18 Mayıs 2018 06:12
Irak'ta Cumartesi düzenlenen genel seçimin ardından resmi olmayan sonuçlara göre Şii din adamı Mukteda El Sadr liderliğindeki bloğun önde gittiği açıklandı. Oyların yarısından fazlası sayılmışken Irak Seçim Komisyonu, Tahran destekli Şii milis lideri Hadi el Amiri'nin bloğunun da yarışı ikinci götürdüğünü belirtti. Başbakan Haydar el-İbadi'nin ise üçüncü sırada olduğu kaydedildi.
2014'teki seçimde yüzde 62 olan seçime katılım oranı büyük bir düşüşle yüzde 44'e indi.
Sonuçlar henüz kesinleşmese de özellikle Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) ve Kerkük'te oy sayımının tekrarı talep edildi.
Peki seçimi birinci sırada bitiren Sayrun Lil Islah (Reforma Yürüyüş) listesinin lideri Sadr geleceğe dair neler düşünüyor? Sonuçlara itirazların arkasında hangi nedenler yatıyor? Yedi soruda inceledik.
Henüz resmi seçim sonuçları açıklanmadı. İtirazlar ve tekrardan sayımlar nedeniyle sürecin ne zaman tamamlanacağı belli değil.
Ancak resmi olmayan sonuçlara göre Sadr liderliğindeki Sayrun, 329 sandalyeli mecliste 56 sandalye kazandı. Eski paramiliter komutan Hadi El Emiri'nin liderlik ettiği Fetih 54 sandalyeyle ikinci olurken Başbakan Haydar el-İbadi'nin liderliğindeki Zafer İttifakı 46 sandalyede kaldı.
Kürt partilerinden Kürdistan Demokratik Partisi, 25 sandalyelerinin kesinleştiğini, duruma göre sandalye sayısının 27'ye de yükselebileceğini açıkladı. Kürdistan Yurtseverler Birliği ise sandalye sayısını 21'den 15'e düşürdü.
Tüm partilerin hükümeti kurmak için gereken 165 sandalyeden çok uzak kalması nedeniyle çok partili bir koalisyon kurulması şart.
Sadr hem ABD hem de İran karşıtı bir siyasetçi olarak bu iki ülkenin de destek vermediği bir isim.
İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney'in baş danışmanı Ali Ekber Velayeti, Şubat ayında yaptığı açıklamada Sadr'ın ittifakını kastederek, "Liberallerle komünistlerin Irak'ı yönetmesine izin vermeyeceğiz" demişti.
Yarışta üçüncü olan İbadi hem ABD hem İran'ın, ikinci olan Emiri ise İran'ın desteğini alıyordu.
Sonuçlar kesinleşmese de öne çıkan ihtimal, Sadr'ın ittifakının liderliğinde geniş bir koalisyon hükümeti kurulması.
Başa dönMilliyetçi din adamı Mukteda Es Sadr, Irak'taki ABD güçlerine karşı iki ayaklanmaya liderlik etmişti. Sadr'ın 2003 yılında kurduğu Mehdi Ordusu adlı silahlı örgüt, binlerce Sünni Müslümanı öldürmek ve 2006-2007 yıllarında mezhepçi şiddetin ülkeye yayılmasına yol açmakla suçlanıyordu.
Sadr, Nuri el Maliki'nin 2005 yılında başbakanlık koltuğuna oturmasında da kritik bir rol oynamıştı. Fakat sonradan anlaşmazlıklar yaşadığı Maliki'yi diktatör olarak adlandırmış; Mehdi Ordusu, Irak ordusu ile çatışmaya başlamıştı.
Mehdi Ordusu'na düzenlenen operasyonlar öncesinde İran'a kaçan Sadr, bir süre burada sürgünde yaşadıktan sonra 2011'de Irak'a geri döndü.
