Yaşam

İslâmî Düzen

31 Aralık 2009 02:00

T24 - İlahiyat Profesörü Hayrettin Karaman "bir okurunun sorusu üzerine İslami bir rejimde hayatın nasıl düzenleneceğini" yazdı. "İslami bir düzende 'müslümanım' diyenlerin park ve bahçe gibi açık yerlerde içki içemeyeceklerini, medya da açık saçık görüntü kullanılamayacağının" dile getirdi.

Her rejimde sınırlamalar olduğunu, laik düzende de inanlara "başöçrtsü" konusunda yasak uygulandığını vurgulayan Karaman'ın Yeni Şafak'ta yayınlanan "İslami Düzen" (31 Aralık 2009) başlıklı yazısı şöyle:

İslami Düzen

“Müslümanlar iktidara gelse (gerçek iktidara), 'Müslümanım diyenler bu andan itibaren içki içemez, mini etekle gezemez, üstsüz güneşlenemez, seviyeli birliktelik yaşayamaz' mı diyecek. O zaman adamlar haklı değil mi siz bizi zorla örteceksiniz demekle. Burada bunları yapanlar “evet biz Müslümanız diyorlar”?

Okuyucumuz böyle soruyor.

Bugün İslam'ın (şeriatın) eksikli de olsa –laik-demokratik ülkelere göre- daha fazla, daha kapsamlı uygulandığı ülkeler var; buralarda, sizin yukarıda saydığınız fiil ve davranışlar yasaktır; Müslümanım diyen hiçbir kimse bunları yapmaz, yapmayı da talep etmez.

İslam'ın daha baştan açık seçik beyanı var:

Benim hakim olduğum bir ülkede Müslümanlar ve gayr-i Müslimler oturabilir, insan hak ve özgürlüklerinden yararlanarak yaşayabilirler; ancak Müslüman olanlara, diğerlerine göre farklı bazı kısıtlamalarım vardır; onlar haram ve günah olan davranışları açık yerlerde, başkalarına göstererek yapamazlar. Toplumun menfaatine aykırı, ülke için tehlikeli olmadığı sürece insanların özel mekanlarına izinsiz girmem, gizliliklerini araştırmam. Müslüman olmayan vatandaşlarım, Müslümanlarla karışık oturdukları yerlerde –sokaklarda nümayiş yaparak haç taşımak gibi- kamu düzenini bozma ihtimali bulunan davranışlar dışında dinlerini serbestçe yaşarlar, dillerini ve kültürlerini muhafaza ederler. Onları din ve kültür değiştirmeye zorlamam…

Bu yasakları nasıl anlamalıyız?

Laik demokrasilerde de yasaklar var. Mesela Müslümanların örtünme biçimlerine müdahale ediyorlar, orta öğretimde (ve bazı ülkelerde yüksek öğretimde) kızların başlarını örtmelerini yasaklıyorlar, genel olarak örtülü bayanların, sakallı erkeklerin devlet dairelerinde çalışmalarına izin ve imkan vermiyorlar. Bazı yaşlarda bazı içkileri yasaklıyorlar. Dine göre evlenme ve boşanmaları geçersiz sayıyorlar…

“Bunları niçin yapıyorsunuz, niçin bizi, inancımızın dışına zorluyorsunuz” diye sorulduğunda, “bunlar, bu sitemin, bu rejimin gerekleridir, ya katlanırsınız ya da gidersiniz” diyorlar.

İslâmi düzen de diyor ki, “Ben kimseyi zorla Müslüman yapmadım ve yapmam, ama Müslümanım diyenlerin açık olarak onun kurallarını çiğnemelerine izin veremem; eğer verirsem kendimi (toplum hayatında İslam'ı) koruyamam, halbuki benim iktidarımın varoluş sebebi en başta dini korumaktır.”

Hasılı hiçbir rejimde, düzende sınırsız hürriyet, sıfır yasak yoktur; çeşitli gerekçelerle sınırlamalar getirilir; İslam da bazı fiil ve davranışlara kendinde gerekçelerle sınırlama getirir. Müslümanım diyenler parklarda, bahçelerde, hatta sokaklarda ellerinde içki şişeleri, içerek bulunamazlar, dolaşamazlar, evli olsunlar olmasınlar kamuya açık yerlerde karşı cins ile ayıp ve günah sayılan bir fiil içinde olamazlar, açık yerlerde kumar oynayamazlar, faizcilik yapamaz, faizli banka açamazlar, medyada açık saçıklığa yer veremez, kadın ve erkek vücudunu ticari veya başka amaçla reklam malzemesi yapamazlar, Müslüman erkekler mazeretleri bulunmadığı halde Cuma namazını terk edemezler…

Peki bunlar bir ülkede -İslam uygulanmaya başlayınca- derhal başlar mı yoksa bir geçiş dönemi, bir alıştırma ve eğitme faaliyeti, isteyene başka dini veya ülkeyi seçme hürriyeti verilir mi? Çok hukukluluk Müslümanların da başka hukuklara tâbi olmaları hakkını içerir mi?

Bu soruları da Cuma yazısında cevaplayalım.