İngiltere'de ırkçılık tartışmaları üzerine hükümetin öncülük ettiği bir rapor hazırlandı. Raporda "Birleşik Krallık sistemi artık etnik azınlıklara yönelik ayrımcılık üzerine kurulu değil" sonucuna ulaşıldığının duyurulması üzerine, bazı insan hakları grupları tepki gösterdi.
Irk ve Etnik Eşitsizlikler Komisyonu'nun hazırladığı raporda, aile yapısı ve sosyal sınıfların insanların hayatları üzerinde ırktan çok daha etkili olduğu belirtildi.
Siyahlar ve etnik azınlık gruplarının hakları için çalışan aktivistler ise bu raporun ülkedeki sistematik ırkçılığı görmezden geldiğini ve eşitsizliğin sebebini ailelerle açıklamakla yetindiğini söyleyerek tepki gösterdi.
Muhalefetteki İşçi Partisi de hükümeti, kurumsal ırkçılığı görmezden gelmekle suçladı.
Geçen yıl Mayıs ayında ABD'de George Floyd'un polis tarafından gözaltına alınırken öldürülmesi sonrası başlayan Siyah Hayatlar Değerlidir protestoları İngiltere'ye de yayılmış, sömürge dönemlerinde etkili olan isimlere ait heykeller yıkılmıştı.
Bunun üzerine hükümet, Irk ve Etnik Eşitsizlikler Komisyonu'nu oluşturdu.
Irkçılık karşıtı hak örgütü Irk Eşitliği Vakfı'nın lideri Jabeer Butt, "Rapor, ortaya koyduğumuz politikaların sonuçlarını tamamen reddetmek için yapması gerekenlerin dışına çıkmış gibi görünüyor. Eşitsizlikle ilgili tüm suçu da bireylerin kararlarına ve aile yapısına bağlıyor." açıklaması yaptı.
Ülkenin en büyük sendikalarından olan GMB'nin yetkililerinden Rehana Azam da raporu "Etik dışı ve sorumsuzca hazırlanmış" olmakla eleştirdi; azınlık gruplarından gelen ve siyah işçilerin endişelerini önemsememekle suçladı.
Başbakan Boris Johnson ise raporun yayımlanmasının ardından, raporda yer alan önerilerin gelecek politikaları belirlerken dikkate alınacağını ve "Daha adil bir İngiltere oluşturma hedefine bağlı kalacaklarını" söyledi.
Komisyon 258 sayfalık raporunda, Birleşik Krallık'ın henüz bir "ırkçılık sonrası ülke" olmadığını; ancak eğitimde ırk temelli eşitsizliklerin ortadan kaldırmakta başarılı olduğunu; ekonomi alanında da diğer beyaz çoğunluklu ülkelere model olarak değerlendirilebileceği sonucuna vardı.
Eğitim danışmanı ve eski bir yardım kuruluşu patronu olan Tony Sewell, raporun önsözünde "Engeller ve eşitsizlikler var ancak bunların çeşitli sebepleri var ve çok azının doğrudan ırkla alakası var" ifadelerini kullandı.
Siyah Hayatlar Değerlidir hareketinin İngiltere'deki üyeleri ise sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımda, raporun hukuk sistemindeki eşitsizlikleri değerlendirme konusunda yetersiz kaldığını ve bu sebeple hayal kırıklığına uğradıklarını belirtti. Ülkede siyah vatandaşların beyazlara göre dokuz kat fazla cezaevine girme olasılığı olduğu da aynı paylaşımda yazıldı.
Raporda Siyah Hayatlar Değerlidir hareketindeki "çoğu genç olan" kişilere ırk ayrımına dikkat çektikleri için teşekkür edildi "ancak gelişimin hiçbir şeyin değişmediği konusunda ısrar eden kaderci bir yaklaşımla sağlanamayacağı" konusunda uyarı yapıldı.
Raporun bulduğu sonuçlar şöyle sıralanıyor:
- Etnik azınlık gruplarına dahil çocuklar, zorunlu eğitimde beyaz çocuklar kadar hatta bazen daha başarılı oldular. Daha az başarılı olan tek grup siyah Karayipli çocuklar oldu.
- Eğitimdeki bu başarı İngiliz halkını, son 50 yılda herkese çok daha fazla fırsat sunan bir toplum haline getirdi.