2014 yılında ise Sadr siyasetten çekilme ve dini faaliyetlere ağırlık verme kararı almıştı. Washington Enstitüsü Yakın Doğu Politikaları bölümünden Michael Knights'a göre bu karar, "Sadr'ın genellikle kendisini tehdit altığında hissettiği dönemlerde veya Sadr hareketi, kendisinin bir parçası olmak istemediği bir siyasi yola gireceğinde, ilgi odağı olmaktan kaçınması" nedeniyle alınmıştı.
Sonraki yıllarda İran ile arasına mesafe koyan az sayıda Şii liderden birine dönüşen Sadr, Irak milliyetçisi ve yolsuzluk karşıtı bir siyasi çizgiye geçti.
Sadr seçime 2016'daki yolsuzluk karşıtı protestolara destek veren komünistler ve seküler bağımsız siyasetçilerle ittifak yaparak girmişti.
2016'da çok sayıda destekçisiyle birlikte, Bağdat'ta yoğun korumaya sahip olan Yeşil Bölge'yi işgal eden Sadr, İbadi'nin yolsuzlukla mücadele etmemesini ve kabinedeki bakanların yerine teknokratlar atamamasını protesto etmişti.
Sadr 2017'de de Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman'ı ziyaret ederek pek çok kişiyi şaşırtmıştı.
Washington Enstitüsü Yakın Doğu Politikaları ve Singapur Ulusal Üniversitesi Yakın Doğu Enstitüsü'nden Fanar Haddad'a göre bu ziyaret hem ülkedeki Şii nüfusa, Sünniler tarafından da ciddiye alınan bir politikacı olduğunu göstermek hem de İran'a Şii olmasına rağmen kendisine bağımlı olmadığının sinyalini vermek gibi iki etkisi oldu.
Geçen haftaki seçimde Sadr'ın liderliğindeki Sayrun listesinde, Sadr'ın partisi Istiqama'nın (Bütünlük) yanı sıra altı seküler grup ve Irak Komünist Partisi bulunuyor. Bu liste 19 seçim bölgesinin 6'sında birinci sırada.
Ortak listedeki partiler, seçim kampanyası boyunca yolsuzlukları sonlandırma ve kamu hizmetlerini artırma vaadinde bulundu.
Seçimin ardından Sadr'ın başbakan olması mümkün değil, zira milletvekili adayı olmadı. Fakat koalisyon görüşmeleri boyunca, liderlik ettiği ittifakın kararlarına yine kendisi yön verecek. Irak Anayasası'na göre hükümeti kurma görevi öncelikle en çok oyu alan partiye veriliyor.
Başa dönSadr, kesinleşmeyen sonuçlarda önce çıkmasının ardından yaptığı açıklamada partizan olmayan bir teknokratlar hükümeti kurmak ve bu sayede refahı artırmak istediğini söyledi:
"Farklılıklarımıza rağmen ortaklaşabileceğimiz noktaları arayalım. Konuşalım. Yeni koalisyonların liderlerini toplantıya davet ediyorum. Irak'ı yeniden inşa etmek, babacan ve adil bir teknokratlar hükümeti için kapım herkese açık."
Geçen yılki başarısız bağımsızlık referandumu girişiminin ardından istifa eden eski IKBY başkanı Mesud Barzani ise "Bağdat'ta kurulacak bir hükümet, Kürtlerin gerçek bir katılımı sağlanmadığı müddetçe başarısızlığa mahkum olacaktır" dedi.
Başa dönSeçimlerin ardından Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nde (IKBY) birbiriyle rekabet içindeki altı siyasi parti, seçimlerin sonuçlarını reddetti, Kerkük ve IKBY'de tekrar seçim yapılmasını istedi.
Bölgedeki usulsüzlük iddialarının temelinde, Irak'ta ilk defa kullanılan elektronik seçim sistemi yatıyor. Bu sistem, ülkenin geri kalanında itirazlara yol açmasa da seçimin ardından IKBY'de tartışmalara neden oldu.
Erbil'de güçlü olan ve Barzani ailesinin etkili olduğu Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ve Süleymaniye'de güçlü olan ve Talabani ailesinin etkili olduğu Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) birbirlerini usulsüzlükle suçladı.
