Gündem

İmamoğlu'ndan Erdoğan'a "ana muhalefet" yanıtı: Türkiye'nin yüzde 75'i karşında, onları lekeliyorsun"

18 Mart 2025 15:51

Güncelleme: 18 Mart 2025 16:30

T24 Haber Merkezi

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dün sosyal medya hesabından yaptığı "Demokrasimizi zehirleyen toksik muhalefet anlayışının tüm belirtilerine ana muhalefete baktıkça şahit oluyoruz" açıklamalarına, "Her gün insanına, topluma 'muhalefet' diyor, 'ana muhalefet' diyor. Yani bugün, Türkiye'nin yüzde 75’i karşında. Sen, bütün yüzde 75’i muhatap alarak, onları lekeliyorsun" yanıtını verdi.

Erdoğan dün sosyal medya hesabından ne yazmıştı?

"Demokrasimizi zehirleyen toksik muhalefet anlayışının tüm belirtilerine ana muhalefete baktıkça şahit oluyoruz. Asli sorumluluklarını yerine getirmeyenler, genel başkanı ve o makama göz dikenleriyle, tüm vakitlerini 3 yıl sonraki seçime hasrederek illüzyon peşinde koşuyorlar. Birileri kendi parti içi çekişmelerini ve kişisel hırslarını ülkenin meselesi haline getirmeye çalışsa da hakikatler gün gibi ortadadır. Karşımızda yolsuzluğun, hırsızlığın, taciz ve tecavüzün, son olarak da sahtekârlığın tüm bünyeyi sardığı çürümüş bir yapı bulunuyor. Terör örgütlerine kaynak aktarmaktan yakıt tankerleriyle sebze meyve taşıma skandallarına… Şişirilmiş konser faturalarıyla vurgun yapmaktan kadınlara had bildirme edepsizliklerine kadar ne ararsan istisnasız hepsi var. Daha kendi partilerini yönetemeyenlerin, kendi evlerinin içine çeki düzen veremeyenlerin, henüz şaibesiz bir toplantı dahi yapamayanların ülke idaresine talip olma iddialarını ise sadece tebessümle takip ediyoruz. Bizim gündemimiz bellidir: Biz deprem gibi, sağlık gibi, tarım gibi, enerji gibi, ekonomi gibi, dış politika gibi ülkenin gerçek ihtiyaçlarının çözümleriyle uğraşıyoruz. Ülkemize geçtiğimiz 23 yılda kazandırdıklarımızı taçlandıracak daha büyük başarıların peşinde koşuyoruz. AK Parti’nin bunca yıldır iktidarda kalmasını sağlayan işte bu anlayış, işte bu pratiktir."

İmamoğlu,  Edirnekapı Şehitliği’nde düzenlenen 18 Mart Çanakkale Şehitleri Anma Günü Programı’na katıldıktan sonra kabristanda dua eden şehit yakınlarıyla bir araya geldi ve mezarlara karanfil bıraktı. Buradan İBB’ye geçen İmamoğlu, kurum koridorunda sosyal medya hesabından canlı yayın yaptı. Canlı yayında Erdoğan'ın dün akşam paylaştıklarına yanıt veren İmamoğlu, şunları söyledi:

"Gece 22.30'da attığı twetteki cümlelere bakın"

Ramazan ayındayız ve Ramazan ayında insanlar ülkesine, milletine bereket, huzur, sağlık diler. Ama bu ülkenin Cumhurbaşkanı… Ben, dün akşam sosyal medyada… Gece 22.30… Yani insanlar iftarını açmış bu ülkede, teravihe gitmiş, duasını etmiş, evine gelmiş; huzur bekliyor, huzur istiyor. Bu ülkenin, son genel seçimde seçtiği Cumhurbaşkanı’nın attığı tweet… Ya da belki kendisinin de haberi yok. Çevresinde oluşan bir kısım aklı evvelin yazıp, çizdiği de olabilir… Bilemem. Ama bundan sorumludur. Tweetinin içindeki kelimelere bakın bir Ramazan akşamı… Ve Ramazan akşamından bir gün sonra, yani bugün, şehitlerimizi bir birlikte anacağız, beraber anacağız. Onlara olan minnet duygularımızı anlatacağız. Onlara olan en güçlü vefamızı sunacağız… Ve onun bir gece öncesinde; yani Filistin'de insanlar katledilirken, Türkiye'de işsizlik sorunu tavan yapmışken, adaletle ilgili duygu sarsılmışken, yüzde 85-90’a yakın insanın adalet sistemine güvenmediği bir ortam varken; bir avuç, ne olduğu belli olmayan insanların, bütün yargıçlarımızı, bütün savcılarımızı zan altında bıraktığı bir dönemi yaşarken, bu ülkenin Cumhurbaşkanı’nın, milletin oyuyla seçilmiş Cumhurbaşkanı'nın gece 22.30’da attığı tweetteki cümlelere bakın.

"Türkiye'nin yüzde 75'i karşında, onları lekeliyorsun"

'Demokrasimizi zehirleyen toksik muhalefet!’ Ve devam ediyorum. Cümlelerin içinde bakın… ‘Karşımızda yolsuzluğun, hırsızlığın, taciz, tecavüz, sahtekarlık, çürümüşlük!’ Bu lafları Cumhurbaşkanı kuruyor. Bu lafları, ülkeyi yöneten Cumhurbaşkanı ortaya koyuyor. ‘Edepsizlik’, işte ‘saygısızlık’… Kelimelere bakar mısınız? Bir Ramazan akşamı, ülkenin Cumhurbaşkanı milletine huzur tesis etmek için çaba gösterecekken, haksızlığa, hukuksuzluğa uğrayanlara moral verecekken, kendisi kurduğu bu cümlelerle muhalefete saldırmayı, bir ülkenin yetkili Cumhurbaşkanı, muhalefete saldırmayı, Ekrem İmamoğlu'na saldırmayı, yakın çevresine saldırmayı kendine meslek ediniyor. Ve bu şekilde, sosyal medyada yayınlar yapıyor her gün. Her gün insanına, topluma ‘muhalefet’ diyor, ‘ana muhalefet’ diyor. Yani bugün, Türkiye'nin yüzde 75’i karşında. Sen, bütün yüzde 75’i muhatap alarak, onları lekeliyorsun. Ben, şu anda buraya şehit ailelerinin yanından geldim. Gazilerin yanından geldim. Ne dediklerini ben duydum. Bütün bu duyguları yok sayıyorsun, insanlara hakaret ediyorsun, topluma hakaret ediyorsun… Böyle bir yönetim anlayışı olabilir mi? Bu devletin kurumları kimin? Bu milletin oy verdiği partiler kimin? Böyle bir saygısızlık olabilir mi? Topluma, millete böyle saygısız cümlelerle, sosyal medya yazılımları olabilir mi?

"Milletimizin huzurunu risk altında görüyorum"

O bakımdan ben, milletimizin huzurunu risk altında görüyorum, tehdit altında görüyorum. Ve bu huzuru bertaraf eden, kötü duruma düşüren, kötü bir yönetimle, Cumhurbaşkanı'nın kötü sözleriyle bütün milletimiz muhatap olmak zorunda kalıyor. Bir sabah bile insanlar huzurla ayağa kalkamıyor. Elinde çanta, kapısında bekleyen yargı mensupları… 3-5 kişi, bir avuç insan… Kendisi zaten Ekrem İmamoğlu'nun her mevzusuna savcılık yapma konusunda kararlı… ‘Heybedeki turpu’ milletin önüne koymuş! Ki neyse o turp? Yazıktır, günahtır. Bu millete, bu memlekete artık zarar vermeyi bırak; görevini yap. Bu kurumda kreş hizmeti verenler sorgulanıyor. Kent lokantası açanlar soruşturuluyor. Bu memleketin iyiliğini isteyen ve çalışan insanlar sorgulanıyor, yargılanıyor. Böyle bir şey olamaz. Biz, bu memleketin huzurunu istiyoruz. Bir adım bile geri atmayız. O kötü cümleler, benim ağzıma bile almayacağım, dilime almayacağım, asla yazmayacağım, kamuoyuyla paylaşmayacağım o kötü cümlelerin her bir kelimesi, vız gelir tırıs gider.

"Bir milim bile geri adım atmayacağım"

Burada net ifade ediyorum: Allah, bu memleketi kötü insanlardan, kötü duygulardan, koltuğu için her şeyi yapma ruhuna sahip insanlardan korusun. Koruması için de ben, sonuna kadar mücadele vereceğim. Her bir arkadaşım için mücadele edeceğim. Bu vatanın her bir evladı için mücadele vereceğim. Şuraya işe girmek için gelen her kardeşimin hakkını korumak için mücadele vereceğim. Atanamayan her öğretmen için mücadele vereceğim. Hakkını, hukukunun yenildiğini iddia eden milyonlarca, devlet kapısında bekleyen, sırası bir türlü gelemeyen, ama bir avuç insanın mutlu olduğunu gören, hakkının, hukukunu yendiğini söyleyen on milyonlarca bu ülkenin genç insanının hakkını, hukukunu koruyacağım. Bundan sakın zerre şüpheniz olmasın. Bir milim bile geri adım atmayacağım. Allah, bu memleketi korusun. Allah, bizi şehitlerimize, gazilerimize mahcup etmesin. Bu memleketin birliği ve dirliği için, en güçlü hizmeti vermemize vesile olsun. Burada görevlendirdiğin, o bir şekilde aparat gibi kullandığın hiçbir kişiden de kurumdan da korkmuyorum. Hiç. Zerre. Hepsi milletin karşısında haddini bilecek, günü geldiğinde. Bu kadar net söylüyorum. O bakımdan bu kötü cümlelerin, bu milletin bir daha huzuruna gelmemesi için de bir an önce bu dönemin değişmesi için de mücadelemi sonuna kadar vereceğim."

"1780 alım için 70 bin kişi başvurdu"

İmamoğlu, kuruma alınması muhtemel memur adaylarının mülakata alındığı “cam oda”yı da ziyaret etti. Adaylara ve mülakatları şeffaf bir biçimde gerçekleştiren uzmanlara başarılar dileyen İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi bünyesinde; İBB, İETT ve İSKİ kadrolarına 1780 çalışan alınacağını, yaklaşık 70.000 kişi başvurduğunu söyledi. İmamoğlu, "Bu aslında ülkemizin, bugünkü iş arayan insanlarımızın ne kadar zor durumda olduğunun da bir göstergesi açıkçası. Burada, tek bir kişinin dahi hakkının, hukukunun çiğnenmediği bir ortam var etme konusunda titiz davranıyoruz. Zaten KPSS sınavında aldıkları puanlara göre, arkadaşlarımız 5 katına yakın bir kişiyi çağırmak durumunda ve o şekilde çağrılarını yapıyorlar. Kapalı kapılar ardında değil, şeffaf bir ortamda. Bir de bütün görüşmeler kamerayla, sesli kayıt altında" diye konuştu.

 


Gökçer Tahincioğlu: Sabahattin Ali cinayeti sadece bir devlet operasyonu değil, cezalandırma mekanizması; hem öldürüldü hem de unutturulmak istendi