Günümüzde Irak ve Suriye’de 104 ülkeden 40 bin terörist, radikal terör örgütleri bünyesinde savaşıyor. Irak ve Suriye’de 104 ülkeden 40 bin terörist, radikal terör örgütleri bünyesinde savaşıyor. Batı’dan 4 bin 300 civarında savaşçının Suriye’de bulunduğu belirtilirken, Avrupa polis teşkilatı Europol, Irak ve Afganistan’a gidenler de eklendiğinde kıtaya dönen yabancı savaşçı sayısının 5 bin olduğunu belirtiyor.
Habertürk'ten Nalan Koçak'ın analiz haberi şöyle:
Lahey merkezli Uluslararası Terörle Mücadele Merkezi şu tezi ileri sürüyor: “Süreç bazı vakalarda sadece haftalar sürüyor, savaşçılar çoğunlukla arkadaş çevrelerinde radikalleşiyor ve bir hiçken kendi çevrelerinde kahramana dönüşüyor."
Fas’ta doğdu, Belçika’ya göç etti...
Najim Lakravi Fas’ta doğdu, Belçika’ya göç etti. Schaerbeek Mahallesi’nde büyüdü hatta Katolik lisesine gitti. Başarılı bir öğrenciydi, iki üniversitede mühendislik üzerine eğitim aldı.
2012’nin sonuna kadar, 5 yıl boyunca Brüksel’deki Zaventem Havalimanı’nda çalıştı. Lakravi 4 yıl sonra o havalimanına Suriye’de eğitim almış bir IŞİD'li terörist olarak döndü. Kendi elleriyle hazırladığı ve üzerine yerleştirdiği bombaları infilak ettirdi.
Batı’da yetişip Ortadoğu'da eğitim alıp dönüyorlar
Son birkaç yılda Lakravi ve onun gibi onlarca terörist dünyayı sarsan saldırılar düzenledi. Teröristlerin profillerine baktığında herkes, Ortadoğu’da kök salan ve dünyayı tehdit eden bir fenomenin doğduğunu kısa sürede anladı.
Batı toplumunun içinde yetişmiş, eğitimli, iş güç sahibi, daha sonra radikalleşen, Suriye ya da Irak’a giderek saldırı eğitimi alan ve bu eğitimi ülkelerine dönerek uygulayan yabancı savaşçılar...
Peki bildiklerimizden hayli farklı bir profil çizen hatta uzmanların ezberlerini bozan bu yabancı savaşçılar kim? Reina’daki katliamı da yabancı bir savaşçının düzenlediğini düşünecek olursak, bu soru Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor.
Kim bu yabancı savaşçılar?
Savaşçıların büyük çoğunluğu önce Afrika ve Ortadoğu’daki diğer istikrarsız ülkelerden aktı Suriye ve Irak’a. Arap isyanlarının yaşandığı Libya, Mısır, Tunus bunlardan bazılarıydı. Bunları Körfez ülkeleri, Bosna, Çin, Çeçenistan, Kafkaslar ve Orta Asya ülkeleri takip etti. Batı uzun süre bu tehdidi uzaktan izledi, ta ki kendi ülkelerinden radikal örgütlere katılım oluncaya kadar...
5 bin Batılı militan
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın geçen yıl yayınladığı bir rapora göre Irak ve Suriye’de 104 ülkeden 40 bin savaşçı var. Batı’dan 4 bin 300 civarı savaşçı Suriye’de, yüzde 30’u savaştıktan sonra ülkelerine döndü, yüzde 14’ü de savaşırken öldü.
Avrupa polis teşkilatı Europol’e göreyse Irak ve Afganistan gibi ülkelerden gidenler de eklendiğinde kıtaya dönen yabancı savaşçı sayısı 5 bin civarında. Bir diğer tespit Batılı savaşçıların özellikle 2014 sonrasında yani radikal örgütlerin en güçlü olduğu dönemlerde Suriye ve Irak’a daha çok gittiği.