KDP KYB'yi Süleymaniye ve Kerkük'te, KYB ise KDP'yi Erbil, Duhok, Musul kırsalı ve Sincar (Şengal) bölgelerinde usulsüzlük yapmakla suçluyor.
Öte yandan diğer Kürt partileri de KDP ve KYB'yi seçim sistemlerini hacklemekle suçladı. KDP ve KYB bu iddiaları reddetti.
Diğer partilerin suçlamaları, elektronik seçim sisteminde Kürdistan bölgesinden Bağdat'taki sunucuya gönderilmesi gereken oy verilerinin zamanında gönderilmemiş olmasından kaynaklanıyor.
Bu suçlamaları getiren Goran Hareketi, Demokrasi ve Adalet Koalisyonu, Kürdistan İslami Birliği, Kürdistan İslami Grubu, Kürdistan İslami Hareketi ve Irak Kürdistan Komünist Partisi, Erbil'de düzenledikleri ortak basın toplantısıyla seçimlerde hile yapıldığını, uluslararası denetim altında yeniden seçim yapılması gerektiğini savundu.
Goran ve Kürdistan İslami Birliği, yaşananları "siber darbe" olarak tanımladı.
Kürdistan'da muhalefet partilerinden seçim görevlileri, kendi oy kullandıkları ve gözetmenlik yaptıkları sandıklarda kendi partilerine oy çıkmadığını savunuyor.
Kerkük'teki usulsüzlük iddiaları ise yalnızca Kürtlerden değil, aynı zamanda Türkmenler ve Araplardan da geldi.
Gerilimin yüksek olduğu bölgede hafta sonu KYB destekçisi bir grup, Süleymaniye'deki Goran Hareketi merkezine silahlarla saldırdı.
KYB ve KDP'nin peşmerge güçleri bulunsa da diğer partilerin silahlı bir gücü yok. Fakat Awene dergisine konuşan Goran yöneticisi Dilaver Osman, "Eğer barışçıl yöntemler işe yaramıyorsa denenecek farklı yöntemler de var" dedi. Awene, söyleşi sırasında Osman'ın belinde silah taşıdığına da dikkat çekti.
NRT kanalına konuşan Süleymaniye Acil Hastanesi Direktörü Umed Muhammad, 10 kişinin kurşun yaralarıyla hastanelerine kaldırıldığını söyledi.
Aynı kanal Salı günü ise Kerkük'teki Irak ordusunun üç Türkmen protestocuyu silahla yaraladığını duyurdu.
Kentte güçlü olan KYB'nin Kerkük yöneticileri, sonuçları protesto edenleri "IŞİD'çilikle" suçladı ve "Kerkük'te Arapların ve Türkmenlerin tehditleri bizim için hiçbir şey ifade etmiyor. Biz burada IŞİD'i yenen gücüz, onlar ise kenti IŞİD'e teslim edenler" dedi.
Kerkük Valisi Rakan Said el Ciburi ise Yüksek Seçim Komisyonu'nu, kentteki Arap ve Türkmenlerin seslerine kulaklarını tıkamakla suçladı.
Başa dönKerkük'te yaşayan üç halkın üçünden de itirazlar gelmesi üzerine Başbakan İbadi, Kerkük'te oyların elle tekrar sayılması emrini verdi. İbadi, IKBY'deki itirazlar hakkında ise bir adım atmadı.
İbadi ayrıca Yüksek Seçim Komisyonu'nu seçim öncesinde elektronik oy sisteminin güvenilirliğini bağımsız bir şirketin denetimine vermediği için suçladı:
"Komisyon elektronik seçim sisteminin denetlenmediğini bize seçimden yalnızca iki hafta önce söyledi. Bu Komisyon'un ve Bakanlar Kurulu'nun geçmişte aldığı kararlara aykırıydı.
"Sorunun çözülmesini talep ettik fakat Komisyon dışarıdan bir şirkete gerek olmadığını söyledi."
