Dünya

İran'da devrimden 40 yıl sonra reform ihtimali var mı?

"İran'da bir şeyler olacaksa..."

11 Şubat 2019 19:01

İranlılar devrimin 40. yıldönümünü "Şafakta 10 Gün" etkinlikleriyle anıyor. Kimisi coşkuyla, kimisi kahırla.

Ayetullah Ruhullah Humeyni, Şah Muhammed Rıza Pehlevi'ye karşı isyanın ateşini canlı tutan vaaz kasetlerini Paris'in 39 km batısında Neauphle-Le-Chateau köyünde sürgün yaşadığı konutta kaydediyordu.

Kasetler İran'a ulaşıyor ve el altından dağıtılıyordu.

Humeyni 1 Şubat 1979'da AirFrance'e ait Boeing 747 uçağıyla Paris'ten Tahran'a indiğinde karşılamaya gelenler, "istibdat" ve "müstemlekeci" dönemin bitişini ilan etmek üzere insan seli oluşturmuştu.

10 gün sonra askerler kışlalara çekildi, 16 Ocak 1979'da Kahire'ye kaçmış olan Şah'ın geride bıraktığı Bahtiyar hükümeti de çöktü.

İstikameti "Ne Doğu ne Batı" sloganıyla tayin eden devrimciler "Batı'nın Kuklası" diye yerdikleri ABD'nin bölgedeki bir numaralı müttefiki Şah rejimini devirmişti.

Yani artık "müstemlekeci" devir kapanmıştı. Fakat "istibdat" yeni bir kisve bulmuştu.

Rejimin kendi başarı hikâyesi

İran İslam Cumhuriyeti bütün yaptırımlara rağmen 40'ıncı yılına bağımsız iradesini koruyarak girdiğini göstermek istiyor.

Zafiyet içinde olmadığını göstermek için özellikle savunma alanındaki atılımları sergiliyor.

Geçen ay fırlatılan 'Peyam' adlı uydu başarısız olunca 40'ıncı yıla armağan edilemedi ama bugünün anısına 1000 km menzilli 'Dezful' füzesi arz-ı endam eyledi.

2015'te 5+1 ile imzalanan Kapsamlı Ortak Eylem Planı (JCPOA) ile "kelepçelenen" nükleer program da ulusal gurur vesilesi.

Başarı hanesinde farklı alanlardaki bilimsel çalışmalar, teknoloji üretimi, sansür mekanizmalarına rağmen sanat ve sinema alanındaki eserler, okuma-yazma oranının yüzde 47'den yüzde 97'ye çıkması, üniversiteli kadın oranının yüzde 3'ten yüzde 65'e yükselmesi ve basılan kitap sayısı açısından dünya sıralamasında dokuzuncu sıraya gelinmesi sıralanıyor.

Rejimi destekleyenlerin en önemli argümanlardan birisi bağımsız dış politika.

Gerçi ekonomik krize paralel olarak Batı'ya düşmanlığın mantığını sorgulayanların yanı sıra Irak, Suriye, Yemen, Lübnan ve Filistin'e yardımlara karşı "Önce İran" diyenlerin sayısı artıyor.

Yine de devrime yetişmemiş ve bugün nüfusun neredeyse dörtte üçünü oluşturan yeni nesillere ekonomi, siyasi ve idari sistem, hak-hukuk ve özgürlük alanındaki kara tabloyu izah etmek kolay değil.

İran'da devrimin kırkıncı yıl dönümü adına sergilenen füzelerden

Üstü çizilen devrimcilerin hikâyesi

İçeride ılımlı muhafazakârlardan reformculara kadar geniş cephelerde uç veren muhalefet bir yana devrimin savurduğu oldukça geniş ve hareketli bir İran diasporası var. Oradaki gündem Evin Hapishanesi, siyasi tutuklular, işkenceler, idamlar, yasaklar, sansürler ve dayatmalar.

9 Şubat'ta Paris'te Montparnesse Bulvarı'nda seyre koyulduğum muhalif yürüyüşün pankartlarında resmedilen İran, dini lider Ayetullah Ali Hamaney'in çağrısıyla sokaklara akan milyonların İran'ından çok farklı.

