Dünya
Deutsche Welle

İskoçya bağımsızlık virüsünü yaydı

İskoçya referandumunda 'hayır' yanıtı çıktı. Ancak yine de günlerdir süren tartışmalar bağımsızlık virüsünün tekrar yayılmasını durduramadı. Bu bağlamda, Batı Avrupa’daki diğer ayrılıkçı hareketleri inceledik.

19 Eylül 2014 13:27

Sovyetler Birliği ve Yugoslavya’nın parçalanmasıyla Avrupa’nın doğusunda
birçok yeni devlet ortaya çıkmıştı. Buna karşılık, Batı Avrupa’da, eski ulus
devletler sonsuza kadar sabitlenmiş gibi görünüyordu.  Zaman zaman, kısmen
saldırgan hale gelebilen ayrılık eğilimleri ortaya çıksa da ayrılık taraftarlarının bu
isteklerini hayata geçirme şansları oldukça zayıf görünüyordu. İskoçya’da
bağımsızlık için halk oylaması kararı alındığında bu durumun değişeceği
düşünülmüştü. Ancak anketlerin de gösterdiği gibi, oylamadan “hayır”
sonucu
çıktı. İskoçya bağımsız olamasa da en azından bağımsızlık yönünde harekete
geçilmiş olmasının Batı Avrupa’daki
bir dizi ayrılıkçı eğilim için de teşvik edici
olabileceği öngörülüyor.
Katalonya
İskoçya’nın bağımsızlık virüsü, Batı Avrupa’nın hiçbir yerinde
Katalonya’da
olduğu kadar etkili olmadı. Franco diktatörlüğü döneminde Katalanca
yasaklanmıştı. Günümüzde ise bölge kendi yerel parlamentosuna, kültürel ve
politik otonomiye sahip. Ancak bu durum artık Katalanlar için yeterli değil.
Özellikle ekonomik nedenlerden dolayı bağımsızlık talebinde bulunuyorlar.
Katalanlara göre, bölgenin tüm zenginliği İspanya devleti tarafından emiliyor.
Ekonomik krizden bu yana, bağımsızlık yanlılarının sayısı belirgin biçimde artış
gösterdi. Bu nedenle, Barselona bölge yönetimi, kasım ayında bağımsızlık için,
İskoçya’dakine benzer bir biçimde referanduma gitmek istiyor. Ancak, İngiliz
hükümetinin aksine, Madrid’in böyle bir süreci kabul etmeye niyeti yok. Bu
nedenle de ihtilaf kaçınılmaz görünüyor.
Bask Bölgesi
Bask dili ve milliyetçiliği de benzer bir biçimde Franco döneminde bastırılmıştı.
Katalonya’nın aksine Bask Bölgesi, ekonomik olarak daha zayıf bir görüntüye
sahip. Bu nedenle, günümüzdeki Bask milliyetçilerinin bir kısmı
Katalonya'dakilere göre daha militan bir duruş sergiliyorlar.
Bask ayrılıkçı örgütü
ETA, Madrid’den ayrılma amacına ulaşabilmek için yaklaşık 50 yıl içinde
800’den fazla insanı öldürdü.  Üç yıl önce ise şiddet eylemlerine son verdiler.
Ancak ne saldırılar, ne de siyasi pazarlıklar Bask Bölgesi’ni, bağımsızlık bir
yana, bir referandum olasılığına dahi yaklaştırmaya yetmedi. İspanyol Anayasa
Mahkemesi'ne göre, merkezi İspanya yönetimi bile tek başına böyle bir
referandumu engelleyebilir. Bu nedenle İspanya yönetimi,  Katalonya’da olduğu
gibi Basklar için de bir halk oylaması olasılığını geri çevirdi.
Flandre
Flaman milliyetçiliği kendine özgü bir durum teşkil ediyor. Belçika, halihazırda
anadili Hollandaca olan Flamanlardan, Fransızca konuşan Volanlar (Almanca
konuşan halk da buna dâhil olmak üzere) ve iki resmi dili olan Brüksel’den
oluşuyor. Flamanlar’ın ayrılması halinde Belçika, nüfusunun ve ekonomik
gücünün yarısından fazlasını kaybetmiş olacak. Yani, Belçika’dan geriye çok az
şey kalacak. Buradaki en önemli ihtilaf noktası ise hem AB’nin hem de
NATO’nun merkezi olan Brüksel’in durumu. Volanya’nın durumunun ne olacağı
da belirsiz. Fransa, Lüksemburg ve hatta Almanya’yla birleşme fikri de sürekli
gündeme geliyor. Ancak Belçikalıların çoğu şimdiye dek birlikte yaşamaktan
