HDP İmralı Heyeti, İmralı’da Abdullah Öcalan’ın sekretaryasında yer alan iki hükümlünün Silivri’ye sevk edilmesine ilişkin basın toplantısı düzenledi. Heyet adına açıklama yapan Sırrı Süreyya Önder, iki hükümlünün Silivri’ye sevk edilmesine ilişkin olarak, “Abdullah Öcalan’a bu yaklaşım Marmara Denizi kadar hendek kazmak demektir” dedi.
Önder, Silivri’ye gönderilen tutuklularla görüşmelerinin fiilen engellendiğini belirterek, “Ne sürgünlerin nedenini, ne arkadaşların sağlığını, ne Sayın Öcalan’ın güvenlik ve sağlık durumunu bilmiyoruz” diye konuştu.
İMC’de yer alan habere göre, Önder, HDP Meclis Başkanvekili ve İmralı Heyeti üyesi Pervin Buldan’ın Adalet Bakanı’yla ısrarla görüşmeye çalıştığını ancak Bakan’ın birinci gün telefonlara çıkmadığını, ikincide verdiği yanıtın da “Rutin işlem olduğu” yönünde olduğunu bildirdi.
Sırrı Süreyya Önder’in açıklamalarından satır başları şöyle:
“İlk sorduğumuzda siyasi sorumluların hiçbirinin bu sürgünden haberi olmadığını gördük. Muhataplarımız ya ilk defa bizden duydular, ya da çok iyi rol kesiyorlar.
Rutin olan bu kabinenin kendisidir. Rutin ciddiyetsizlik bu ülkeyi pençesine almış bu ülkeyi kıvrandırmaktadır. Ciddiyetle yakından uzaktan alakası yoktur. Bu ülkede adalet bakanı olacaksınız, barışın teminatı olduğu bir yerde, barış mimarının tutulduğu bir yerde hayati bir yaptırım uygulanacak, siz bizden işiteceksiniz. Eğer bizden işitmemiş olsaydı, başkan vekili aradığında şöyle şöyle sürgün olduğu diye bir açıklama yapması gerekirdi. Rutin olan bu seviyesizliktir, ciddiyetsizliktir. İmralı gibi bir yerde böyle bir rutine ne hukukta, ne siyasi ahlakta zerre kadar yer olmalıdır.
Bu vesileyle hükümetten her konuda konuşmaya çok düşkün sözcülerinden, temsilcilerinden ve Başbakanından acil açıklama istiyoruz. Kamuoyunu derhal net bir şekilde yalana başvurmadan bilgilendirmekle yükümlüdürler.”
“Bu heyet, ülkeyi uzunca bir süre barış sürecine çekmeyi başardı”
“Hep birlikte hatırlayalım. Bugünkü şartların her biri çözüm süreci başlamadan önce vardı. Sayın Öcalan’a tecrit uygulanıyordu, bu tecrit kaldırılması için binlerce insanın ‘Sayın Öcalan irademizdir’ şiarıyla, tecrit kaldırılsın, müzakere başlatılsın temel önermesiyle açlık grevi başladı.
Bugün gibi, temelsiz, ciddiyetsiz, gayri ahlakı Tamil formülü, Sri Lanka formülü öneriliyordu. ‘Bunların Kandil’de işi ne’ diye, dokunulmazlıklarımızı kaldırma, bizi cezaevine göndermenin hesaplarını yaptıkları günlerdi.
Açlık grevi direnişi müzakere sürecine hükümete sevk edilen en önemli siyasi tutum olarak tarihteki yerini almıştır. Biz o gün hükümetle görüşmeleri başlattık. Buradaki heyet, eş genel başkanlarımız Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılma sözünü, barınma ve görüşme koşullarının düzeltilmesi sözünü aldıktan sonra cezaevlerindeki ve geniş kesime yayılan açlık grevini bitirme konusunda inisiyatif geliştirdik, bitirdik. Ondan sonra ilk İmralı görüşmeleri başladı. Ahmet Türk ve Ayla Akat vekillerimiz gittiler. Burada gördüğünüz heyet diyalog ve müzakere süreci yaklaşımıyla ülkeyi uzunca sürece barış ve demokratik umut sürecine çekmeyi başladı.”
“Savaşa davetiye çıkarılıyor”
“Sayın Öcalan’ın konusunda, kendi sağlığı konusunda halkını ve örgütünü endişeye sevk etmek savaşa davetiye çıkarmaktır. Hükümet bu yanlıştan ve hepimize toplumsal maliyeti çok büyük olabilecek gelişmelerden korunmak için bir an önce dönülmelidir.
Öcalan’a yönelik bu yaklaşım, Marmara denizi kadar bir hendek kazmak anlamına gelecektir. Sizin basit bir hezeyan ve pervasızlıkla kazdığınız bu hendek, daha sonra kapatılması için çok büyük emek ve çabayı gerektirecek.”
“Sekretarya sizin önerdiğiniz kurumdur, eğip bükemezsiniz”
“İmralı heyeti olarak hükümete şunu söylemek istiyoruz: En temel ahlaki tutumunuza bir an önce geri dönün. Verdiğiniz sözlerin hakkını yerine getirin. Sekretarya sizin önerdiğiniz, kalıcılığını istediğiniz kurumdur. Kafanıza göre eğip bükemezsiniz.
Otoriterlik beraberinde daima zulmü getirdiği kadar çaresizliğin görünür olduğunu da getirir. Otoriterliğe yönelenler, her gün daha fazla zulüm yapmadan bu otoriterliklerini baki kılamazlar. Bölgesel gelişmelerdeki derbederlik hepinizin malumudur. Sayın Öcalan bölgedeki bu kaosa, keşmeşeke getirilebilecek en insani ve çözüme dönük en nitelikli önermelerin sahibidir. Bunu hükümet temsilcileri de teyit etmiştir. Ortadoğu’da mezhep temelli, inanç temelli, birbirine düşman eden yaklaşımlar yerine Ortadoğu’yu halklarevi yapma temelinde en demokratik teklifi sunmuştur.”
“Kaosa kapı aralanıyor”
Leyla Zana ile birlikte, Öcalan adına hükümet yetkililerinin bilgisi dahilinde önemli görüşme ve diyaloglar geliştirdiklerinin hatırlatan Önder, “Hem devletle hem Öcalan’la sonuçlarını paylaşmıştık. Bu aşamaya getirmek, bölgedeki daha büyük kaosa kapı aralamak demektir” diye konuştu.
“Artık Sayın Öcalan’ın üzerindeki tecridi kaldırmak da değil, artık Sayın Öcalan’ın özgürlüğünü acil gündem olarak önümüze koymuş durumdayız” diyen Önder, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Eğer siz yeni bir anayasayı önünüze koymuşsanız, önce bütün düşmanlaştırma zeminini ortadan kaldırmalısınız. Niyetler amellere göre belirlenir. Eğer niyetiniz demokrasiyse, soğan doğrar gibi kesilen cezaların, müebbet hapislerin, 15 yıl, 20, 25 senelerin toplumda yarattığı tahribatları tamir etmekle başlayabilirsiniz.”