Gündem

İnsan hakları savunucusu Nimet Tanrıkulu’nun tutukluluğuna itiraz: “İtirafçının gerçeğe aykırı ifadeleriyle tutuklandı”

Dilekçede, tutuklu bazı isimlerin tahliye edildiğine işaret edilerek, tahliye kararı verilmesi talep edildi

14 Ocak 2025 12:34

Güncelleme: 14 Ocak 2025 12:39

T24 Ankara

İnsan hakları savunucusu Nimet Tanrıkulu’nun tutuklanması kararına itiraz edildi. Dilekçede, çok sayıda kişinin tutuklanması için ifade veren bir itirafçının beyanları doğrultusunda Tanrıkulu’nun da cezaevine konulduğu belirtilerek, beyanların doğruyu yansıtmadığı kanıtlarla anlatıldı.

Avukat Eren Keskin tarafından hazırlanan tutukluluk kararına itiraz dilekçesinde, Tanrıkulu’nun 26 Kasım 2024’te İstanbul’da gözaltına alınarak Ankara’ya götürüldüğü ve burada 29 Kasım 2024’te tutuklandığı anımsatıldı. Dilekçede, Tanrıkulu hakkında “terör örgütüne üye olmak” suçlamasıyla dava açıldığı vurgulandı. Dilekçede, şöyle denildi:

“Müvekkilimiz Nimet Tanrıkulu Can, gerek Türkiye'de gerekse uluslararası düzeyde tanınan bir insan hakları savunucusudur. Bir sivil toplum örgütü üyesi olarak bugüne kadar 30 yıldan fazla bir süredir insan hakları alanında çalışmış bu konuda düzenlenen birçok toplantıya, panele, konferansa katılım sağlamıştır. İnsan Hakları Derneği kuruluşunda yer almış yine Cumartesi Annelerinin de kuruluşunda yer almış bir insan hakları savunucusudur. Aynı zamanda Alevi kimliği nedeniyle de birçok Alevi kurumda da yönetici düzeyde yer almış ve bu konuda da kamuoyunda tanınan bir kişidir.

Ortak baz kaydından dava

İddianamede yer alan ve müvekkilimizi örgüt üyesi olmak iddiası ile suçlamalara temel oluşturan olayların hiçbiri TCK 314. Maddenin aradığı koşulları kapsamamaktadır. Şöyle ki; iddianameye baktığımızda müvekkilimizin suçlanma gerekçeleri evde bulunan cep telefonunda bir takım çatışma görüntülerinin bulunması yine müvekkilimize ait Facebook hesabında Seyid Rıza, Deniz Gezmiş gibi yaşamını yitirmiş kişilerin anmalarına ilişkin görüntülerin bulunduğu iddiası, 9-10 Mayıs 2015 tarihinde demokratik çözüm sürecinde Kadın Özgürlük Çalıştayı adı verilen bir çalıştaya katıldığı iddiası, hakkında soruşturma açılan bir takım kişilerle telefon görüşmesi iddiaları, 17 Eylül 2014 tarihinde Suruç’ta düzenlenen bir yürüyüşün olduğu ve bu yürüyüşün düzenlendiği gün de aynı yerde kendisinin ortak baz kayıtlarının bulunduğu, 18.1.2013 tarihinde Sakine Cansız’ın cenaze töreninin olduğu gün de yine müvekkilimizin de Tunceli’de telefonunun baz verdiği iddiaları bulunmaktadır. Ayrıca Kerem Gökalp isimli ve çok sayıda dosyada itirafçı olarak ifade veren bir kişinin müvekkilimizle ilgili beyanları yer almaktadır. Müvekkilimizin eşi olan Celallettin Can gazetecidir. Büyük ihtimalle internet ortamında çok rahat bulunan bir takım görüntülerin bulunduğu, telefonun müvekkilin eşinin gazetecilik faaliyetleri kapsamında kullandığı bir telefon olduğu düşünülmektedir. Ancak müvekkilimizin bu telefondan hiçbir haberi yoktur, içinde bulunan kayıtlardan da haberi yoktur.

