İsrail ve Filistinliler arasında yaşananlar, anti-semitizmi ve İngiltere'de yaşayan Yahudileri nasıl etkiliyor?
G
04 Temmuz 2021 10:41
Yahudi kuruluşları, Mayıs ayında İsrail ile Filistinliler arasında 11 gün devam eden çatışmalı dönem sonrasında İngiltere'de anti-semitik (Yahudi düşmanı) saldırı ve taciz olaylarında rekor bir artış yaşandığını bildiriyor.
Mayıs ayında Londra'nın kuzeyindeki bir sinagogda bir gece yarısı konuşması yapmaya hazırlanan haham Nicky Liss huzursuzdu.
13 yıllık hahamdı ve konuşma yapmaya alışkındı. Yahudilerin 16 Mayıs'daki Şavut bayramının başlangıcı dolayısıyla yapacağı bu konuşmanın da farklı olması için bir sebep yoktu.
Fakat o öğleden sonra bir şeylerin tırmanışa geçtiğini söylüyor.
Önce iyi dostu olan haham Rafi Goodwin'in Chigwell'deki sinagogunun önünde saldırıya uğradığını duymuştu. Başına tuğlayla vurulduğu iddia ediliyordu.
Saldırının zanlısı olan ve Kasım ayında mahkemeye çıkarılacak olan iki kişi darp, gasp ve dini gerekçelerle zarar verme suçlamalarını reddediyordu.
Yine aynı gün öğleden sonra Filistin bayrakları taşıyan bir araç konvoyundan bir kişinin, Londra'da Yahudilerin yoğun olarak yaşadığı St John's Wood semtinden geçerken megafonla anti-semitik sözler haykırdığı söyleniyordu. Bu olayla ilgili olarak da dört kişi gözaltına alınmış ve Temmuz ortasına kadar kefaletle serbest bırakılmışlardı.
İzleyen saatlerde haham Liss'e endişeli telefonlar ve mesajlar geldi. Cemaat mensuplarından bazıları Londra'nın kuzeyindeki ortamın o akşam "çok tehlikeli" hale gelebileceğinden kaygılanıyordu.
Zor bir ikilem ve güvenlik endişesi
Ortodoks Yahudiler (koyu dindar) Şabat yani Cumartesi günleri ile dini bayramlarda araba kullanmıyor. O nedenle haham Liss evinden Hampstead Garden'daki sinagoguna, 25 dakikalık yolu yürümeyi düşünmüştü.
Fakat o gün yaşananlar yüzünden zor bir ikilemle karşı karşıya kalmıştı. Gece o konuşmayı yapmalı mıydı? İngiltere'deki Sinagoglar Birliği'nin hahamlar konseyi başkanı olarak kaygılı meslektaşlarına ne önermeliydi?
Anti-semitik olayları izleyip raporlayan ve güvenlik desteği sağlayan Toplum Güvenlik Vakfı (CST) adındaki Yahudi kuruluşundan görüş istedi.
CST hahamlara ayinlerin planlandığı gibi yapılmasını ama önlemler alınması, nöbetçiler konulması ve uyanık olunmasını tavsiye etti.
Haham Liss, BBC'ye hayatında ilk kez fiziki saldırı tehdidini hissettiğini söyledi.
"2021 yılında sokağa çıkarak yürüyerek sinagoga gitmenin güvenli olup olmadığını düşündüğüme inanamıyorum. Bu çok kaygı verici bir şeydi" diyor.
Yahudi kuruluşu CST'nin tespitleri
Yahudilerin güvenliğiyle ilgili gelişmeleri izleyen Toplum Güvenlik Vakfı İsrail ile Filistinliler arasında geçen ay yaşanan şiddetle birlikte, Birleşik Krallık'taki Yahudi düşmanı-ırkçı saldırıların sayısında rekor bir artış olduğunu söylüyor.
8 Mayıs ile 7 Haziran arasında kuruluşa 460 vaka bildirilmiş. CST bunun, İngiltere'deki anti-semitik saldırı ve taciz vakalarının kayıtlarını tutmaya başladıkları 1984 yılından bu yana, bir ay içinde görülen en yüksek sayı olduğuna dikkat çekiyor.
Bu olayların 144'ü sanal ortamda, 316'sı ise reel ortamlarda meydana gelmiş. Oysa bir önceki ay bu sayı toplam 119.
17 Mayıs günü İngiltere hükümetinin Cemaatler'den sorumlu bakanı Robert Jenrick, Avam Kamarası'nda son yıllarda özellikle de de sosyal medyada yaşanan Yahudi düşmanlığı olaylarında kaygı verici bir artış olduğunu söyledi.
