Politika

İmamoğlu'ndan 'Avrupa Günü' kutlamasında AB'ye göç ve İsrail eleştirisi: İnsani ve demokratik değerleri farklı coğrafyalarda tutarlılıkla savunmuyor

“AB, göçmenleri Türkiye gibi ülkelerde tutmayı politika haline getirmiştir”

07 Mayıs 2024 20:01

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Avrupa başkentlerinin İsrail’in Gazze’ye saldırılarına karşı yeterince tepki göstermediğini söyledi. Avrupa Birliği'nin göçmen politikalarını da eleştiren İmamoğlu, Avrupa’nın insani değerleri farklı coğrafyalarda tutarlı şekilde savunmadığını ifade etti. 

Salı günü Haliç Kongre Merkezi’nde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu’nun ev sahipliğinde 9 Mayıs Avrupa Günü için erken bir kutlama düzenlendi. Kutlamaya çok sayıda AB ülkesinin temsilcileri, iş ve siyaset dünyasından isimler ve medya mensupları katıldı. 

Törenin başlangıcında Türkiye’nin de üyesi olduğu Avrupa Konseyi’nin ve aday ülke olduğu Avrupa Birliği’nin resmi marşı olan Ludwig van Beethoven’ın Ode to Joy bestesi de çalındı.

Kutlamada bir konuşma yapan İmamoğlu, Avrupa ülkelerinin Gazze politikası konusunda eleştirilerde bulundu. 

“Avrupa’daki mevcut hükümetlerin Gazze’de yaşananlara verdikleri, daha doğrusu veremedikleri cevap da, Avrupa’nın insani değerlerinin farklı coğrafyalarda tutarlı bir şekilde savunulamadığı anlamına geliyor” diyen İmamoğlu, “Aralarında kadınların ve çocukların bulunduğu on binlerce masum Filistinli’nin tüm dünyanın gözlerinin önünde katledilmesinin daha yüksek bir sesle eleştirilmesi ve kınanması gerekmez mi?” diye konuştu.

Bazı Avrupa ülkelerinde Filistin yanlısı protestoculara yapılan müdahalelere değinerek sözlerine devam eden İmamoğlu, “Bazı hükümetler bırakın kendileri bunu yapmayı, bunu yapan vatandaşlarının toplantı ve gösteri haklarını, ifade özgürlüklerini kısıtlama yoluna gidiyor. Bu ise Avrupa’nın demokratik değerler üzerinde yükselen evrensel bir barış projesi olma niteliğinin sorgulanmasına yol açıyor. Bizim gibi, Avrupa idealini önemseyen insanları endişelendiren en önemli konulardan birisi budur” ifadelerini kullandı. 

Batı başkentlerini İsrail’e karşı daha sert tepki göstermeye çağıran İmamoğlu şöyle konuştu:

"İsrail’in dün (Pazartesi) ateşkes teklifini reddederek, 1.5 milyon Filistinlinin sığındığı Refah kentine askeri harekat başlatmasını da yine izlemekle mi yetineceğiz? Avrupa’yı ve insani değerlere önem veren tüm ülkeleri bu vahşete dur demeye çağırıyorum. Gazze’de olanlar insanlık tarihinde kara bir leke haline gelmiştir. Buna daha fazla izin verilmemelidir. "

“AB, göçmenleri Türkiye gibi ülkelerde tutmayı politika haline getirmiştir”

İmamoğlu, Avrupa’nın göçmenlere yönelik politikaları hakkında da eleştirilerde bulundu. 

Avrupa’nın kendini demokratik ideallerin muhafızı olarak konumlandırdığına dikkati çeken İmamoğlu, “Avrupa, bu değerleri tutarlı bir biçimde savunduğunu samimiyetle söyleyebilir mi?” diye sordu. 

Avrupa başkentlerinin göçmenleri Türkiye gibi AB’ye sınırdaş ülkelerde tutmayı bir politika haline getirdiğini söyleyen İmamoğlu, şöyle devam etti: 

“Bu durum mülteci meselesinin popülist ve yabancı düşmanı siyasi söylemlerde kullanılmasına zemin hazırlıyor ve sağ otoriterlik Avrupa’da güçleniyor. Oysa, Türkiye ve İstanbul, dünyada en çok sığınmacıya ev sahipliği yapan ülke ve şehirlerin başında geliyor. Buna rağmen, Türkiye’de demokratların güçlenmesi önemlidir.” 

