıdır.
"Sadece imaj alınmalıydı"
"İsnat edilen suçun niteliği ne olursa olsun, yasanın açık hükmünün uygulanması gerekirken, bu gerekliliğe uyulmamış olması, gerçekleştirilen işlemlere ilişkin sakıncalardan sadece birisidir. CMK’nın açık hükmü gereğince arama sonucunda el konulan bilgisayar kayıtları ve hard diskten imaj alınması gerekirken, yasanın bu hükmü de ihlal edilmiş, bunlara doğrudan el konulmuştur.
"Meslektaşımızın baromuz camiasında bilinen kişiliği, FETÖ iltisakı ve/veya irtibatı ile uzaktan yakından ilgi kurulmasına olanak vermeyecek bir yapıdadır. Avukatlık görevinin yerine getirilmesi bağlamında gerçekleştirdiği görüşmelerin, böyle bir irtibatın göstergesi olarak yorumlanmasına olanak yoktur. Avukatlık görevlerinin sınırları konusunda, binlerce örnek yaşayan ve gerekirse bu sınırları belirleyip disiplin hukuku uygulayan hukuk kurumu olarak, meslektaşımız için yakalama ve gözaltı işlemi uygulanmasını anlamakta güçlük çekiyoruz.
"Bu bir gözdağı"
"Bu gözaltı, özü itibariyle bir gözdağıdır. Siyasal iktidarın, kendi stratejileri doğrultusunda oluşmasına özen gösterdiği konjonktürün, bir aşaması ile o aşamadaki mesajıdır. Sadece bir avukat gözaltısından değil, ona bağlı ve açıkça basın özgürlüğüne karşı girişilmiş bir saldırıdan söz etmek gerekir.
"FETÖ’nün sulandırılması"
"Meslektaşımızın kişiliğinde oluşturulan bu gözdağı, bir başka yönüyle FETÖ soruşturmalarının sulandırılması anlamına da gelmektedir. Geçmişte bizzat cemaatçe yürütülen soruşturmalarda örnekleri çokça görüldüğü üzere, soruşturmalara ilgisiz unsurların da katılması, iltisak ve irtibat iddialarının, giderek rövanş anlayışlarıyla beslenen tatmin arayışlarına dönüşmesi sonucunu doğuracaktır. Nitekim, kısa bir süre önce Ankara temsilcisinin tutuklanması kararının gerekçesindeki trajikomik belirlemeler, bu arayışın sonuçlarıdır. Öyle anlaşılmaktadır ki, şimdi Doğan Medya Grubu’nun üzerine düşürülmeye çalışılan gölge, böyle bir iltisakla olası biçimde planlanmaktadır. Buradaki temel sorun, hukukun siyasal stratejilerin parçası olup olmayacağıdır. İstanbul Barosu olarak, bu noktadaki sorumluluğun, sav-savunma-karar üçlüsü olarak hepimize ait olduğu kanısındayız. Bizim durduğumuz nokta, tam da burasıdır. Yanımız boş tutacağız… Hâkim ve savcıları da yanımıza bekliyoruz.”