Londra, Manchester, Hertfordshire Emniyet Müdürlükleri Mayıs ayı içinde kendilerine yapılan anti-semitik saldırı ve taciz başvuruları konusunda verilerinin hazır olmadığını söylediler.
Manchester Büyükşehir Emniyet Müdürü Paul Coburn geçen ay BBC'ye "Orta Doğu'da yaşanan son gerginliklerden sonra" güvenlik görevlilerinin "belli cemaatlerin mensuplarına yönelen nefret suçlarında artış" gözlemlediğini, ancak polisin Kırçiçeği Operasyonu adını verdiği güçlü yanıtla birlikte bu artışın durduğunu söylemişti.
Yahudi toplumunun güvenlik kuruluşu CST'nin politika sorumlusu Dave Rich 8 Mayıs-7 Haziran arasında bildirilen 460 vakadan 416'sında "kullanılan dil ya da başka bir yolla" İsrail'e atıfta bulunulduğunu, vakaların çok büyük bir kısmının sözlü sataşma olduğunu, görece daha az olayda ise şiddete başvurulduğunu söylüyor.
Rich" Ne zaman İsrail bir savaş içinde olsa, 2014, 2009, 2006 başta olmak üzere, her seferinde bu tür olayların rekor düzeye çıktığını gördük. Her seferinde bir öncekinden daha fazla oluyor" diye konuştu.
Son zamanlarda, araç konvoylarıyla Yahudi toplumunun yoğun olarak yerleştiği mahallelerde dolaşma olaylarının arttığını, bu tür olayların okul çağındaki çocuklar, öğrenciler ve üniversite öğrencilerini çok daha fazla etkilediğini söyledi.
Müslümanlara yönelik taciz ve saldırılarda da artış var
İsrail ve Filistinliler arasında yaşanan anlaşmazlıklar sadece Birleşik Krallık içerisinde yaşayan Yahudileri etkilemediği gibi, azınlıkları hedef kılan tek uluslararası kriz de değil.
Covid-19 salgınının başlarında Doğu ve Güney Asyalıları hedef alan saldırılar olsun, bazı terör saldırıları sonrasında Müslümanlara yönelen İslam düşmanı saldırılar olsun, uluslararası olayların İngiltere'de yaşayan sıradan insanların hayatlarında yarattığı gerçek tehlikeler arasında.
Müslümanlara yönelik nefret saldırılarını ve tacizi izleyen Tell Mama UK (Annene Anlat) adlı kuruluş da İsrail ve Filistinliler arasında yaşanan son olaylardan sonra internet üzerinden ya da gerçek hayatta yaşanan çok sayıda vaka bildirildiğini söylüyor.
Bu kuruluş 8 Mayıs ile 31 Mayıs arasında bir önceki aya göre 59 artışla 131 vaka bildirildiğini açıkladı. Bunlardan 93'ünün doğrudan Orta Doğu'daki olaylarla bağlantılı olduğunu kaydetti.
Tell Mama UK örgütünün başkanı Iman Atta, bildirilen olayların çoğunun "taciz" şeklinde yaşandığını bazılarında ise tehditkar davranışlar ve doğrudan saldırıların söz konusu olduğunu belirtiyor.
Atta "Bölgedeki siyasi çatışma duyguları alevlendiriyor olabiliri ama Müslüman ya da Yahudi düşmanı söylemlere yer yok. Bu tür davranışların burada İngiltere'de yaşayan Müslüman ve Yahudi toplumları arasındaki sosyal bütünleşmeyi tehdit etmesi bizi kaygılandırıyor" diyor.
Tek tek Yahudiler nasıl deneyimliyor?
İngiltere'deki Yahudi Öğrenci Birliği 8 Mayıs ile 15 Haziran arasında üniversite kampüslerinde yaklaşık 50 anti-semitik olay yaşandığını bildiriyor.
Londra Üniversitesi Yahudi Öğrenci Birliği başkan yardımcısı Rebecca Lyons Yahudi ve İsrail öğrenci birliklerinin sosyal medya hesaplarına "ölüm ve fiziksel şiddet tehdidi" içeren mesajlar yollandığını söylüyor.
21 yaşındaki Rebecca, başta internetten gelen tehdit ve yorumların, gerçeğe dönüşebileceğinden korktuğunu ve bir "Britanya Yahudisi olarak kimliğinin yok sayıldığı" hissine kapıldığını anlattı.
"Ben Londra'da doğdum ve burada büyüdüm. Akademik hayatta başarılı olabilmek için çok çalıştım ama kendi üniversitemde nasıl açıkça istenmediğimi fark etmiş oldum" diyen Rebecca Lyons, o haftaların "yoğun ve kana susamış anısının" zihnine kazındığını ve Londra'daki geleceği hakkındaki tereddütlerini artırdığını da ekliyor.
Londra'dan 26 yaşındaki doktora öğrencisi Jonny Eintracht ise anti-semitizmin daima bazı alanlarda olacağını bununla baş etmenin en iyi yolunun kendi değerlerine bağlı kalmak olduğunu söylüyor.
"İnsanlar bana, arkadaşlarım ya da aileme bakıp 'Yahudiler hakkındaki düşüncelerimde yanılmışım' ya da 'İşte ileride örnek almak istediğim bir insan' diyebiliyorsa, işte anti-semitizmle mücadelenin en iyi yolu bence bu."
Üç yıl önce Avustralya'dan Londra'ya geldiğinden beri, dindar Yahudi erkeklerinin kullandığı takkeyi takan Jonny bu yüzden hiç bir şekilde kendisini tehlikede ya da davranışını değiştirmek zorunda hissetmediğini anlatıyor. Sokakta anti-semitik sözlü tacize uğradığında bile.
Bu süreçte Yahudi olmayan dostlarından da destek gördüğünü anlatan Jonny "Bu bana gelecek için umut veriyor" diyor.
Kuzey-batı Londra'da yaşayan üç çocuk annesi Jenny Tamari ise ülkede yaşayan Yahudilerin tehdit altında olduğunu hissediyor ve bu ülkede kalıp kalmamayı değerlendirdiğini söylüyor.
Eski pazarlama uzmanı Tamari, Orta Doğu'da gerilim her alevlendiğinde "insanların tehditlerini, Yahudi nefretini ifade etmekte ne kadar ileri gidebileceklerini gördüğünü" söylüyor.
Kuzey Londra'da dolaşan otomobil konvoyunun yaygın bir şekilde paylaşılan videosu kaydını izledikten sonra çocukları görmesin diye mutfağa kaçıp ağladığını anlatıyor.
40 yaşındaki Jenny son olayların ailesinin güvenliği konusundaki kaygılarını artırdığını, oğluna bir arkadaşının evine Şabat yemeğine giderken takkesini takmamasını söylediğini anlatıyor.
"Kendimden utandım. Oğluma üzüldüm. Benim büyükbabam Viyana'dan geldi. Holokost'tan kaçtı ve Yahudi olduğunu gizlemeden yaşayabileceği bir ülke olan İngiltere'ye geldi" diye ekliyor.
Jenny yakınlarda başlattığı Kentteki Yahudi adlı podcast yayınıyla cemaate cesaret ve ilham vermeye onların topluma olumlu katkılarından bahsetmeye çalıştığını da anlatıyor.
'Yahudi olmayanlardan büyük destek gördük'
Essex'teki Chigwell ve Hainault sinagogunun başkanı Lindsay Shure, haham Goodwin'e yönelen fiziksel saldırının hayırlı gelişmelere vesile olmasının mümkün olduğuna inanıyor.
70 yaşındaki Lindsay, Chigwell'de sinagogun bulunduğu mahallede yaşayanlar ve Yahudi toplumunun geçmişte hiç bir zaman yakın ilişki içinde olmadığını anlatıyor ama saldırıdan sonra çevreden gördükleri desteği "inanılmaz" diye niteliyor.
Olaydan sonra insanlar sinagogun önüne çiçekler ve geçmiş olsun dileklerini yazdıkları kartlar bırakmış ve sosyal medyadan çok güzel mesajlar yollamışlar. Mesajlardan birinde "Sizin cemaatiniz bizim cemaatimiz" yazıyor.
Lindsay bu büyük desteğin, nefret gösterenlerin yalnızca aşırı uçlarda insanlar olduğunu bir kez daha gösterdiğini düşünüyor. İnsanların genel olarak çok dayanışmacı olduğunu ve herkese kişi olarak özelliklerine göre davrandıklarını söylüyor.
Mahallede yapacakları bir toplantıda yakında Yahudi toplumunun bölgeye ne katkıları olabileceğini de konuşacaklarını, yıl sonuna kadar bir yaşlı bakım evine katkıda bulunabileceklerini anlatıyor.
"Eğer yakınlaşırsak, insanları birer birey olarak daha iyi anlarız. Bunun çok daha önemli ve kalıcı bir şeylerin temelini atmasını umuyorum" diyor.
Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir