26 Temmuz 2022 21:00
T24 Haber Merkezi
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, katıldığı canlı yayında gündeme dair soruları yanıtladı. İmamoğlu, Financial Times gazetesine verdiği röportajda söylediği "Görevden alınabilirim" yorumu hakkında, "İstanbul önümüzdeki 2023 seçimlerden hemen sonra gerçek sahibi olan AK Parti'nin olacak deniyor. Neden 2024 yerel seçimleri denmiyor? Bunu diyen akıl, seçimi iptal eden akıl beni de görevden alabilir" dedi.
İBB'nin Florya tesislerinde gerçekleştirilen canlı yayında İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Habertürk kanalında gazeteci Fatih Altaylı'nın sorularını yanıtladı. İmamoğlu'nun söyleşisinden öne çıkanlar şöyle:
"Tatil meraklısı bir insan değilim. Eşimle yıllardır en çok münakaşa ettiğimiz alandır bu alan. Babam bana 'çalışma delisisin' derdi. Hayatım öyle geçti. Sabah 5-6 gibi kalkarım. 18 yaşından beri öyleyim. Şimdi de öyleyim. Tatilci bir belediye başkanı mıyım, yoksa her anı manipüle edilen biri miydim, ona bakmak gerekir.
3 senede toplam 2 gün tatil. Bana en yakınım 3 katı tatil yapmış. Cumhurbaşkanı, İBB başkanıyken benden 4 katı tatil yapmış. Ben kasım ayında maratona girdim. 7 ayı aşkın kampanya yürüttüm. 2-3 günlüğüne tatile gittim.
3 yılda 10.2 milyarlık yatırım yaptık. Şu an İstanbul'da bu görüntüler yaşanmıyor. Üsküdar'da kara ile deniz birleşmiyor. Hiçbir ilçede böyle bir görüntü yok. Esenyurt'ta 2 sene önce dere yatağını imara açmışsınız, kim AKP ilçe başkanlığı, İBB AKP döneminde...
Bu dünyada var mı? Dere yatağını küçültmüşsünüz, dolayısıyla her yağmurda o sokağı sel basıyor. 800 milyon liralık yatırım yapıyoruz orada. Zemin altı izinleri iptal edildi. O günden bu güne bodrum yaşamına müsaade edilmiyor.
Sel olduğunda oraya gidecek, çizmeleri giyecek bir belediye başkanı değilim. Ben ilk başta giydim çizmeyi, arkadaşlarımla yola çıktım. İstanbul'un 107 noktasında 10.2 milyarlık yatırım yapıyoruz.
Tek bir noktada baskın var. 3.600 personel, Genel sekreter, başkan vekilleri, İSKİ genel müdürü, ben telefon başındayım ve iş çözülmüş. Saat 8-9'da bir bakan çizmelerle oraya gelince duyuldu. Bakan oraya gelince Ekrem İmamoğlu'nun pozisyonu neden sorgulandı? Her şey çözülmüş, gelip oraya çizme giyip şov mu yapmam gerekiyor. Bu şovdur. Ben bunun parçası neden olayım. Ben hanedan babası değilim, ben aile babasıyım. İktidarın nimetleri çevresinde dönüp dolaşan çocuğum yok. Benim ailemin hiçbir ferdini siyasi mecranın etrafında göremezsin.
İki konuyu unutturmayacağım. Biri, benim MOBESE takip edilme sürecinin üzerini kapatmaya çalışlar. Bunu yapan, sızdıran... İkincisi, beni ölüme tehdit edenin açıklamasıyla ilgilenmemesi.
İnancım gereği Diyanet İşleri Başkanı'nı ben kabul etmiyorum, benim başkanım değil. Siyasi bir açıklama yapıp, birisi hakkında iftirada bulunurken onu teyit edercesine gülüyorsanız, beni temsil etmezsiniz. En büyük günah iftiradır. Benim Diyanet İşleri başkanım olamazsınız. Ben sünni bir ailenin çocuğuyum, müslümanım, şahsen benim olamazsınız.
Hırsızlar, çaldılar dediler. İçişleri Bakanı, sandık başlarında terörist tespit ettik dedi. 1 kişi sorgulandı mı, 1 kişi ceza evine girdi mi? Biz bunları unutmayız, bunar demokrasinin yüz karası günleriydi. Bunları yaşatanlar şimdi iftiranın peşinde, manipülasyonun peşinde. Bu insanlara karşı kazanmanın yolu da popülizm yapmak, yalandan yere çizme giymek değildir. Ben bu insanlara karşı büyük mücadele veriyorum, iş yaparak mücadele veriyorum.
Ben onunla konuştum. Onun sözleri değil, herkes hata yapabilir. Benim iyi bir yol arkadaşım, ona güveniyorum. O benim duruşumu bire bir temsil etmez. Bizim 'sözcü' meselesi farklı olabiliyor, söylediği de yanlış anlaşılabilir, yanlış da söyleyebilir. Bu nedenle sözcülüğü kaldırdık.
Bu söz ve duygu benim değil dedim Hemen özür diledim. Hata yapabilirim. 3 yıllık siyaset yaşamımda böyle hatalar üzerinden kimlik tarifi yapmayı uygun bulmuyorum. Vicdansız bir yorum olarak görüyorum. Bu anlamda kendime güveniyorum. Benim her şeyi bilmem mümkün değil. On binlerce akıl danıştığım insan var. Moderatör anlayışıyla şehri yöneten bir başkanım.
