Medya

Independent'ın Ortadoğu muhabiri yazdı: Batı neden Türkiye'de yaşananlara sessiz?

"Peki bundan sonra ne olacak, daha fazla katliam mı; tabii ki"

03 Ocak 2017 16:37

Independent’ın Ortadoğu muhabiri/yazarı Robert Fisk, IŞİD’in Reina’daki yılbaşı katliamıyla ilgili olarak "Demokratik yollardan seçilmiş bir diktatör bir komşusunun iç savaşında -Pakistan’ın Afganistan’da yaptığı gibi- ABD ve Suudi Arabistan’dan gelen yardım ve cesaretlendirmeyle Ruslara karşı savaşmak için silah, para ve savaşçı akıtarak rol oynamak istiyorsa, kendisinin büyük kentlerinde katliamdan başka ne bekleyebilir?" görüşünü savundu. 

Fisk, “IŞİD’i bombaladığını savunurken Kürtleri bombalayabilen, Türk askerlerini hem Suriye hem Irak’a konuşlandırırken hiçbir gücün kendi ülkesinin ‘iç işlerine’ karışmaya cüret etmemesini isteyebilen birisinin çok tehlikeli bir yolda yürüdüğü açık” yorumunu yaptı.

Gazete Duvar'da yer alan habere göre ;makalenin özet tercümesi şöyle:

"Bizim ekipten değil"

“Türkiye yalnız. Önce bunun ırkçı sebeplerine bakacağız. Eğer 39 erkek ve kadın yılbaşı gecesi Paris, Brüksel veya Berlin’de katledilseydi, manşetler üç-dört gün sürerdi. Eğer kurbanlar Batı Avrupalı olsaydı, iki veya üç gün daha… Fakat tabii ki burası, halkı her zaman ‘Hristiyan’lar kadar beyaz görülmeyen Müslüman Türkiye olunca, manşetler de çok daha hızlı kayboldu. Biz Batılılar, ‘Bizim ekipten değil’ dedik.

Dolayısıyla, bu makalenin pek az okuyucusu şunu biliyor: Bu katliamın kurbanları arasında Araplar da vardı; sadece minik Lübnan’dan -Müslüman ve Hristiyan- üç kişi öldü ve dört kişi yaralandı. Lübnan televizyonunda katliamın kurbanlarına dair yapılan yayınların da pek farkında değiliz – yıkılmış aile üyeleriyle ürkütücü, duygusal ve davetsiz söyleşiler yapılıyor; öyle tüyler ürpertici ki, Lübnan başbakanı bile gazetecilerden akrabaları yalnız bırakmasını istedi.

"El Nusra: 11 Eylül'ün katili, Halep'in kahramanı"

Sonra askeri sebepler var. Türkiye, Suriye savaşında sorumsuzca davranmıyor muydu? Sınırından IŞİD’e, El Nusra Cephesi’ne (11 Eylül’ün katilleri, Halep’in kahramanları olan El Kaide diye okuyun), açıkça ‘cihatçı’ olmadan insan öldüren ABD-Britanya destekli ‘ılımlı’lara silah ve para akmasına izin vermemiş miydi? Türkiye kendi Kürtleri ve Suriyeli Kürtlerle de savaşa geri dönmedi mi? Türkiye ordusu -bugünlerde fazla vurgulamasak da NATO’nun en büyüğü olan ordu- yakın zaman önce biraz sadakatsiz davranmamış mıydı?

"Suriye'ye karışınca başka ne bekliyorlardı?"

‘Gülenciler’e dair bütün zırvalara rağmen, geçen temmuzdaki darbe girişimi esasında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı devirme amaçlı bir askeri plandı. Eğer demokratik yollardan seçilmiş bir diktatör (bu kişilerin dünya çapındaki sayısı giderek artıyor) bir komşusunun iç savaşında -Pakistan’ın Afganistan’da yaptığı gibi- ABD ve Suudi Arabistan’dan gelen yardım ve cesaretlendirmeyle Ruslara karşı savaşmak için silah, para ve savaşçı akıtarak rol oynamak istiyorsa, kendisinin büyük kentlerinde katliamdan başka ne bekleyebilir? Pakistanlılar Afganistan’a dokundular ve Taliban’ın İslamabad’a yürüdüğünü gördüler. Suriye’ye de dokunursanız, fişekler arka bahçenizde patlar.

"AB de Türkiye'yi suçlayamaz"

Sonra siyasi sebepler var. Türkler eskiden AB’ye katılmak isterdi; artık o kadar istekli değiller ve onları kim suçlayabilir? Dolayısıyla mevcut politikaları şu yönde: Denizleri Avrupa’ya ulaşmak isteyen Müslüman sığınmacılara kapatmanın karşılığında (Angela Merkel sağolsun) AB’nin devasa rüşvetlerini almak, kendilerinin 79 milyon vatandaşı için Avrupa’ya vaat edilen vizesiz seyahati talep etmek, aynı zamanda da Rusya, İran, Çin ve dost olabilecek Arap olmayan diğer uluslarla barışmak.

"Erdoğan dış politikada Osmanlı karşıtı"

Eski Türk imparatorluğu konusunda nostaljik hisseden bir adam için garip bir biçimde, Erdoğan dış politikasında Osmanlı karşıtı hale geldi; daha büyük güçler için 2011’deki devrimlerde flört ettiği Arapları fiilen gözardı ediyor.

"Trump'a fazla güveniyorlar"

Müslüman göçmenlere karşı kısıtlamalar talep etmesi sonrası dönemin başkan adayı olan Trump’ın adının İstanbul’daki kulelerinden sökülmesini isteyen Erdoğan, şimdi Beyaz Saray’daki yeni elemandan eleştiriden muaf bir tavır görebileceğini zannediyor. Ben bu kadar bundan emin olmazdım.

"Erdoğan ittifaklarında vefasız davranıyor"

Ve sorunun bir parçası da bu. Rus jetini düşürüp sonra Rusya devlet başkanına yanaşan, Suriye deviriminin başında Esad’ı çok severken sonra ondan nefret eden, Avrupa’yla flört edip sonra AB’yle alay eden Erdoğan ittifaklarında o kadar vefasız ki, aklı başında olan hiç kimse Halife’ye [Fisk, Erdoğan’a ‘Halife’ diyor] fazla yaklaşmak istemez.

"Çok tehlikeli bir yol"

IŞİD’i bombaladığını savunurken Kürtleri bombalayabilen, Türk askerlerini hem Suriye hem Irak’a konuşlandırırken hiçbir gücün kendi ülkesinin ‘iç işlerine’ karışmaya cüret etmemesini isteyebilen birisinin çok tehlikeli bir yolda yürüdüğü açık.

"Askerler yeni darbe olmasın diye tutuklandı"

Peki bundan sonra ne olacak? Daha fazla katliam mı? Tabii ki. IŞİD, Kürtler, Marksistler, adını siz koyun. Daha fazla darbe girişimi mi? İşte burada, daha önemli olan siyasi ve askeri sorun devreye giriyor. Aralarında 164 generalin de bulunduğu 7 binden fazla Türk askeri geçen ekimde gözaltına alınmıştı. Tabii bunun tek sebebi onları cezalandırmak değildi. Aklı başında olan her ordu bilir ki, bu kadar çok sayıda askeri hapse atmanın amacı onları yargıya teslim etmek değildir.

Hayır, NATO’nın en büyük ordusunda yapılan toplu tutuklamaların amacı, ordunun daha başarılı ve Halife’nin hapiste son bulacağı bir darbe yapmasını engellemek.”


* Independent'ta yer alan makalenin orijinal halini okumak için tıklayın