“AB’nin demokratik bir Türkiye’yi kucaklaması gerektiğini fark etmesi elzemdir”

İmamoğlu konuşmasında, Avrupa’nın kendi demokratik sorunlarıyla mücadele ederken Türkiye’nin rolünü sıklıkla göz ardı ettiğini söyledi. 

“AB’nin, ‘önce Avrupa’ vizyonunun demokratik bir Türkiye’yi kucaklaması gerektiğini fark etmesi elzemdir” diye konuşan İmamoğlu, şöyle devam etti: 

"Avrupa’ya yönelik varoluşsal tehditlerle mücadele, Türkiye’yi de içeren kapsayıcı bir yaklaşımı gerektirmektedir.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz, Türkiye’yi her zaman Avrupa’nın ayrılmaz bir parçası olarak gördük ve kendimizi Avrupa meseleleri ve çözümlerinin paydaşı olarak konumlandırdık. İddiamız şudur: Birleşik ve demokratik bir Avrupa, Türkiye’nin katılımı olmadan gerçekleştirilemez.

Bu nedenle, Avrupa Birliği’nin genişleme politikaları tartışılırken Türkiye’nin adının geçmemesi, 60 yıldır süregelen ortaklık ilişkisinin ve 20 yılı aşkındır devam eden üyelik sürecinin yok sayılması kabul edilemez. 

İstanbul’un karbon-nötr bir şehir olması ve iklim değişikliğine adaptasyon programı gibi Avrupa Birliği ile beraber başarılı projelere de imza attık. Fakat bunlar yeterli değil. Önümüzdeki dönemde, Avrupa Birliği’nin yerel yönetimlerle daha yakın çalışmasını ve etkisi halkımız tarafından da hissedilebilen projeleri birlikte hayata geçirebilmeyi hedeflemeliyiz. “

“Mart 2024 yerel seçimleri Türkiye’deki demokratik gerilemeye son verdi”

Konuşmasında CHP’nin 46 yıl sonra sandıktan birinci parti çıktığı ve kendisinin de tekrar İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiği 31 Mart yerel seçimlerine de değinen İmamoğlu, “Mart 2024 yerel seçim sonuçları Türkiye’deki demokratik gerilemeye son verdi. Seçmen muhalefeti güçlendirerek, siyaset zeminindeki meşruiyeti yeniden dağıttı” dedi.

İmamoğlu 31 Mart sonuçlarının Türk halkının demokratik değerlere olan bağlılığını gösterdiği değerlendirmesinde bulundu. 

İmamoğlu, "Bu siyasi zeminde CHP, liyakatli adaylarla halkın karşısına çıktı ve ülke genelinde her kesimden 3,5 milyondan fazla yeni seçmen kazandı. Bugün Türkiye nüfusunun yüzde 65’inden fazlasını ve ekonomisinin neredeyse yüzde 80’ini oluşturan belediyeleri sosyal demokrat belediye başkanları yönetiyor. CHP, Türk siyasetinin yeni ağırlık merkezi haline geldi" dedi. 

Büyükelçi Meyer-Landrut: İlişkiler istediğimiz noktada değil ama çok dirençli

AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut konuşmasında Avrupa Günü kutlamasına ev sahipliği yaptığı için İmamoğlu'na teşekkür ederken, Ankara'daki görevinden ayrıldığında Türk misafirperverliğini özleyeceğini söyledi. 

Türkiye'deki dört senelik görev süresini tamamlayan Meyer-Landrut, Delegasyon Başkanı olarak İstanbul'da ilk ve son kez bir Avrupa Günü kutlamasına katıldı. Avrupa Birliği Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, AB Türkiye Delegasyonu Başkanlığı'na yine Meyer-Landrut gibi Alman bir diplomat olan Thomas Hans Ossowski'yi aday göstermişti. 

Türkiye-AB ilişkilerinin istedikleri seviyede olmadığını vurgulayan Meyer-Landrut, "Kompleks, çok yönlü bir ilişkiye sahibiz. Fakat Türkiye bir aday ülke; ilişkilerimiz on yıllar öncesine dayanıyor ve sayısız, emsalsiz krizler karşısında ne kadar dayanıklı olduğunu gösterdi. Geçen sene Türkiye'de yaşanan depremler trajedinin ortasında AB'nin yanınızda durduğunu ve duracağını gösterdi" diye devam etti. 

31 Mart'ta tekrar seçildiği için İmamoğlu'nu sahnede de tebrik eden Meyer-Landrut, "Gösterdiğiniz liderlik, işbirliğimizin geliştirilmesinde önemli rol oynadı" dedi. 

Konuşmasında sıkça İstanbul'un güzelliğine de değinen Meyer-Landrut, Fransız şair Alphons de Lamartine'in "Dünyaya sadece bir kere bakma hakkım olsa İstanbul'a bakardım" sözlerine atıfta bulundu.

Meyer-Landrut'a veda

İmamoğlu konuşmasını İngilizce tamamlayarak, görevini devretmeye hazırlanan Meyer- Landrut'a veda etti. İmamoğlu, "Sevgili Nicolas, I want to say good bye only today, but in the future I want to say welcome many times. Thank you very much. (Şimdilik veda ediyorum ama gelecekte sana birçok kez hoş geldin demek istiyorum.)" dedi.

Konuşmalardan sonra göreve 2020 yılında pandemi günlerinde başlayan ve 6 Şubat 2023 depremlerinde AB'nin Türkiye'deki en üst düzey temsilcisi olan Meyer-Landrut'un geçen 4 sene yaptığı çalışmalar sırasında çekilmiş görüntülerden oluşan bir video gösterildi. 

Cengiz Çandar: İmamoğlu'nun ev sahipliğinde kutlanması gelecek için umut kırıntısı

DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Cengiz Çandar, İmamoğlu'nun potansiyel bir cumhurbaşkanı adayı olarak öne çıktığına dikkati çekerek, Avrupa Günü'nün onun ev sahipliğinde kutlanmasının AB-Türkiye ilişkilerinin gelecekte farklı yöne evrilebileceğine işaret ettiğini söyledi.  

M. Kaan Kurtuluş ve Cengiz Çandar

Avrupa Günü kutlamasında T24'ün sorularını yanıtlayan Çandar, 2000'li yılların başında Türkiye'nin AB üyeliği için çok çaba sarf ettiğini ifade ederek, "2024 yılından bakıldığında AB'nin Türkiye'deki demokratlar için büyük hayal kırıklığı yarattığını, iki tarafın da ilişkilere dürüst bir yaklaşımı olmadığını" ifade etti: 

"İki taraf da (hem AB hem Türkiye) sahtekarlık yapıyor: Biri 'Tam üyelik hedefinden vazgeçmiş değiliz' diyor, sonra virgül koyup Avrupa’yı eleştirmeye başlıyor. AB ise son derece anlaşılır şekilde 'Siz Kopenhag kriterlerinin bile gerisine düşmüş durumdasınız. AB üyesi olacak durumda değilsiniz ama biz sizden vazgeçmek istemiyoruz' diyor. Arayı bence gayrı ahlaki bir anlaşma olan (Eski Almanya Başbakanı) Merkel’in başını çektiği mülteci anlaşması bağlıyor. Avrupa, Türkiye’nin başta Suriyeliler olmak üzere mültecilere gardiyanlık yapmasından ve para karşılığında onlara ev sahipliği yapmasından memnun. Türkiye mızmızlanınca 'Daha ne kadar istiyorsanız verelim' diyorlar. Yani karşılıklı sahtekarca bir ilişki var arada. Bu çok can sıkıcı bir şey. Ben Avrupa Birliği’nin Türkiye’deki insan haklarının ihlallerinin ortadan kalkması, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanması konusunda çok da istekli olduğundan emin değilim. Tersine, 85 milyonluk Türkiye’nin Avrupa üzerine yüklenmesinin getireceği sıkıntılardan da kendilerini kurtarmış oluyorlar. Zaten Türkiye’nin de böyle bir talebi yok. Olsa da AB’ye entegre olacak bir hali yok. Aman bu iyidir halindeler. Türkiye’deki demokratlar için AB büyük bir hayal  kırıklığı açıkçası. Özellikle Gazze’yle ilgili gelişmelerle Avrupa değerleri diye bir şey gerçekten var mı, bu da sorgulanmaya değer bir hale geldi. Umarım gelecekte bu değişir"

Çandar, "En azından Avrupa Günü'nün Türkiye'de hala kutlanıyor olması ve İstanbul’da potansiyel cumhurbaşkanı adayının himayelerinde yapılabilmesi galiba ileride AB-Türkiye ilişkilerinde bir şeyler olabilir duygusunu kırıntı olarak besliyor" değerlendirmesinde bulundu. 

Avrupa Günü'nün tüm AB ve aday ülkelerde kutlandığı 9 Mayıs'ta Ankara'da da bir etkinlik düzenlenecek.