Dünya Bankası’nın geçen yıl yayınladığı bir raporsa teröristlerin çoğunun iyi eğitim aldığını ve nispeten orta sınıf-varlıklı ailelerden geldiğini ortaya koydu. Yani küresel terör fenomenini “cehalet ve fakirlik” gibi ezber analizlerle açıklamak mümkün değil.
"Anlamayanlar için İslam"
Peki bu kişileri başka ülkelerde savaşmaya iten ne? Akla gelen ilk yanıt ideoloji ve din adına savaş. Ancak 3 ay önce yapılan bir araştırma başka faktörleri göz önüne serdi. ABD’nin askeri akademisi West Point yaklaşık bin 200 eski savaşçıyla görüştü ve bu teröristlerin büyük çoğunluğunun daha önce dini eğitim almadığı ya da muhafazakar bir yaşam sürmediklerini ortaya koydu.
Öyle ki iki İngiliz vatandaşı 2013’te Suriye’ye gitmeden önce internetten ‘Anlamayanlar İçin İslam’ isimli kitabı sipariş etmişti. Youtube’a video yükleyen eskiden uyuşturucu kaçakçısı olan teröristin sözleri durumu özetliyordu: “Allah O’nun dinini sevmemi sağladı. Daha önce sadece dinimizce yasaklanan şeyleri seviyordum.”
"Şiddet bumerangı çağındayız"
Araştırmaya göre DEAŞ gibi örgütlerde yer alan Batılıların çoğu için kültürel ve siyasi kimlikler daha önemli. İslam ikincil faktör. West Point durumu şöyle özetliyor: Radikal örgütlerin adam devşirme retoriği daha çok Müslümanların Batılı ülkelerde ve uluslararası toplumda ezilmesine dayanıyor.
Ünlü filozof Jean Paul Sartre dünyayı bu konuda yarım asır önce uyarmıştı: “Yeni bir şiddet aşamasındayız, bumerang çağındayız. Doğrudan bize doğru geliyor ve bize saldırıyor ve bize neyin saldırdığını anlayamıyoruz bile.”
Hiçlikten kahramanlığa...
Ana faktör din olmadığı için radikalleşme süreci de düşünüldüğü gibi uzun sürmüyor. Lahey merkezli Uluslararası Terörle Mücadele Merkezi’nin teziyse şu: Süreç bazı vakalarda sadece haftalar sürüyor, savaşçılar çoğunlukla arkadaş çevrelerinde radikalleşiyor ve gruplar halinde diğer ülkelere gidiyor.
Ve bir hiçken kendi çevrelerinde kahramana dönüşüyor. (İngilizce ‘from zero to hero’) Peki bir terörist radikalleşip ülkesini terk ettikten sonra nasıl bir eğitim alıyor? Çoğu orta sınıf, kendi halinde gençler nasıl birer ölüm makinasına dönüşüyor?
Zaman ayarlı bombalar
Fransa’nin eski başbakanı Manuel Valls dönen yabancı savaşçı sorununu şu sözlerle özetlemişti: “Bu savaşçıların her biri zaman ayarlı bomba.” Anglo Sakson dünya tehdidin farkına vardığında her şey için geç kalınmıştı, Avrupa ve ABD art arda saldırılarla sarsıldı.
Kamuoyunu derinden etkileyen, AB’nin başkenti Brüksel’de askeri sokaklara indiren bu tehdide DEAŞ’a karşı doğduğu topraklarda harekete geçildi. Irak ve Suriye’de hava bombardımanları, kara operasyonları ve Avrupa’daki eşzamanlı baskınlarla örgüt sıkıştırıldı.
Ancak örgütün bu duruma adapte olması zaman almadı. Avrupa polis teşkilatı Europol geçen ay yayınladığı bir uyarıda DEAŞ’ın zemin kaybettiği için Avrupa’daki terör hücrelerini daha aktif hale getirdiğini, dahası terör taktiklerini değiştirdiğini belirtti.
Kuruluşa göre “yalnız kurt” diye tanımlanan ve tek başına hareket eden terörisler otomatik silahları, bomba yüklü kamyonları, kesici aletleri kullanarak ani saldırılar planlıyor. Tıpkı Reina katliamcısı gibi...