İbadi, 15 Mayıs'ta yaptığı açıklamada, gerekirse ülkenin tamamında oyların yeniden sayılabileceğini açıkladı.
Irak Başbakanı Neçirvan Barzani ise 16 Mayıs'ta yaptığı açıklamada Komisyon'un bölgeden gelen itirazları ciddiye alması gerektiğini belirtti.
16 Mayıs'ta Lübnan merkezli Al Sumaria haber sitesi, konuştukları bir Yüksek Seçim Komisyonu temsilcisinin, seçimlere hile karıştığını söylediğini yazdı.
Adı açıklanmayan yetkili, "Birden fazla bölgede usulsüzlük oldu. Bir denetçinin usulsüzlükleri ortaya çıkarması üzerine Komisyon içinde büyük tartışmalar çıktı, üyeler birbirlerini tehdit etti" dedi.
Aynı gün açıklama yapan Komisyon ise seçim sürecinin "başarılı" geçtiğini, ancak Kerkük'teki bürolarının silahlı kişiler tarafından kuşatıldığını ve tehdit edildiklerini söyledi.
Kerkük Valisi Rakan Said el Ciburi ise Komisyon'a yönelik bir tehdit bulunmadığını, binalarının etraflarındaki silahlı kişilerin protestocular olabileceğini söyledi ve ekledi:
"Terörle mücadele güçleri ve yerel polisler protestocuları korumakla görevli."
Başa dönBaşbakan kim olursa olsun, önünde IŞİD'in yol açtığı yıkımın ardından Irak'ın yeniden inşası gibi önemli bir görev olacak.
2014'ten itibaren ülkenin çoğunu ele geçiren IŞİD, 2017'de Irak'taki tüm topraklarını kaybetmişti. Fakat örgütün yol açtığı yıkım henüz geri çevrilmiş değil.
Şubat ayında düzenlenen bir konferansta uluslararası bağışçılar ülkeye 30 milyar dolar gönderme sözü verdi. Fakat Iraklı yetkililer ülkenin yeniden inşası için 100 milyar dolar gerektiğini tahmin ediyor. Yalnızca Musul'da yıkılan bina sayısı 20 binden fazla.
IŞİD yüzünden ülke içinde göç etmek zorunda kalan kişi sayısı da iki milyondan fazla. Bu kişilerin bakımı ve evlerine döndürülmesi de bir başka görev.
Öte yandan IŞİD, toprak kontrolünü yitirmiş olsa da örgütün ülke içindeki ağları varlıklarını sürdürüyor ve ara ara saldırılar düzenlemeye devam ediyor. Yeni hükümetin IŞİD'in tekrardan güçlenmesinin önüne geçmesi ve ülkedeki mezhep gerilimlerini yatıştırması da bir diğer beklenti.
Başa dönIrak anayasasına göre hükümetin kurulması 90 günlük bir sürece yayılıyor.
Bunun için önce Yüksek Seçim Komisyonu'nun resmi sonuçları yayınlaması beklenecek.
Devlet Başkanı Fuad Masum, 15 gün içinde parlamentoyu ilk oturumunu yapmaya davet edecek.
Bu oturumda meclis başkanı ve iki vekili seçilecek.
İlk oturumun ardından 30 gün içinde yeni devlet başkanı da parlamento tarafından seçilecek.
Yeni cumhurbaşkanı 15 gün içinde parlamentoda en fazla vekile sahip partiye hükümeti kurma görevi verecek.
Başbakan adayının bir kabine oluşturması ve parlamentodan onay alması için önünde 30 günü bulunacak.
Kabinenin belirlenmesinin ardından parlamento hem hükümet programını hem de tek tek bakanları oylayacak. Bakanları göreve başlayabilmesi için parlamentodaki vekillerin çoğunluğunun desteğini alması gerekiyor.
Eğer parlamento kabineyi onaylamazsa cumhurbaşkanı 15 gün içinde başka bir siyasi grubun liderine hükümeti kurma görevi verecek.
Başa dön© Tüm hakları saklıdır.