Fransa, Humeyni'ye ev sahipliği yaptığı gibi yıllardır da İslami rejim karşıtlarının sığınağı.

Neauphle-Le-Chateau'da Humeyni'nin yanında üç mollanın yanı sıra yardımcı olarak üç genç sivil vardı: Ebu'l-Hasan Beni Sadr, İbrahim Yezdi ve Sadık Kutupzade. Bu üçlünün başına gelenler devrimle ilgili tartışmanın da özünü oluşturuyor.

Devrim sonrası Sadr İran'ın ilk cumhurbaşkanı olurken önce Yezdi ardından Kutupzade dışişleri bakanlığı koltuğuna oturdu.

Halkın Mücahitleri, Halkın Fedaileri ve Tudeh gibi hareketler yasa dışı ilan edilip Devrim Mahkemesi'nde infazlar başlarken Humeyni'nin 'demokrat' yol arkadaşlarının da üstü çizildi.

Bunlar mollaların gözünde düşmanla işbirliği yapmaya elverişli 'çürük' Müslümanlardı ve yol yakınken ayıklanmaları gerekiyordu.

Ebu'l-Hasan Beni Sadr

Görevden alınan Ebu'l-Hasan Beni Sadr Fransa'ya kaçtı. Bugün Versailles'da Fransız koruması altında, bıraktığı yerden tekrar görevi devralmanın hayaliyle yaşıyor.

Kutupzade, Devrim Mahkemesi'nin idama gönderdiği ilk isimlerden.

Uzun yıllar gözetim altında yaşayan Yezdi ise 2017'de İzmir'de kanserden öldü. Yezdi 1995'te İstanbul'da kendisiyle yaptığım röportajdan sonra Tahran'a döndüğünde gözaltına alınmıştı.

Suçlama yabancı medyaya verdiği röportajlarla İslami rejimi karalamaktı. Yezdi'nin en sert sözü "Devrimin ilkelerinden sapıldı" şeklindeydi.

Eski Başbakan Muhammed Musaddık'ın yadigârı olup devrime omuz veren Ulusal Demokratik Cephe'nin lideri Hedayat Matin-Daftari de Paris'te sürgün.

Devrimin etnik gruplarla sınavı da çok kötü gitti. Kürdistan bölgesinde özerklik isteyen Kürtler bastırıldı. Hurremşehr'de (Huzistan) aynı beklentiye kapılan Arapların kaderi de farklı değildi.

İslamcı saflardaki tasfiye

Aslında üstü çizilenler solcular, liberaller, 1906 Anayasası'na dönüşü savunan milliyetçiler ya da özerklik peşindeki etnik hareketler değil İslami rejimin omurgasında yer alan isimler de bir şekilde elimine edildi.

Eski Başbakan Mir Hüseyin Musavi ve eski Meclis Başkanı Mehdi Kerrubi 2009'deki tartışmalı seçimden bu yana hala ev hapsinde tutuluyor. İkisi de 'fitneci' diye itibarsızlaştırıldı.

Reformu cepheyi destekleyen Humeyni'nin çocukları ve torunları da sakıncalılar listesine girdi. Yeşil Hareket'ten yana tutumu nedeniyle Humeyni'nin torunu Hasan Humeyni "fitneci" sayıldı.

Hasan Humeyni 2016'da dini lideri seçme ve görevden alma yetkisine sahip Uzmanlar Meclisi üyeliği için yarışmak istediğinde de veto edildi. Humeyni'nin bir diğer torunu Zehra Eşraki ve eşi Muhammed Rıza Hatemi 2004'te Anayasayı Koruyucular Konseyi tarafından meclis seçimlerine katılmaktan men edildi.

Humeyni'nin bir başka torunu Ali Aşraki 2008 seçimlerinde engellendi.

Devrimin ideologlarından Ayetullah Talegani, Ayetullah Mutahhari ve Ayetullah Beheşti'nin çocukları da Yeşil Hareket'e desteklerinden dolayı fitneci ilan edildi.