yana bir irade ortaya koydular.
Padanya
Güney İtalya’daki bu ayrılık hareketi ise daha çok ekonomik nedenlerle teşvik
ediliyor. Lombardiya, Aosta, Piyomonte, Ligurya, Veneto ve Emilia – Romagna
bölgeleriyle Kuzey, sanayi ve bankalarıyla İtalya’nın milli gelirinden büyük bir pay
elde ediyor. Buna karşın, birçok Kuzey İtalyalı, ülkenin orta ve güney bölgelerinin
bu zor elde edilen kazancı har vurup harman savurduğuna inanıyor. 1990’lı
yıllarda Kuzey Ligi (Lega Nord) Partisi, adını Po Ovası’nın İtalyancası olan
‘'pianura padana''dan alan Padanya için tam bağımsızlık istiyordu. Bugün ise
parti daha ılımlı. Şu anki talepleri, Kuzey’in kazanılan gelirin dörtte üçünü, önce
Roma’ya göndermek yerine kendine ayırabilmesi.
Güney Tirol
Güney Tirol'da siyasal - ekonomik
ve tarihsel – kültürel faktörler öne çıkıyor.
Güney Tirol, Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar Avusturya – Macaristan
İmparatorluğu’na aitti. Daha sonra ise İtalya’ya verildi. Bölge, Mussolini
zamanındaki yoğun İtalyanlaştırma sürecinden
sonraki dönemde siyasi anlamda
ve dil açısından hep biraz daha fazla özerklik elde etti. Zengin bir bölge olan
Güney Tirol, devlet gelirlerinin büyük bir kısmını kendine ayırma hakkına dahi
sahip. Yani, aslında Güney Tirol, uzun zamandır özgür görünüyordu. Ancak,
devlet borçları krizi, ayrılık tartışmalarını yeniden alevlendirdi. İtalya,
Yunanistan’dan sonra Euro Bölgesi'nde en çok borcu olan ülke. İtalyan
ekonomisi, toparlanmakta güçlük çekiyor.  Kendi durumları iyi olan birçok Güney
Tirol’lu, İtalya’nın geri kalanının bu problemiyle uğraşmak istemiyor. Bu nedenle
de ‘’Roma’dan ayrıl’’ fikrini giderek daha fazla destekliyorlar.   
Korsika
Fransa, çok uzun bir süre Korsika dilini adadaki kamusal hayattan ve okullardan
tamamen söküp atmaya çalıştı. Otonomi taleplerine karşı mücadele etti.
Militan gruplar, özellikle de Korsika
Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLNC), yıllarca
Fransız devletinin temsilcisi ve sembollerinin yanı sıra, kara Fransızlarının
yazlıklarına saldırılar düzenleyerek
Fransa'dan şiddet yoluyla ayrılmaya çalıştı.
FLNC, şiddet eylemlerine son verme kararını henüz geçen yaz duyurdu. Ancak
ihtilaf potansiyeli hâlâ mevcut; 2000 yılında Lionel Jospin’in idaresindeki
Sosyalist Fransız Hükümeti’nin ihtiyatlı otonomi önerileri, muhafazakâr
muhalefetin engeline takıldı. Çünkü muhalefet, böyle
bir otonominin, diğer
bölgeleri de daha fazla bağımsızlık talep etmeye teşvik edeceğine inanıyordu.
Geleneksel olarak Paris'te de ülkenin birliği açısından tehlike oluşturacağı
gerekçesi ile bölgesel dillere çok fazla hoşgörü ile bakılmıyor.    
Bavyera
Tüm bu bağımsızlık talepleri içinde, kuşkusuz kendi devletlerini kurmayı ciddi
anlamda en az düşünenler Bavyeralılar. Ancak yine de Bavyera, bugün resmi
isminin önünde ‘'özgür'' sıfatını taşıyor. Ayrıca, Bavyera’nın kendi
ayakları
üstünde durabileceği su götürmez bir gerçek.
Bavyera yüzölçümü olarak Almanya'nın en büyük eyaleti. Bunun yanı sıra,
nüfusu, 13 milyonla İsveç ya da Portekiz’in toplam nüfusundan fazla. En önemlisi
ise Almanya’nın en büyük ekonomik kazancına sahip. Bavyera’ya daha fazla
özerklik verilmesi tartışmalarında da en çok eyaletler arasındaki gelir farkı öne
çıkıyor. 
Yani ayrılıkçılar burada da mevcut.
Ancak şimdiye kadar bu düşünceler büyük bir
harekete dönüşmedi.  

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle