Gündem

İmamoğlu'ndan müsilaj sorunu açıklaması: Bir kişinin sözüyle değil, bilimle hareket ederek bu sorunu çözmek zorundayız

"Kanal İstanbul’a karşı çıkmak, 16 milyon insanın insani sorumluluğundadır"

05 Haziran 2021 17:45

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Marmara Denizi’ndeki müsilaj sorununa ilişkin olarak, "Bütün belediyeler, bütün kamu kurumları, özel kuruluşlar, sanayi kuruluşları, tarım yapan insanlarımız, devletin bakanlıkları topyekun ortak akılla tek şartla; bir kişinin sözüyle değil, bilimle hareket ederek, bu sorunu çözmek zorundayız" dedi. 

İBB Başkanı İmamoğlu, Kadıköy Kurbağalıdere’de vatandaşlarla bir araya geldi. İmamoğlu'na CHP milletvekilleri Turan Aydoğan ve Mahmut Tanal, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Sara Odabaşı da eşlik etti. 

Kurbağalıdere’yi, “zor ve sıkıntılı bir alan” olarak tanımlayan İmamoğlu, “Bugüne geldiğimizde; bu güzel çevreyi hep beraber başardık, birbirimizi alkışlıyoruz. Kurbağalıdere, bitirilmiştir ve güzel olmuştur. Burada ciddi bir emek var. Geçmişte de yapılmış işler var. Ama çok uzadı, çok yavaştı. Hızlandırdık. İSKİ'nin, Göztepe Merdivenköy Kavşağı’ndan başlayan ve buraya kadar devam eden yoğun bir çalışmasıyla işin altyapı sürecini tamamladık. Amacımız ne? Ataşehir'in içine de girecek şeklide, bu hattın kesintisiz bir yaya aksı olmasını sağlamak” dedi.

"Çevre, ulusal bir güvenlik meselesidir"

İstanbul’un derelerindeki ıslah çalışmalarının süreceğini belirten İmamoğlu, Ayamama örneğini verdi. “Sadece dere ıslahı ile uğraşmıyoruz” diyen İmamoğlu, “Buraları yaşam alanlarına, yaşam vadilerine dönüştürmek için uğraşıyoruz. Oranın yeşil bir biçimde, 4-5 ilçeyi birbirine bağlayan, yani isteyenin aslında bisikletiyle, yürüyerek , koşarak işine bile gittiği, gezmeye gittiği bir hatta dönüşmesini arzu ediyoruz. Bunu İstanbul'un 15 noktasında yapıyoruz. Dere noktalarını değerlendirerek İstanbulluların doya doya yaşayacakları alanlara dönüştürüyoruz” ifadelerini kullandı. Dünyada, çevreyle ilgili uzmanların “ulusal güvenlik masaları”nın en önemli fertleri haline geldiğine dikkat çeken İmamoğlu, şunları söyledi:

"Bir kişinin sözüyle değil, bilimle hareket ederek, bu sorunu çözmek zorundayız"

“Çünkü, çevreyi iyi yönetemezseniz, çevreyle ilgili tedbirleri iyi almazsanız, artık o bir ulusal güvenlik meselesidir. Çünkü çevrenin, ne yazık ki, eğer siz ona kötü davrandığınızda, insanlara dönüşü çok kötü olabiliyor. İnsanlar, hayatlarını kaybedebiliyor. Bakın önümüzde bir meseleyi tartışıyoruz. Müsilaj, deniz salyası denilen meseleyi konuşuyoruz. Onu bunu suçlamak için hiçbir zaman konuşma yapmadım; burada da yapmayacağım. İşimize bakacağız biz. Milletimiz, bize işine baksın diye oy verdi. İşini iyi yapamamış kişiyi konuşmak, zaten ona da prim kazandırır; gerek yok. Biz, işimize odaklanacağız. Önümüze bakmaktan kastım şu: Marmara Denizi; ona gözümüz gibi bakmamız gerekiyor. Dünya’nın en genç denizlerinden birisi. Dün bir bilim insanımızla sohbetini yaptık. Bu akşam, Halk TV’de yayınlanacak. Bir saati aşkın sohbetimizde dedi ki; ‘Marmara, daha çocuk. Hatta doğum sancısı yaşayan bir anını düşünün; öyle bir çocuk.’ 3-4 bin yıllık bir geçmişi var. Dünya tarihine göre, daha dün. O bakımdan ona gözümüz gibi bakmalıyız. Bütün belediyeler, bütün kamu kurumları, özel kuruluşlar, sanayi kuruluşları, tarım yapan insanlarımız, devletin bakanlıkları topyekun ortak akılla tek şartla; bir kişinin sözüyle değil, bilimle hareket ederek, bu sorunu çözmek zorundayız.”

TIKLAYIN - Erdoğan: Talimat verdim, denizlerimizi müsilaj belasından kurtaracağız

"Bu işin milleti, ülkesi de olmaz"

Yarın, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Marmara Belediyeler Birliği tarafından Kocaeli’nde düzenlenecek çalıştaya davetli olduğunu belirten İmamoğlu, “Bu konuyu, yarın orada konuşacağız. Bu sorunu çözmeye dönük bir modeli gerçekleştirilebilirsek, ne mutlu bize. Bu işin partisi, A kişisi, B kişisi olmaz. Daha ileri de gideyim: Bu işin milleti, ülkesi de olmaz. Çevreye burada verdiğiniz bir zararın, bir bakmışsınız bir başka ülkede bedelini ödeyen insanlar olabilir. Aynı şekilde bu, bizim için de geçerli. Hatırlayın; Karadeniz’in karşısında bir nükleer facia yaşandı. Yıllarca onun korkusuyla yaşadık. O bakımdan çevreyi korumak, insani bir sorumluluktur. Sadece milli bir sorumluluk değildir” diye konuştu.

"Kanal İstanbul’a karşı çıkmak, 16 milyon insanın insani sorumluluğundadır"

Çevreyle ilgili yapılan katliamların engellenmesine ve iklim değişikliği ile mücadeleye dönük mücadelede, herkesin sonuna kadar sorumlu olduğunun altını çizen İmamoğlu, “Biz, yaptığımız mücadelede sizlerin önündeki idare yetkisi verdiğiniz insanlar olarak; Kadıköy Belediye Başkanı, ben ya da diğer siyasiler, bir mücadeleyi verebilir. Ama bu mücadele, sadece bu kesimle verilirse, bu birileri tarafından siyasi bir mücadele olarak algılanabilir. Çevre ile ilgili mücadelede, 16 milyonun her bir ferdi sorumludur ve mücadeleye katkı sunmalıdır. Başka türlü kazanamayız. Bunu lütfen unutmayın. Dolayısıyla; Marmara Denizi’ni bitirecek olan, bu şehrin tarihi geçmişini yok edecek olan ve İstanbul’u büyük bir güvenlik sorunu yaşatacak olan, sadece birilerinin cebine para girsin diye düşünülen, başka hiçbir haklı tarafı olmayan; bırakın müsilajı, tümden Marmara’yı yok edecek olan Kanal İstanbul’a karşı çıkmak, 16 milyon insanın insani sorumluluğundadır. Bir partiye ya da bir kişiye ait değildir.
Bunu anlatıyoruz, anlatmaya devam edeceğiz. Akıl ve bilim bana ne anlatıyorsa onu anlatıyorum zaten. Bana ait tek bir cümlesi yoktur. Akıl ve bilimin ifade ettiği bir biçimde bu işin yanlış olduğunu anlatıyoruz” dedi.

"Bir defa da bu şehri içten sev"

İmamoğlu şu ifadeleri kullandı: 

