Yaklaşık 15 yıldır aynı talep yineleniyor. Çok sayıda devlet, Birleşmiş Milletler komiteleri ve çeşitli sivil toplum kuruluşları ABD'den ICANN üzerindeki denetimini bırakmasını istiyor.
ICANN (İnternet Tahsisli Sayılar ve İsimler Kurumu) bir sivil toplum kuruluşu. Elektronik postaların doğru alıcılara doğru internet protokol adresleriyle ulaşıp ulaşmadığı; kullanıcıların internet sayfalarında sörf yapıp yapamadığı; Facebook, Youtube, Twitter gibi sosyal medya ağlarında paylaşımlarda bulunup bulunamadığı gibi birçok konuyu güvence altına alıyor. Ancak internet bağlantılarıyla ilgili tüm bu konularda son söz ABD Ticaret Bakanlığı'na ait. Ticaret Bakanlığına bağlı telekomünikasyon idaresi NTIA’nın izni olmaksızın internette hiçbir şey yapmak mümkün değil.
ABD'den istenen de bu yetkisini devretmesiydi. 2003 yılında Cenevre’deki, 2005 yılında Tunus'taki dünya enformasyon zirvelerinde internetin idaresinin uluslararası hale getirilmesi gündeme geldi. Ancak Washington, yetkilerini teslim etmek istemedi. Dolayısıyla birtakım kozmetik değişiklikler dışında ilerleme kaydedilemedi.
ABD'den sürpriz açıklama
Nihayet 15 Mart 2014 tarihinde ABD hükümetinden gelen açıklama herkesi şaşırtı. Washington, domain adları sistemindeki, yani internet üzerindeki kontrolünü devretmek istediğini duyurdu. Amerikan istihbarat servisi NSA'in dinleme faaliyetlerine yönelik eleştiriler ayyuka çıkmıştı ve Barack Obama hükümeti bu açıklamayla bir işaret vermek istedi.
Böylece Ulusal Telekomünikasyon ve Enformasyon İdaresi (NTIA) Başkanı Lawrence Strickling, Amerikan hükümetinin internet yönetiminden çekilmek istediğini kuru sözlerle dile getirmek zorunda kaldı: “İnternet adres yönetimi için 2015 yılının sonbaharına kadar dayanıklı bir model bulmak şart.”
Lawrence Strickling'in açıklaması ortaya muazzam bir soru attı: İnternet adresleri yönetimini kim üstlenecek, kim üstlenmeli?
İnternetin yönetimine talip adaylar
Birleşmiş Milletler'e bağlı Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) çoktandır ağın yönetimi konusunda hak talep ediyor. ITU Genel Sekreteri Hamadoun Toure, 2013 yılında “Adres yönetimi ve internet üzerindeki denetim en iyi Birleşmiş Milletler'e bağlı bir komite ya da teşkilat tarafından üstlenilebilir” demişti.
Ancak ITU'nun internet adresleri yönetimini devralmasına pek ihtimal verilmiyor. İnternet aktivisti Paul Fehlinger “Amerikan hükümeti internet adres yönetiminin devletlerarası bir organizasyon tarafından üstlenilmesini kabul etmeyeceğini açık bir şekilde ifade etti” diyor. Internet & Jurisdication Project adlı sivil toplum kuruluşunda faaliyet gösteren Fehlinger, bu görevin geniş bir yelpazede farklı çıkar gruplarının katılımıyla ifa edilmesi gerektiğini savunuyor.
ICANN bu hafta Singapur'da toplandı. Toplantıda internetin denetimini devralacak uluslar üstü bir komitenin oluşturulması için sondaj faaliyeti de gündemde.
Internet Governance Forum
2005 yılında BM tarafından oluşturulan ve her yıl düzenlenen tartışma forumu, "Internet Governance Forum" bu açıdan bir alternatif oluşturabilir. Birçok yönetim ve düzenleme konusunun gündeme geldiği forum, ICANN'yi denetleyen bir internet parlamentosuna dönüştürülebilir.
Ancak forumun böyle bir hüviyete kavuşması için Birleşmiş Milletler ile olan bağlarını kesmesi gerekiyor. İnternet uzmanları ise buna şüpheyle yaklaşıyor. Zira 2015 yılında planlanan dünya enformasyon zirvesinde çeşitli devletlerin baskısıyla Internet Governance Forum'un bitirilmesinden endişe ediliyor.
İnternetin millileştirilmesi
Rusya, Çin ve onları takip eden Türkiye internetin tekrar millileştirilmesi için çaba gösteriyor. Ulusal adres düzenlemelerine kısmen izin verilmesini istiyorlar. Bu durumda ülkeler ya da Avrupa Birliği gibi bir devletler topluluğu internette kendi adres yönetim sistemini oluşturabilecek ve işletebilecek. Bu olduğu takdirde her devlet, vatandaşlarının Twitter'a girmesini engelleyebilecek ya da twitter.com adresine gitmek isteyen vatandaşlarını bir başka sayfaya yönlendirebilecek.
İnternet aktivisti Paul Fehlinger tam bu noktada bir uyarıda yapıyor. Devletlerin bu hakkı elde etmesi halinde içerikler üzerinde tam bir kontrole sahip olacaklarına dikkat çekiyor. Fehlinger, o takdirde vatandaşların orijinal Twitter sayfasını mı yoksa devlet tarafından işletilen bir başka sayfayı mı görüntülediklerini asla bilemeyeceklerini söylüyor.