İran'ın başkenti Tahran'da bu hafta içinde Sufi inancına bağlı Gunabadi Dervişleri ve güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmada beş güvenlik mensubu hayatını kaybetti.
Dervişlerin düzenlediği eylemde çatışma yaşanması üzerine 300 Sufi de tutuklandı.
Olaylar, Gunabadi Dervişleri'nin bazı üyelerinin tutuklanmasını protesto etmesiyle başladı.
Bir süre sonra protestocular ile güvenlik güçleri arasında çatışmalar çıktı.
Pazartesi gecesi düzenlenen eylemler sırasında üç polis memuru bir kişinin kullandığı otobüsle çevik kuvvet polislerinin arasına girmesi nedeniyle yaşamını yitirdi.
Besiç milis gücüne bağlı bir kişi de başka bir arabanın çarpması, bir diğeri de bıçaklanma sonucu öldü.
Bazı eylemciler de gözaltına alınmasından korktukları grubun 90 yaşındaki lideri Nurali Tabande'nin Tahran'ın kuzeyinde bulunan evini polisin geçişine izin vermemek için abluka altına aldı.
Gunabadi Dervişleri'nin İran devletiyle yaşadığı anlaşmazlıklar ise daha da geriye gidiyor.
Nimetullah Gunabadi, 14'üncü yüzyılda yaşamış olan Sufi şeyhi Şah Nimetullah Veli'nin öğretisine dayanan Sufi İslam'ın bir kolu.
Gunabadi ismi ise Horasan bölgesinde bulunan bir yerden geliyor. Burası ise grubun kurucusu olan Sultan Alişah'ın 19'uncu yüzyılda yaşadığı yer.
Şii İslam'ın takipçisi olan grubun bugünkü lideri ise Nurali Tabande.
Tabande, grubun o zamanki lideri olan yeğeninin hayatını ani bir şekilde kaybettiği 1997 yılından beri gruba liderlik yapıyor.
90 yaşındaki Sufi liderin Paris Üniversitesi'nden doktorası var.
1979 yılında gerçekleşen İran Devrimi'nin ardından kısa bir süreliğine kültür ve adalet bakanlıklarının yardımcılığını yapan Tabande'nin muhafazakar yönetimle sonradan zıtlaşan iki farklı grupla da yakın bağları vardı.
Tabande, dönemin yönetimini eleştiren bir mektuba 90 kişiyle beraber imza attığı için 1990 yılında hapiste sekiz ay geçirdi.
1979 devriminden beri İran'daki muhafazakar yönetim, Şii İslam'ın herhangi bir başka yorumuna çok fazla anlayış göstermiyor.
Özellikle Gunabadi Sufilerinin, 'din alimlerinin yönetimi' kavramını reddetmesi tepki çekmelerinin en büyük sebeplerinden biri.
Bu yüzden Gunabadi Sufileri, Sufizmi Şii İslam'ın 'şeytani bir yorumu' olarak gören devlet destekli gruplar tarafından uzun zamandır taciz görüyor.
Mahmud Ahmedinecad'ın 2005 yılında İran'ın cumhurbaşkanı olmasının ardından grup daha da fazla baskı görmeye başladı.
Aynı anda farklı kasabalarda yer alan dervişlere ait dini merkezler yok edildi.
Gunabadi Sufileri genel olarak siyasetten uzak kalmayı tercih etse de Tabande, 2009 seçimlerinde Ahmedinecad'ın rakiplerinden Mehdi Kerrubi'yi desteklemişti.
Tabande'nin Sufilerin dini merkezlerinin yıkılmasına sesini çıkaran tek kişi olduğunu söylediği Mehdi Kerrubi, 2011'den beri ev hapsinde.
Sufiler, İran'ın dini lideri Ali Hamaney'e 2010 yılında yazdıkları açık mektupta hedef alınmalarından ötürü şikayette bulundular.
Birleşmiş Milletler'in 2017 insan hakları raporunda da kötü muamele gördükleri gerekçesiyle ismi geçen grup son zamanlarda tekrar gündeme geldi.
New York merkezli İran İnsan Hakları Merkezi, son iki ayda bazı Dervişlerin tutuklandığını ve Sufi tutukluların serbest bırakılması için 14 Ocak'ta Kuvar kentinde düzenlenen protesto gösterisinde 10 kişinin yaralandığını duyurdu.
Grubun resmi internet sitesi Meczuben, bazı eylemcilerin polis tarafından vurulduğunu belirtti.
Sosyal medyada dolaşan videolarda yaralanmış protestocuların görüntüleri ve polisin biber gazı ile kalabalığı dağıtmaya çalıştığı görülüyor.
Gunabadi Sufileri, inançlarının 'barış, kardeşlik ve eşitliğe' dayandığını söylüyor.
Yaşanan son çatışmaların ardından grubun lideri Tabande, takipçilerini sakin olmaya çağırdı.
Meczuben'in editörlerinden Ferhat Nuri ise rejimin Sufilere bu kadar şiddetle karşı çıkmasının arkasında 'ideolojik rakip' olarak görmelerinin yatabileceğini söylüyor.
İran Devrim Muhafızları gibi güçlü kurumlara yakın olan medya organları ise Gunabadi Sufileri'ne karşı geçtiğimiz yıllarda kampanyalar başlattı.
Beş güvenlik gücünün ölmesinin ardından ise bazı yayın kuruluşları grubu IŞİD'e benzetti.
Fars haber ajansı ise grubu 'kanser yapan bir tümöre' benzeterek Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi'ne grupla sıkı bir şekilde başa çıkması çağrısında bulundu.