“Bu şehir, şunu kaldırmıyor artık. Daha fazla yapalım, daha çok bina yapalım, daha çok beton yapalım. Yani Kalamış’ın şu hali bize yetmiyor; buraya binalar yapalım, başka başka tesisler kuralım… Bu şehir bunu kaldırmıyor arkadaş; kaldırmıyor. Kal-dır-mı-yor. Bakın; bu hataların her birimiz bir parçası olmuş olabiliriz geçmişte. Her birimiz, bir eksik yapmış olabiliriz. Çevreye kötü davranmış olabiliriz. Sıkıntılı birtakım hareketleri, her birimiz küçücük de olsa, büyük de olsa yapmış olabiliriz. Ama pişman olma zamanı be! Pişman ol yahu! Ya bir defa da bu şehri içten sev ya. Burayı, bu güzelliği sizinle paylaşmaya geldim ama bu çevre gününde ben sizinle bir de dertleşmeye geldim. Beni dinleyen her vatandaşımıza, buradan çağrı yapıyorum: Bu meseleyi ciddiye alın. Dünyanın en güzel şehri, bize emanettir. Bütün insanlığın bize emanetidir. Yetmez; Fatih Sultan Mehmet'in emanetidir, Mustafa Kemal Atatürk'ün emanetidir. Hepimizin geçmişinin bize emanetidir. Emanete ihanet olmaz; yapmayın. Yani benim doğduğum köyümde kopan bir dal, benim canımı yakıyor. Yani benim köyümde yakıyor da İkizdere’de yakmıyor mu canımı? Orada koparılan ağaçlar ve dallar, içimi dağlıyor. Yakmıyor, dağılıyor. O bakımdan, bizim doğaya zarar vermeye artık haddimiz yok; milletçe de tahammülümüz yok. Bu yönüyle sizlerle dertleşmek istedim."

"Sevelim bu şehri"

“Özenle hareket edelim, doğayı sevelim, bu güzel, bu kadim kent İstanbul’umuzun havasına, suyuna, toprağına, o toprağından fışkıran bereketine, ağacına, çiçeğine, hayvanlarına, her şeyine sahip çıkalım” 

“Sevelim bu şehri. Bak; bu şehri seversek, hep beraber ülkemizi sevmiş oluruz. Öyle yaparsak, birbirimizi sevmiş oluruz. Oradan çıksa çıksa; barış çıkar, huzur çıkar, ahlak çıkar, başarı çıkar, üretim çıkar, ekonomi oluşur, sanat olur. Böyle bir kent, böyle bir ülke oluruz; bu kadar basit. Lütfen, bu çevre gününde, sizi buna davet ediyorum. Çevre Günü’nden 1 gün önce doğmuş olduğumu, diyeceksiniz ki, ‘yeni mi öğrendin?’ Değil; ama yani çevre gününe eşlik edeli beri bunu biliyorum. Dün, her pasta keserken, ‘Dilek tut’ dediler. Ben de dedim ki; ‘Zaten tuttum, 26 yıldır Dilek’le evliyim.’ Ama size söyleyeyim: Dilek'le beraber, 26 yıldır yuvamız ve çocuklarımız için hangi dileği tutuyorsak, ben, bu şehrin bütün çocukları için, insanları için aynı dileği tutuyorum bugün.”

"İstanbul'a yeni, pırıl pırıl kilometrelerce kordonlar geliyor"

“İstanbul'a yeni, pırıl pırıl kilometrelerce kordonlar geliyor; milyonlarca metrekare parklar geliyor. Kemerburgaz Kent Ormanı’nı gezin. Atatürk Kent Ormanı’nı gezin. Salı günü, tam Esenyurt-Beylikdüzü hattında, neredeyse 100 bin metrekareye yakın, nasıl ihmal edilerek metruk kalmış bir yeri, bir anda güzel bir parka dönüştürdüğümüzü -açılışını yapacağım- göstereceğiz. İstanbul'un farklı noktalarında, milyonlarca metrekarelik park yapmanın keyfini, onurunu yaşıyorum. Lütfen bunları takip edin. Bu dediğim yerleri görün. Bunların hepsi sizin ve sizin paranızla yapılıyor. Her tek kuruşunuzu, ahlaklı bir şekilde harcamak için elimizden gelen çabayı yerine getiriyoruz. Her tek kurşunuzun hakkını vermek için, kentimize hizmet ediyoruz. Allah, sizlere beni mahcup etmesin; ekibimi de. Bu güzel şehrin Kadıköy’ümüzün Belediye Başkanı’nı da mahcup etmesin. Hep birlikte sizlere güzel hizmetler verelim. Çünkü, her şey çok güzel olacak; bunu sakın unutmayın. Hepinizi, Dünya Çevre Günü’nde, çevrenin güzelliğiyle, bütün o içtenliğiyle, sıcaklığıyla kucaklıyorum."