Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İnşaat Mühendisleri Odası (İMO), iktidarın kredi paketi ve ev yapmak isteyenlere kamu arazilerini satışa çıkarmasının konut krizine çözüm olmayacağını belirterek “Asıl sorun konut üretiminin barınma ihtiyacına göre değil, inşaat sektörüne dayalı kar hırsına göre şekillenmesidir” açıklamasını yaptı. İMO, "Konut üretimi halkın ihtiyacına göre planlanmalı, ekonomide akıl dışı uygulamalardan vazgeçilmelidir" çağrısında bulundu.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası (İMO), iktidarın konut kredisi paketi ve ev yapmak isteyen vatandaşlara hazine arazilerinin satışı kararıyla ilgili bugün yazılı açıklama yaptı. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son açıkladığı konut kredisi kampanyasının konut fiyatlarını düşürmek yerine artışa ivme kazandırdığı belirtilen açıklamada, “Kaldı ki aylık ödemesi 20 bin TL`yi aşan bu kampanyanın hedefinin konut sorunu yaşayan dar gelirli kesim olmadığı açıktır” denildi. Açıklamada, şu değerlendirmeler yer aldı:
“Konut fiyatlarında ve kiralardaki artışa karşı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum tarafından yeni bir çalışmanın daha yapıldığı duyurularak vatandaşın kendi evini yapabilmesi için büyükşehirlerde şehirlerin gelişim çeperlerinde Hazine`ye ait altyapılı arsaların satılacağı belirtildi.
"Ülkemiz ciddi bir barınma kriziyle karşı karşıyadı"
Ülkemiz ciddi bir barınma kriziyle karşı karşıyadır. Her geçen gün yoksullaşan yurttaşlarımız için bırakalım ev sahibi olmayı, oturdukları evlerin kirasını karşılamak bile güç hale gelmiştir. Avrupa`da konut fiyatlarının en çok arttığı ülke konumunda olan Türkiye`de, Merkez Bankası’nın Mart 2021-Mart 2022 arasını kapsayan verilerine göre konut fiyatları yıllık yüzde 110 artmıştır. Kamu arsalarının satılması yoluyla, bu arsalar üzerinde inşa edilmiş kaçak yapıların ne kadarının faydalandırılacağı bilinmiyor ancak ne kamu arsası satışıyla ne de konut kredisi gibi finansal araçlarla halkın barınma sorununa çözüm bulmak mümkündür.
"Kendi evinde oturanların oranı yıllardır azalmakta"
TÜİK`e göre Türkiye`de her yıl 1,5 milyon civarı konut satılmaktadır. Bu sayı hane halkı sayısının artışından fazladır. Yıllık satılan konut sayısı hane halkı artışını aşmasına rağmen kendi evinde oturanların oranı yıllardır azalma eğilimindedir. 2002 – 2020 yılları arası kiracı sayısı yüzde 10 artarken, ev sahipliği oranı yüzde 13 azalmıştır. Demek ki konut vardır ve satılmaktadır ancak dar gelirli yurttaşlar için değildir. Net asgari ücretin 4 bin 253 lira 40 kuruş olduğu koşullarda mümkün de görünmemektedir.
"Sorun konut üretiminin ihtiyaca yönelik değil, inşaat sektörüne dayalı kâr hırsına göre şekillenmesidir"
İkinci olarak Türkiye çapında büyük bir boş konut stoku olduğu tahmin edilmektedir. Öyle ki yalnızca İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) İmar ve Şehircilik Daire Başkanlığı’nın çalışmasına göre, İstanbul`da 400-700 bin civarı boş ev olduğu tahmin edilmektedir. Bu boş konutların çoğu üst gelir grubuna hitap etmektedir. Depreme karşı güvenli yapılaşma gerekçesiyle boş arsaların kentsel dönüşüme açıldığını da hatırlatmak gerekir. Açık ki sorun konut arzı ya da boş arsa bulunamaması sorunu değildir. Sorun, konut üretiminin barınma ihtiyacına yönelik değil, inşaat sektörüne dayalı kâr hırsına göre şekillenmesindedir.
"Konut üretimi halkın ihtiyacına göre planlanmalı"
Evler boş, yurttaşlar evsizdir; temel insan haklarından biri olan barınma hakkı piyasanın insafına terk edilince ortaya böylesi akıl dışı bir tablo çıkmaktadır. Yaşadığımız konut krizi bir yandan ihtiyacın varlığını gösterirken diğer yandan da konut fazlalığını, plansızlığı ve sadece rant odaklı hareket edildiğini göstermektedir. Sonuçta yurttaşlar barınma sorunu yaşarken konutlar ya yatırım amacıyla değerlendirilmekte ya vatandaşlık için yabancılara satılmakta ya da boş kalmaktadır. Çözüm olarak; kamucu bir anlayışla konut üretimi halkın ihtiyacına göre planlanmalı, ekonomide ısrar edilen akıl dışı uygulamalardan vazgeçilmelidir.” (ANKA)