-İSLAM KÜLTÜRÜNDE MUHARREM AYI VE AŞURE İSTANBUL (A.A) - 08.12.2010 - Hicri yılbaşı olan Muharrem ayı, İslam kültür tarihinde önemli bir zaman dilimini temsil ediyor. Kerbela olayının yaşandığı Muharrem ayının 10. günü (Bu yıl 16 Aralık), Hazreti Adem'in tövbesinin kabul edildiğine, Hazreti Yakub'un oğlu Yusuf'a kavuştuğuna, Hazreti Nuh'un gemisinin tufandan, Hazreti İbrahim'in Nemrut'un ateşinden, Hazreti Musa ve İsrail oğullarının da Firavun'un zulmünden kurtulduğuna inanılıyor. Muharrem ayının, 10. günü oruç tutan Müslümanlar, aşure kaynatarak da sosyal dayanışmaya katkıda bulunuyor. Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Halil Altuntaş, başkanlığın internet sitesinde muharrem ayı ve aşure konusunda bilgi verdi. Her dinin, milletin kutsal veya diğer zaman dilimlerinden farklı kabul ettiği, kendine özgü belirli gün ya da ayları bulunduğunu belirten Altuntaş, İslam'da da bu tür gün, gece ve aylar olduğunu kaydetti. İslamiyet'te ''Haram aylar''ın cahiliye devri uygulamasına göre, hürmet edilmesi gereken, savaş yapılması ve kan dökülmesi yasak olan kameri aylar anlamına geldiğini, ''haram aylar'' nitelemesinin, bu aylarda yapılacak ibadetlere daha çok sevap, günahlara ise daha çok ceza verilecek olmasına dayandığının da ifade edildiğini anlatan Altuntaş, bu aylardan Muharrem'in birinci, Recep'in yedinci, Zilkade'nin on birinci ve Zilhicce'nin de on ikinci ay olduğunu bildirdi. Bu dört ayın hürmetinin, öteden beri süre gelen dini bir uygulama olduğunu, cahiliye devrinde bile buna riayet edildiğini, haram aylarda savaş yapılmadığını, yılın bu döneminin barış zamanı olduğunu kaydeden Altuntaş, şöyle devam etti: ''Haram aylar içinde Muharrem ayının ayrı bir yeri ve önemi vardır. Bu ayrıcalığı 'Muharrem' adından da fark etmek mümkündür. Zira 'muharrem' kelimesi, 'haram kılınmış', 'hürmete layık' anlamlarına gelmektedir. Muharrem ayını önemli kılan özellikleri kısaca şöyle sıralamak mümkündür. Hicri yılbaşı; Muharrem ayı, 12 ay ve 355 gün olan kameri yılın ilk ayıdır. Hicri tarih, Hazreti Muhammed'in Mekke'den Medine'ye göç edişi ile başlar. Hicretin takvim başlangıcı olarak kabul edilmesi, Hazreti Ömer devrinde olmuştur. Onun devrine gelinceye kadar Araplar, düzenli bir tarih belirleme sistemine sahip değillerdi. Fil vakası gibi önemli olayları kıstas olarak benimsemişlerdi. Hz. Ömer devrinde, Hz. Peygamber'in Mekke'den Medine'ye hicret ettiği yıl (Miladi 622), İslami takvimin başlangıç yılı olarak, Muharrem ayı da bu takvimin ilk ayı olarak kabul edildi. Aşure günü (On Muharrem); bilindiği üzere Hazreti Peygamber Medine'ye hicret ettiğinde, orada Arap halkla birlikte yaşayan Yahudiler vardı. Hazreti Musa ile İsrail oğullarının, Firavun'un zulmünden Aşure günü kurtulduğunu söyleyen Yahudileri, Hazreti Peygamber yalanlamamış ve hatta bu yönde olumlu bir tavır sergilemiştir. Bunun yanı sıra tüm Sami dinlerde özel bir yere sahip görünen aşure günü, cahiliyye Araplarınca da önemli kabul edilmiştir.'' -''HAZRETİ PEYGAMBER ORUÇ TUTMAYI TEŞVİK ETTİ''- Hazreti Peygamber'in, Aşure günü oruç tutmayı teşvik ettiğini belirten Altuntaş, aşure günü oruç tutulması uygulamasının, Ramazan orucunun farz kılınmasına kadar devam ettiğini, Hazreti Peygamber'in Muharrem ayının 9, 10 ve 11. günlerinde oruç tutmayı ashabına tavsiye ettiğini anlattı. -AŞURE GÜNÜ MEYDANA GELEN OLAYLAR- Halil Altuntaş, aşure gününde meydana gelen diğer tarihi olayları ise şöyle sıraladı: ''Rivayete göre, Hazreti Nuh'un gemisi Tufandan kurtulup, Cudi dağına Aşure günü oturmuştur. Bilindiği üzere, Hazreti Nuh, Allah'ın emri üzerine kendine inananları yaptığı bir gemiye bindirmiş, tufan gerçekleşince, inanmayanlar suda boğularak helak olmuşlardı. Hazreti Adem'in tövbesinin kabul edilmesi, Hazreti İbrahim'in, Nemrut'un ateşinden kurtulması, Hazreti Yakub'un oğlu Yusuf'a kavuşması, Hazreti Musa ve İsrailoğullarının Firavunun zulmünden kurtulmaları, 10 Muharrem günü gerçekleştiği rivayet edilen olaylar arasındadır. -KERBELA OLAYI- Din İşleri Yüksek Kurulu Altuntaş, Emeviler'in ikinci hükümdarı Yezid zamanında ve Hicri 61 yılı Muharrem ayının 10. Cuma günü Hazreti Hüseyin'in şahadeti ile sona eren tarihi olayın meydana geldiğini ifade ederek, şunları kaydetti: ''Ehlibeytin çok değerli bir ferdinin hayatına mal olan bu elim olay sebebi ile 10 Muharrem, Müslümanlarca yas günü sayılmıştır. Muharrem ayı içerisinde Hazreti Hüseyin gibi büyük bir şahsiyetin şehit edilmiş olması, bütün Müslümanlar için büyük bir acı olmuş ve Müslümanları derinden etkilemiştir. Bu zatın, Hazreti Peygamberin sevgili torunu olması ise, bu acıyı daha da artırmaktadır. Tarihin belli bir kesitinde meydana gelen bu üzücü olayları iyi düşünmek ve bunlardan ders çıkarmak gerekir. Müslümanlara düşen görev, bu tür müessif olayların tekrarlanmasını önleyecek bir bilinç ve anlayışa sahip olmak; kardeşlik, birlik ve beraberliğimizi korumaktır. Hazreti Hüseyin'e reva görülen bu muamele, ne kadar haksız ve ne kadar üzücü olursa olsun, Müslümanlar arasında ayrılık ve husumet sebebi olmamalıdır. Tarihin belli döneminde gerçekleşen bu üzücü olayı, gene tarihin hakemliğine emanet etmek ve duygulardan çok aklı hakim kılmak gerekir. Zira günümüzde Müslümanların, her zamankinden daha fazla birlik ve beraberliğe ihtiyacı olduğu inkar edilemez.''