Iraklılardan çok Avrupalı bombacı
Brookings Enstitüsü’nün 2014 tarihli “Korkun, Biraz korkun” isimli raporuna göre örgütler de özellikle yabancı savaşçıları tercih ediyor. Nedeniyse bu savaşçıların çoğunun aile, kültürel bağlarını, pasaportlarını bir kenara koyarak savaşmaya gitmesi.
Örgütler bu savaşçıları ölüme daha kolay ikna ediyor ve çoğunu canlı bomba olarak kullanıyor. Öyle ki Irak’ta Iraklılardan daha çok Avrupalı canlı bomba var. Araştırmacı Nikita Malik’e göre de bu eğitimin en önemli ayağı ideolojik. Çocuklar bile ağır bir indoktrinasyon döneminden geçiriliyor ve adeta beyinleri formatlanıyor.
Ya döndükten sonra?
Brookings Enstitüsü’nün raporuna göre dönen teröristler artık kendi çevrelerinde statü elde etmiş oluyor. Bu statü onlara daha fazla terörist devşirme ve yakın çevredekileri radikalleştirme yetkisi veriyor. Son aşamadaysa yabancı savaşçılar gittikleri ülkede saldırı planlamaya başlıyor.
Yavaş yavaş eğitim aldıkları ülkedeki sorunlar ilgi alanlarından çıkıyor ve kendi ülkelerindeki sorunlara odaklanıyorlar. Müslümanların aşağılanması, ayrımcılık, ırkçılık gibi. Ve sonunda tüm bu motivasyonlarla saldırılarını gerçekleştiriyorlar.
Küresel terörün eğitim merkezi Suriye ve Irak
“Suriye’ye sadece Suriye için geldim. Sadece bomba yapmayı öğrenmek ve geri dönmek için değil.” DEAŞ saflarında savaşan Avustralyalı bir terörist, örgütün Youtube’a yüklediği propaganda videosunda böyle diyor. Ancak gerçek bambaşka.
Irak ve Suriye’ye giden teröristlerin çoğu bomba yapmayı, kalaşnikof kullanmayı, yakın dövüş tekniklerini ve çatışma stratejilerini öğreniyor. Ya geldikleri ülkelere dönüyor ya da hedef seçilen başka bir ülkeye gidiyor.
Nasıl eğitiyorlar?
Bu sorunun cevabı daha çok örgütün propaganda videolarında gizli. Teröristlere ağır silahların nasıl kullanılacağı, bomba yapımı, bu bombaların araçlara yüklenmesi, bomba mekanizmalarının kurulması ve harekete geçirilmesi, çeşitli infaz yöntemleri, yakın dövüş teknikleri ve fiziksel eğitim veriliyor. Stratejik eğitim de sürecin parçası.
Teröristlere saldırıların planlanma aşaması, örgüt içinde iletişimin nasıl sağlanacağı, hangi saldırıların daha çok ses getirme ihtimalinin olduğu da anlatılıyor. Bu eğitimler için DEAŞ’ın özel kampları var. Araştırmacı Thomas Hegghammer eğitimi şu sözlerle anlatıyor: “Eğitim kampları terörist adaylarına uğruna savaşılacak bir amaç veriyor.
Baskıya dayanıklı hale geliyorlar ve ‘silah arkadaşlarına’ bağlılık geliştiriyorlar. Afganistan ve ABD işgali sonrası Irak bu eğitimlerin en çok geliştiği yerlerdi. Burada yabancı savaşçılar ilk kez şehir savaşını, silah ve ileri teknolojiyi bu boyutta kullanmayı öğrendiler.”
Yabancı savaşçıların en fazla ortaya çıktığı ülkeler: Belçika, Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık. Savaşçıların % 90’ı büyük kentlerden, aynı mahallelerden terör örgütüne katılıyor.
Örgüte katılanların yaklaşık %17’si kadın. Din değiştirenlerin oranı ise % 6 ile % 23 arasında değişiyor.