İşverenler artık yeni işe almalarda uygun adayları, terfi olanağını ve çalışanlar arasındaki stres seviyesini belirlemek için ses analiz programlarından yararlanıyor.
"Pazar günü dinlenebildiniz mi?" ya da "Son yaptığınız tatil nasıldı?" gibi sorular basit görünebilir. Ama işe alınıp alınmamanız bu sorulara vereceğiniz cevaplara bağlı olabilir. Sizinle konuşanın da bir insan değil bilgisayar olma olasılığı yüksektir.
İnternet üzerinden yanıtlayacağınız anketler ya da uzun psikometri testleri yerine bazı insan kaynakları kurumları iş başvurusu yapan adaylara bir telefon numarası veriyor ve orada kendilerine sorulacak soruları yanıtlamalarını istiyor. Soruları soran ise bir bilgisayar. Söyleyecek bir şey bulamadıysanız düğmeye basıp bir sonraki soruya geçiyorsunuz. Anlattığınız şeylerin ise bir önemi yok, asıl olan onları nasıl söylediğiniz.
İnsan kaynakları, iş başvurularında özgeçmiş taramasını yapıp en uygun adayı bulmada bilgisayar algoritmalarını uzun süredir kullanıyordu. Şimdilerde ise teknoloji kullanımı bir üst seviyeye ulaştı.
Bazı şirketler artık sadece işe almada değil, iletişim becerilerini, terfi için uygunluğu ve işçiler arasındaki stres seviyesini değerlendirmede de konuşma testini uyguluyor. Söylenenleri dinleyen ise insan değil bilgisayar. Peki bu yöntem objektif olabilir mi, riskleri var mıdır?
Sistem şöyle işliyor: 15 dakikalık konuşma kaydı yapıyorsunuz. Bu kayıt ses tonu, kelime seçimi, cümle yapısı gibi alanlarda dijital olarak değerlendirilip kişinin değişime açık olma, heves, empati gibi karakter özelliklerini belirliyor. Buna uygun hazırlanan tablo ve diyagramlar ne kadar sıcak, organize, mevkiye önem veren vs. biri olduğunuzu ortaya koyuyor. Sonra bunlar işverenin istediği kıstaslarla karşılaştırılıyor.
Merkezi Almanya'da olan Precire Technologies adlı şirketin kurucularından Mario Reis "Bu kadar çok özelliği, beceri ve konuşmayı 15 dakika içinde analiz edecek kimse yoktur dünyada" diyor.
Precire 6000 kişinin konuşmasını kaydedip bu insanlara kişilik testi de uygulamış. Böylece konuşma biçimleri ile belli kişilik özellikleri eşleştirilmiş.
Fakat iletişim becerisine dair birçok bilgi içerse de işe en uygun adayın belirlenmesinde yüz yüze mülakatın yerini dolduramıyor bu program.
"Precire ses kaydını en iyi satış elemanının kaydı ile ya da en iyi liderlik özellikleri taşıyan insanların sesiyle kıyaslıyor. Objektif bir değerlendirme yapıyor. İnsanda ise sübjektif izlenim devreye giriyor ister istemez" diyor Reis.
Bu yöntemin işverenler için olduğu kadar adaylar açısından da daha rahat olduğunu söylüyor. Precire yoluyla iş başvurusu yapanların yüzde 75'inin numarayı aldıkları gün aradıkları belirtiliyor.
Ancak kariyer koçu Matthias Martens'e göre, "İşçi açısından avantajdan çok dezavantaj var".
Örneğin o dili yabancı dil olarak konuşanlar ya da sonucu etkilemek için konuşma tarzını değiştirenler dezavantajlı oluyor. Ayrıca ses kaydı yapmak istemeyen kişiler de o işten uzak duruyor.
Kayıtların analizini yorumlayan insan kaynakları uzmanları da bu konuda yeterince eğitimli değilse karar almada makineye daha büyük rol düşüyor.
Glasgow Üniversitesi'nden Dr Alessandro Vinciarelli ses analiz tekniğinin son beş yıldır kullanıldığını söylüyor.
Güvenilirlik bakımından başvuruların yarısının otomatik olarak yapılabileceğini, diğer yarısındaki bulguları yorumlamada ise bir uzmanın olması gerektiğini belirtiyor.
"Bu teknoloji insanın yerini alamaz. Uzmanlara yardım edebilir ancak" diyor Vinciarelli.
"Şimdiye dek iş başvuruları özgeçmiş okumaya dayanıyor ve iyi bir üniversiteye ve doğru yerlere gitmiş olanlar tercih ediliyordu."
Ses analizi ile "bunun biraz daha ilerisine gidilebilir ve herhangi bir nedenden dolayı kariyerinin belli bir aşamasında doğru adım atmamış olanların şansı artırılabilir".
Fakat Vinciarelli, insan kaynaklarının bu programların değerlendirmesine aşırı güven duyup diğer yöntemleri dışlama tehlikesine vurgu yapıyor. "Bu teknolojileri hassas ve makul bir biçimde kullanmak gerekir" diyor.