“Paylaşım suç değil”

Müvekkilimiz Facebook hesabında Seyid Rıza ve arkadaşlarının öldürüldüğü günle ilgili paylaşım yaptığını hatırladığını ancak THKPC , Mahir Çayan, THKO, Gezi Parkı gibi paylaşımları

hatırlamadığını söylemiştir. Kaldı ki bu tür paylaşımlar internet ortamında çok sayıda yapılmaktadır. Ancak müvekkilimiz yaptığı paylaşımları gizleyecek nitelikte bir kişi değildir. Hatırladığı paylaşımları açıkça dile getirmiştir. Yine müvekkilimiz soruşturma aşamasında Demokratik Çözüm ve Müzakere Konferansını hatırladığını,

bu konferansın izinli olduğunu dile getirmiş ve kadınların genel olarak şiddete ilişkin yaşadıkları olaylardan örnekler verdikleri bir konferans olduğunu, kendisinin de davet edildiği için katıldığını belirtmiştir. Yine suçlama konusu olan olaylardan biri de 2014 yılında Urfa, Suruç’ta yapılan bir etkinlikle ilgili suçlamadır. Müvekkil, bu olayı tam olarak hatırlamadığını belirtmiş ve böyle bir etkinliğe, yürüyüşe katılmadığını dile getirmiştir. Burada Suruç’ta ortak baz vermiş olmasının nedeninin insan hakları savunucuları olarak Suruç kent merkezinde olduklarını ancak böyle bir yürüyüşe kendisinin katılmadığını dile getirmiştir.

İtirafçının beyanları

Yine müvekkil, itirafçı Kerem Gökalp’ın beyanlarını asla kabul etmemektedir. Müvekkil Kuzey Irak’a birkaç kez gittiğini ancak bunlardan birinde kadın Kürt iş insanı Ferda Cemiloğlu davet için gittiğini birkaç kez de gazeteci Celal Başlangıç ile Süleymaniye’de bir kitapevi açma girişimde olduklarını ancak sonradan ekonomik nedenlerle bundan vazgeçtiklerini de açıkça dile getirmiştir. Yani Kerem Gökalp’in müvekkil ile ilgili iddiası tamamen gerçek dışıdır.

Hakkında soruşturma açılan kişilerle konuşma yapmış olması, telefon görüşme kayıtlarının bulunması örgüt üyeliği suçlamasına konu edilemez. Bu gerçekten hukuk ve akıl dışıdır.

Yine müvekkilimizin başka bir nedenle Suruç’ta olduğu bir sırada başka kişiler tarafından bir yürüyüşün düzenlenmiş olması ve aynı merkezde yani Suruç’ta baz kaydının olması da bu yürüyüşe katıldığının delili olarak kabul edilemez. Kaldı ki bu yürüyüşe katıldığı iddiasıyla da cezaevinde bulunun kimse bulunmamaktadır. Yine 18.01.2013 tarihinde Sakine Cansız’ın cenaze töreninin yapıldığı Tunceli ilinde müvekkilimizin telefonunda baz kaydı vermiş olması da cenazeye katıldığı iddiasını doğrulamaz ancak cenazeye katılmak suç olarak değerlendirilemez.  İtirafçı Kemal Gökalp’ın müvekkilimizi Hınere’de gördüğü ve burada Nurettin Demirtaş’la bir dergide çalışan kişilerle birlikte gelip görüştüğü iddiası ise tamamen gerçek dışıdır. Müvekkilimiz Nurettin Demirtaş’ı tanımamakta ve bu kişiyle da asla Hınere denilen bölgede görüşme yapmamıştır. Bu konuda Kerem Gökalp’ın yalan iddiaları dışında hiçbir delil bulunmamaktadır. Kaldı ki Kerem Gökalp çok sayıda insanın cezalandırılması amacıyla birçok dosyada defalarca ifadeler vermiştir. Onun ifadeleri sonrasında beraat eden çok sayıda kişi bulunmaktadır. Bu nedenle ifadelerine itibar edilecek nitelikte bir

kişi olmadığı gibi objektif bir tanıklık da söz konusu değildir.

Müvekkilin tutuklanmasıyla yaşlı ve hasta olan ailesine bakımı oldukça güçleşmiştir. Müvekkilin içerisinde bulunduğu şartalar gözetildiğinde kaçma ihtimali bir yana müvekkilin annesini ve babasını bırakıp şehir dışına çıkma ihtimali bile bulunmamaktadır.”

Dilekçede, Tanrıkulu ile aynı dosyada yer alan tutuklu bazı isimlerin tahliye edildiğine işaret edilerek, tahliye kararı verilmesi talep edildi.

TIKLAYIN - Uluslararası Af Örgütü, Nimet Tanrıkulu için dünya genelinde acil eylem başlattı

 


2024’ün gözden kaçan 26 dizi ve filmi