T24 Dış Haberler
Britanya'da sığınmacıları barındırması planlanan Bibby Stockholm adlı motorsuz dev mavna gemisi, salı günü İngiltere'nin güneyindeki Portland adasına ulaştı. Kraliyet Donanması’nın eskiden kullandığı yüzen hapishane gemilerini andıran mavnanın sığınmacılar için kullanılacak olması, hükümetin meclisten geçirdiği göç yasasıyla birlikte insan haklarının ihlal edildiği yorumlarıyla eleştiriliyor.
İçişleri Bakanlığı'nın "önümüzdeki birkaç ay içinde gemideki kişi sayısını arttırmak için dikkatlice yapılandırılmış bir plan" olarak tanımladığı denemenin bir parçası olarak önümüzdeki haftadan itibaren yaklaşık 50 sığınmacının gemiye taşınacağı belirtildi.
İçişleri Bakanı Simon Murray, küçük teknelerle gelenlerin sayısının ülkenin sığınma sistemini "bunalttığını" ve barınma sağlamanın vergi mükelleflerine günde 6 milyon sterline mal olduğunu söyledi. Lord Murray geçtiğimiz sene 45 binden fazla insanın Manş Denizi üzerinden yasal olmayan yollarla geçiş yaptığını, bunun artık sürdürülebilir olmadığını savundu.
Başbakanlık Ofisi sığınmacıları dev gemilerde barındırmayı savunmuş, bunun onları otellere yerleştirmekten daha ucuz olacağını açıklamıştı.
BM: Britanya'yı insan haklarına olan bağlılığını yenilemeye çağırıyoruz
Tasarının kabul edildiği salı günü, yardım kuruluşları ve sivil toplum örgütleri tarafından "kara bir gün" olarak nitelendirilirken, İşçi Partisi'nden Jess Phillips tasarıyı "insan tacirlerinin rüyası, onların kontrolü için bir araç" olarak tanımladı.
Aile içi şiddet ve güvenlikten sorumlu gölge bakan Phillips, Sosyal Adalet Merkezi adlı düşünce kuruluşunda düzenlenen bir etkinlikte yaptığı konuşmada, "İnsan tacirleri bugün kölelerine, sonunda bir mega gemide gözaltında tutulacakları ya da en başta onları tacir edenlere geri gönderilecekleri yerlerin görüntülerini gösteriyorlar" dedi.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, Britanya hükümetini yasayı geri çevirerek insan haklarına olan bağlılığını yenilemeye çağırırken, "Bu yasa tasarısı, Avrupa da dahil olmak üzere diğer ülkelerin de takip etmek isteyebileceği, sığınma ile ilgili yükümlülüklerin ortadan kaldırılmasına yönelik endişe verici bir emsal teşkil ediyor ve bir bütün olarak uluslararası mülteci ve insan hakları koruma sistemi üzerinde potansiyel olarak olumsuz bir etki yaratıyor" dedi.