Dokuz yıl önce şüpheli bir trafik kazasında hayatını kaybeden TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu Sözcüsü ve Fazilet Partisi Gaziantep Milletvekili Mehmet Bedri İncetahtacı’nın eşi Rahaf İncetahtacı, ilk kez konuştu. İncetahtacı, Milli Gazete’ye verdiği röportajda, eşinin öldürüldüğünü ve bunun dokuz yıl sonra da olsa itiraf edildiğini söyledi.
Rahaf İncetahtacı'nın (22 Kasım 2008) röportajı şöyle:
Sayın İncetahtacı, eşinizin vetafının üstünden tam 9 yıl geçti. Üzerinde birçok soru işareti taşıyan bu trafik kazası ile ilgili bu süre içinde birçok yorum yapıldı. Ama ilk kez geçtiğimiz günlerde TBMM eski Susurluk Komisyonu Başkanı Mehmet Elkatmış, eşinizin ‘it kapanı’denilen bir yöntemle kazaya zorlanarak öldürüldüğünü açıkladı. Ne diyorsunuz bu konuda?
Dokuz sene sonra evet öldürdüler dediler. Bu bile bizim için az olsa da bir teselli. Çünkü hem öldürdüler, hem onu suçladılar. Dediler ki hız yaptı ve sekizde sekiz kusurlu buldular. Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışan bir tavır sergilenmesi gerekir. Türk halkının seçtiği bir milletvekiline sahip çıkılması gerekir. Ve kimin ne için öldürdüğünün araştırılması gerekir. Çünkü geleceğe sahip olan insanları yok ediyorlar ve Türkiye’nin önünü kapatıyorlar. Bunlar Türkiye’nin sadece şimdiki zamanını değil geleceğini de etkiliyor. Aynı uygulama sadece Türkiye’de değil tüm İslam ülkelerinde uygulanıyor. Dokuz sene önce biz bunu biliyorduk. Herkes ama herkes -biz de dahil- korkuyor. Bu yüzden de derin bir sessizlik hakim oluyor.
Sizce kim var bu olayın arkasında? Kimler yapıyor veya yaptırıyor bu faili meçhul olayları? Bu faili meçhul cinayetlerin arkasında mutlaka MOSSAD ve CIA’in çıkarları var. Çünkü Siyonizm ve emperyalizm sistemleri bugün ve yarın için planlar yapmıyorlar. Onlar yüz senelik planlar hazırlıyorlar. Ve biz halk olarak olayları seyrediyoruz ve 50 sene sonra ancak anlıyoruz. Çünkü medya ve arkasındaki güçler herkesin beyinlerini hipnotize ediyor. Liderimiz Erbakan Hoca’nın 20 sene önce söyledikleri şimdi birer birer ortaya çıkıyor. Ama hala hiç kimse bunu anlamak istemiyor. 28 Şubat sürecini yaptıran güçler, aynısını Mehmet Bedri İncetahtacı’lara, Adnan Kahveci’lere yaptılar ve onları yok etmeye çalıştılar. Ve Sayın Aydın Menderes’i sakat bıraktılar.
Hayır ve şerrin kavgası kıyamet gününe kadar devam edecektir. Bu hayata sadece dünyayı kazanmak için gelmedi insanoğlu. İmtihan için geldi ve cenneti kazanmak için geldi. Maalesef bunu bilenler çok az ve gereğini yapanlar daha azdır. Onun için ben eşim adına rahatım ve huzurluyum. Ve inanıyorum ki, belki bir dokuz yıl daha sonra eşime suikast yapanlar ortaya çıkarılacak.
Ben aynı yıl gerçekleşen iki olaya dikkat çekmek istiyorum. Ahmet Taner Kışlalı cinayeti 21 Ekim 1999’da işlendi, Mehmet Bedri İncetahtacı suikasti ise 21 Kasım 1999’da. Birer ay aralıkla öldürülmeleri sizce bir tesadüf mü?
Gerçekten ilginç bir benzerlik… Zaten Ahmet Taner Kışları suikasti olduğunda, eşim olay hakkında dedi ki, ‘Bu iş burada bitmez’. Bence bunları yapanlar aynı güç ve aynı zihniyet. Cinayeti izlerken eşim çok tedirgin oldu ve dedi ki, ‘Bu iş burada bitmez, mutlaka buna karşılık olarak bir başka kişiyi öldürecekler’ Bunu söyledi. Ve tam bir ay sonra eşimin başına bu olay geldi.