Eski Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani'nin çocukları hapsedildi.

2013'te Rafsancani'nin cumhurbaşkanlığı için yeniden yarışması engellendi.

Bu karara tepki gösterenler arasında Humeyni'nin kızı Zehra Mustafavi de vardı.

Benzer bir vetoyla 2017'de yeniden yarışmak isteyen eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad karşılaştı.

Humeyni'nin halefiyken infaz, baskı ve yasakları eleştirdiği için görevden aldığı Büyük Ayetullah Hüseyin Ali Muntazeri 6 yıl ev hapsinde tutuldu.

Reformcu ısrar ve rejimin korunma kalkanı

Eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi'nin yarattığı hayalkırıklığı reformcuları yıldırmadı.

Mevcut Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'ye bağlanan umutlar da suya düşmüş olmasına rağmen reform talebi hala güçlü.

Üstelik başörtüsünü atma eylemlerinde olduğu gibi rejime doğrudan meydan okuyan toplumsal damar büyüyor.

Fakat değişim talebine karşı direnç de az değil. Şii inancına bağlı olarak rehbere mutlak itaat, mollaların inananlar üzerindeki derin nüfuzu, tevekkül kültürü, rejimin propaganda becerisi, toplumsal ve kurumsal bütün yapılara sirayet etmiş.

Besic milislerinin yönlendirici etkisi, rejim lehine kurumsal yapıların etkinliği, dış müdahalelere karşı ulusal hassasiyet, ekonomideki kötü gidişatı Amerikan ambargolarına bağlayan yaygın kanaat, Devrim Muhafızları'nın yüksek savunma ve müdahale kapasitesi, ulusal ordunun yıllar içerisinde rejimle bütünleşmesi ve sistemin kitleleri seferber edebilme yeteneği şimdiye kadar bütün karşı devrim provalarında heves kırıcı oldu.

Fransa'da mevcut İran yönetimine karşı düzenlenen bir protestodan

Her şeye rağmen sistemi dönüştürecek bir yolun açılması olasılığı yok mu?

Sistemin "koruyucu" ve "önleyici" imkânlarına bakanlar barışçıl dönüşümün imkânsız olduğu sonucuna varabiliyor. Fakat 1906'daki anayasal süreçten bu yana İran toplumunda sönümlenmeyen dinamizm de ezber bozabiliyor.

Ne var ki bu yolun açılmasının önünde olumsuz rol oynayan bir faktör var: Hariçten rejim değiştirme arayışları.

İranlılar arasındaki hakim siyasal psikoloji, Batı ve Körfez bloğunun arzuladığı çözülmeye imkan vermiyor.

ABD'nin rejim değiştirme hedefiyle ağırlaştırdığı yaptırımlar tarihsel hafızayı devreye sokuyor; dış müdahaleyi reddeden hassasiyetler canlanıyor.

Bu durum sistem etrafında kenetlenmeye yarıyor.

İran'ın İkinci Dünya Savaşı'ndaki tarafsız pozisyonunun Nazilerin işine yarayacağı korkusuyla İngilizler ve Rusların 1941'de başlattığı işgal, petrolü millileştiren Musaddık'ın 1953'te Amerikan ve İngilizler tarafından AJAX Operasyonu'yla devrilmesi, 1980-1988 İran-Irak savaşında Batı-Körfez ittifakının Saddam Hüseyin'e destek vermesi, İranlıların siyasal hafızalarında dış müdahaleyle ilgili hassasiyete kaynaklık ediyor.

Trump'ın nükleer anlaşmadan çekilmesi de bu hassasiyeti tetikledi.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron ve İran Cumhurbaşkanı Ruhani

Rejimi devirme hesapları ve açmazları

Trump'ın İran'ı ekonomik olarak çökertip rejim değişikliğinin önünü açma hesaplarıyla birlikte birçok cephe hareketlendi.

New York Times, Kasım 2018'de İran'ı pek çok açıdan vuracak kaos planlarının hazırlandığına işaret etti.