- Tüm etnik gruplarla beyazlar arasındaki aylık gelir farkları yüzde 2,3'e indi. Bu fark 30 yaşın altındaki çalışanlar için ise çok daha az öneme sahip.
- Özellikle hukuk ve tıp alanında farklı gruplardan gelen çalışanlar, çeşitliliği artırdı.
- Bazı topluluklarda ise tarihi ırkçılık etkili olmaya devam ediyor, bu da "derin bir güvensizlik" yaratıyor ve başarının önünde engel oluyor.
İçşi Partisi'nin Kadın ve Eşitlikler Bakan Yardımcısı Marsha de Cordova, raporu "kurumsal ırkçılığı görmezden gelen ayrımcı bir polemik" olarak değerlendirdi. Bir başka İşçi Partili David Lammy de ülkedeki siyahların açıkça göstermeden ayrımcılığa maruz bırakıldığını söyledi ve "Ülkedeki ırkçılığı gerçekten tespit etme konusunda isteksizlik varken yapısal ırkçılık olup olmadığına yönelik bitmeyen tartışmalardan yorulduğunu" ifade etti.
Daha önce hazırlanan Macpherson raporunda, kurumsal ırkçılık "bir kurumun bir topluluğa profesyonel ve gerekli hizmetlerin, renkleri, kültürleri ve etnik kökenleri sebebiyle verilmesinde topluca başarısız olunması" olarak tarif edilmişti.
Komisyon üyelerinden Samir Shah, komisyonun ülkede kurumsal ırkçılık olmadığına inanmadığını ancak terimin "ayrımcı" bir hale geldiğini söyledi.
BBC Radio 4'e konuşan Shah, farklı etnik gruplar arasındaki eşitsizliğin sebeplerinden sadece birinin ırkçılık olduğunu savundu ve "İnsanların seçenekleri var, her zaman zehirli bir ırkçılığın mağduru olmayabiliyorlar." dedi.
Boris Johnson bu komisyonu oluştururken ülkedeki ırkçılık algısının değişmesi ve olumlu yönde adımlar atılmasının hedeflendiğini söylemişti.
Irkçılık karşıtı gruplar ise, Başbakanlık Politika Danışmanı Munira Mirza'nın "Kurumsal ırkçılık bir gerçeklikten çok bir algı olabiliyor" sözleri sebebiyle rapor daha çıkmadan kaygılarını dile getirmişti.
Komisyonu üyelerinin seçimiyle ilgili de eleştiriler getiren aktivistler, raporun "Başbakan'ın duymak istediği şeyleri yazdığını" söylüyor. Hükümet ve komisyon ise, raporun "bağımsız şekilde ortaya çıktığını" ifade ediyor.
Komisyon, diğer etnik gruplarla beyazların işsizlik oranları arasındaki farkların azaldığını, gelir farkının ise son on yıldaki en düşük seviyeye indiğini belirtiyor.
Birmingham City Üniversitesi'nden siyahların haklarıyla ilgili çalışmalar yürüten Prof. Kehinde Andrews, a BBC'ye verdiği röportajda "Rapor, ırkçılığı anlamak için atılmış samimi bir adım değil, yapısal bir değişim de önermiyor" dedi:
"Sorun şu ki kurumsal ırkçılığın olup olmadığı tartışılıyor. Oysaki bu var, açıkça belli ki var ve bu sebeple asıl soru olup olmadığı değil 'bununla ilgili ne yapılmalı' olmalı."
Komisyon, polislerin neden çoğunlukla siyahları durdurup aradığına dair de yeterli bilgi vermiyor. Önerileri arasında 'BAME' ifadesinin kaldırılması yer alıyor. BEMA, Black (siyah), Asian (Asyalı) ve Minority Ethnic (Etnik Azınlık) kavramlarının baş harflerinden oluşan bir ifade.
Komisyon üyelerinden Dr. Maggie Aderin-Pocock ise, raporun "kurumsal ırkçılığın varlığını reddetmediğini ancak odaklandıkları alanlarda bunu teyit eden kanıtlar bulamadıklarını" ifade etti.
İngiltere'nin Maliye Bakanı Rishi Sunak da ırkçılıkla mücadelede önemli gelişmeler olduğunu söyledi. Beyaz bir vatandaşl olmayan Sunak, "Bu ülkede ırkçılık olmadığını söylemiyorum ama çocukken başıma gelenleri düşününce, bunların şimdi başıma geldiğini düşünemiyorum bile." dedi.