Merhum Bedri İncetahtacı uçağa geç kaldığı için hızlı gidiyordu, o yüzden kaza yaptı deniyor. Ancak biz biliyoruz ki aynı uçakla gidecek olan Mehmet Elkatmış daha sonra yola çıkıyor ve kaza yapan aracın yanından geçiyor. Geç kalması söz konusu muydu? Eşim, uçak yolculuğu varsa yatmadan önce mutlaka telefonun saatini ayarlar. O gün de öyle yaptı. O sabah telefon çalmadan önce eşim kalktı ve giyindi. Telefon çaldığında kalktım ve baktım ki eşim hazırdı. Gitmeye hazırdı ama sanki gitmek istemiyordu. Ama kadere karşı gelinmiyor. Bir tedirginliği vardı. Zaten son üç aydır oldukça tedirgindi. Bana diyordu ki son zamanlarda, ‘Bazı şeyler var, ben sana anlatamam, anlatırsam sen kaldıramazsın. Onun için ben bunları kendi içimde saklıyorum, sana anlatamıyorum’. Öyle diyordu sık sık. Ama bunu belki son üç ay üç defa söyledi. Hiçbirşey yokken, birden bire bunu söylüyordu.
Mehmet Elkatmış’tan şok iddialar!Son aylarda sıkıntılı bir dönem yaşıyordu anlaşılan.
Evet, sıkıntılıydı. Sanki son yolculuğuna gitmek istemiyordu. Bu Köln yolculuğu aslında daha önceden yapılacaktı. Bir ay önce yapılacaktı, ama ertelemeye çalıştı, ancak bir ay erteledi. Gitmek istemiyordu. Ve baktı ki artık kaçış yok, mecburdu, gidecekti. Altıncı his vardır ya, bir şey hissediyor, ama tam anlam veremiyordu. Fakat şunun altını özellikle çizmek isterim, kesinlikle ve kesinlikle uçağa geç kalma, gecikme gibi bir durum yoktur.
Arabanın freniyle oynandı, hiç fren izi yoktu
Olaydan sonra aracın hemen kaldırılması hakkında ne düşünüyorsunuz? Yeterli inceleme yapıldı mı sizce?
Bence, olaydan önce arabanın frenleri üzerinde oynama yapıldı. Çünkü hiç fren izi olmaması normal bir durum değil. Kanal D’de ilk günlerde bir görgü tanığı çıkardılar. Televizyonda gördüm. Diyordu ki ‘Bir kamyon ve bir araba onun aracını sıkıştırdı’. Bu görgü tanığını bir daha hiç çıkarmadılar ve bir daha bununla ilgili tek kelime yorum yapılmadı. Yani yok edildi bu sözler. Televizyona sadece bir sefer çıkarıldı ve sonra da kapatıldı.
Olayın olduğu yere gittiniz mi, aracı incelediniz mi?
Ben kaza yapan aracı sadece televizyonda gördüm. Ama televizyonda gördüğümde anladım ki bu normal bir kaza değil. Sanki araba prese girmiş ve çıkmış. Hiçbir araba normal bir trafik kazasında kolay kolay öyle bir duruma gelemez. Üstelik araba BMW. Yani oldukça sağlam bir otomobil. Böyle bir otomobili hiçbir normal kaza o hale getiremez. Arabanın görüntüsünden bir suikast olduğu anlaşılıyordu.
Peki araçtaki özel eşyalarını teslim aldınız mı kazadan sonra? Teslim aldım. Eşyaları zaten el çantası, içindeki bazı özel eşyalar, öyle fazla bir şey yoktu. Eşim bir yere giderken az şeyler alıyordu yanına, birkaç kitap, notlar ve çantası…
Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, hem adaylığını açıkladığı basın toplantısında hem de Genel Başkan seçildiği Saadet Partisi Kongresi’nde, Mehmet Bedri İncetahtacı’yı rahmetle andı. Salonda bulunan ve ekranları başında izleyen yüzbinlerce insan da O’nu rahmetle andı. O an neler hissettiniz?
O zaman anladım ki, insan ömrü zamanla ölçülmüyor, ne kadar hatırlanırsa ve ne kadar anılırsa, amelleriyle, yaptıklarıyla ölçülüyor. Bizler için, eşimin unutulmaması, sürekli hatırlanması gerçekten çok önemli. Daha önce de söylediğim gibi, eşim adına gerçekten rahatım ve huzurluyum. Allah’a şükür o şehittir ve şu anda en iyi, en güzel yerdedir.