Gazeteye göre Lübnan asıllı Amerikalı işadamı George Nader ve İsrail istihbaratıyla çalışan Joel Zamel'in peşinden koştuğu 2 milyar dolarlık bir plan Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve İstihbarat Şefi Ahmed el Assiri'ye pazarlandı.

Özel şirketler aracılığıyla İran ekonomisini sabote etme, Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'yi öldürme, muhalifleri finanse etme, İran liderlerini birbirine düşürecek stratejiler geliştirmeyi içeren plan Mart 2017'de Riyad'da etraflıca tartışıldı.

Daha sonra plana destek için Trump yönetimi nezdinde girişimler oldu. Müzakerelere Blackwater'ın kurucusu Erik Prince de dahil edildi.

Bu planların akıbeti bilinmese de bir süredir konuştuğum İranlı kaynaklar, ABD ve müttefiklerinin devrimin 40'ıncı yılını görmeden İran'ı çökertmeye dönük bazı planları devreye sokacağından yüzde yüz emindi.

O yüzden 11 Şubat'ta Tahran'daki Azadi Meydanı'nda planlanan kutlamalar, komplolara bir yanıt olarak önemseniyordu. Fakat henüz bu korkulara denk gelecek bir hareketlenme görülmedi.

Açıkçası alternatif olarak öne çıkartılan grup ya da kişilerle bir yere varılması zor.

Trump yönetimi, ABD ve AB'nin 2012'ye kadar terör örgütü listesinde tuttuğu Halkın Mücahitleri'nin öncülündeki "İran Milli Direniş Konseyi"ne büyük paye biçiyor.

Çoğu İranlı için ise Halkın Mücahitleri, sayısız suikast ve bombalı saldırıya imza atmış, İran'la savaşan Saddam'ın himayesine girmiş, nükleer programı sabote etmeye dönük gizli operasyonlarda İsrail'e yardım etmiş ve son olarak ABD ile darbe planlarına soyunmuş bir terör örgütü.

ABD'de kameralar birden bire Şah'ın oğlu Rıza Pehlevi'ye de açıldı. O da Amerikan müdahalesiyle babasının tahtına dönme hayaliyle yatıp kalkıyor. İran'ın mevcut haline bakıp monarşiyi yeğleyenler çıksa da Pehlevi'nin 40'ıncı yıldönümünde sivil itaatsizlik çağrısının Trump'ın ekibini heyecanlandırdığı kadar İranlılar nezdinde yankı bulduğu söylenemez.

ABD ve İsrail'e çok sıcak mesajlar verip dış müdahale çağrısı yapan İran Kürdistan Demokrat Partisi de silahlı eylemlere döndü. İran'ın yanıtı örgütün Irak Kürdistanı'ndaki karargâhını füzelerle vuracak kadar sert oldu.

Amerikan yönetimi, İran'da petrol gelirlerinin sıfırlanacağı ve bu sayede sistemin kontrolü kaybedeceğine dair kesin sonuçlar çıkarmaya meyilli. Ne var ki uluslararası medyada yaratılan algı ile İran dahilindeki dinamizm birbirini karşılamıyor. İranlılar değişim istiyor ama Amerikan planlarına teşne değiller.

Yıkılan rejim, İranlıların geri dönüp aramayacakları İngiliz-Amerikan destekli bir monarşi. Ayrıca İran dindar katmanları geniş bir ülke. Üstelik İmam Mehdi gelmeden herhangi bir iktidarı meşru görmeyen klasik Şiilik inancında "Velayeti Fakih" formülüyle elde edilen meşruiyet mollalar düzeninde pek çok itirazı peşinen önlüyor.

Düzenin İslami karakteri tevekkülün da kaynağı. Bu hususlar "yeni bir devrim değil reform" diyenlerin çıkış noktasını oluşturuyor.

Washington-Paris-Riyad-Tel Aviv dörtgeninde pişirilen, Körfez'deki İran düşmanlarınca finanse edilen "karşı devrim" projelerinin İran'da karşılık bulma şansı yok.

İran'da bir şeyler olacaksa İran'a özgü farklı bir dinamiğin devreye girmesi olacaktır.