Orada vermek istediğimiz mesaj tasarruf kültürünün bu kurumda paranın çar çur edilmeyeceği bir dönemin mesajını vermek içindi. Baltalimanı arıtma tesisini aralık ayında açacağız. Yenikapı arıtma ile birlikte zaten o bölgeye hizmet ediyor. Burada yeni bir sistemin varlığıyla bir arıtma tesisi iddiası ortaya konmuş. Buraya yapılmasın diyen oranın iki AK Partili belediye başkanıydı.
Bir milyar liranın üzerinde bir masrafı vardı Yenikapı arıtma tesisinin. Bu tesis 30-35 yıllık çınar ağaçlarının olduğu ormanın içiydi. Haliç'in kıyısındaki arıtma tesisinden çıkan atık Haliç'e verilecekti. Haliç kıyısında böyle bir şey yapmak doğru değil. Buraya su verme riskini kimse alamaz, neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Şu anda o alana park yapıyoruz. Alibeyköy tramvayını bitirdik, yeşil alanı hizmete açtık. Bundan dolayı iptal ettik, o kadar mutluyuz ki.
Ekrem İmamoğlu 1 buçuk yıllık belediye başkanı iken müsilaja nasıl sebep olur. Müsilaj raporu da hazırladık. 23 tesis, bedeli neredeyse 1 milyar euro. Bunun içerisinde Silahtarağa yok. Tamam yapalım ancak suya zam yok, İller Bankası tek kuruş kredi vermiyor.
Bu devletin kurumlarının 3 senedir tek bir kuruşunu almadık. Sadece bütçeden pay alındı. Kredi almadık, olan krediler iptal edildi. Aklınıza gelecek tüm devlet kamu kurum ve kuruluşları. Biz dersimize çalıştık, kurumları çalıştırdık. Bakanlara yazı yolladık. Müsilaj meselesi samimiyetle çözülür. Melen Barajı'nda şu an çalışma yok. Sözleşme tasfiye edilmiş. Durmuş şu anda.
İstanbul genelinde 227 adet proje alanına baktık. 130 alanda inceleme yapıldı. Burada yapılan incelemelerde imar planlarına ve plan süreçlerine baktık. Burada işletilen hukuki süreçleri de araştırdık. Temel amacımız şuydu: İstanbul'da özerk alanlardan ne kadar kazanç sağlandı. Büyük ölçekli çalışılan alanlarda birkaç hususu ele aldık.
Yeşil alanı konut alanı yaptınız, AVM yaptınız gibi. Askeri orman ve alanları dikkate alalım dedik. Buraları imara açmaktan söz ediyoruz. Bir emsal arsayı üç emsal yapılıyor, böyle alanları da inceledik. Bu alanlarda toplam 16 milyon 112 bin 518 metrekare inşaat üretilmiş.
Orman alanlarından 751 bin 590 metrekare inşaat alanı üretilmiş. İmar artışlarından ötürü 10 milyon 514 bin 106 metrekare ekstra inşaat alanı üretilmiş. Burada 8 askeri alan var, imara açılan alanlar var. Bunlar son 15 yılın eseri. 3,5 kat artış yapılmış.
Bu ne demek: Bir Bahçelievler demek. Ya da bir Beyoğlu demek. Çılgın proje diyorlar ya, bunun anlamı nedir biliyor musunuz? Bunun anlamı donatı alanı iken imarlı alana alınan alandan üretilen kazanç 890 milyar 743 milyon lira.
İmar artışından üretilen alanla elde edilen kazanç, 519 milyar 6 milyon lira. İmara açılan orman alanlarından kazanılan 29 milyar liraya yakın. Kaçak imar mevzuatına aykırı plan artışı 30 proje de olmak üzere toplam 1,5 trilyon lira. 85 milyar dolar. Bu kazanç rant. Kamu bu parandan faydalanmadı. Bu para 2022 İBB bütçesinin tam 21 katı anlamına geliyor. TOKİ'nin 18 yıllık kentsel dönüşüm faaliyetlerinin 8 katı anlamına geliyor.
Biz şu an bu şehirde birkaç yarış birden veriyoruz. Bitirilmeyen hatta hiç başlanmayan 10 metroda birden çalışıyoruz. Yerin altında 10 binin üzerinde insan çalışıyor. Dev enerji tesislerini kuruyoruz. Belediyenin işi değil ama katı atık yakma tesisi 1.6 milyon insanın enerjisini üretiyor.
380 bin anneye kart dağıttık, çocuklarıyla birlikte ücretsiz dolaşsınlar diye. Yanlış şehir politikaları üzerinden en derin yoksulluğun yaşandığı kenttir İstanbul. 200 bin çocuğa süt dağıtıyoruz. Tek bir fotoğraf gördünüz mü? Sayın Cumhurbaşkanı çıkıp sordu, söz verdiniz yapmadınız dedi.
Şu anda 32 tane kreş var, seneye 10 bin çocuk eğitim olacak. Bizden önce sıfırdı. Her şeyi başkalarına devrettiler. 3 senede 5 bine çıkaran 10 senede yurt sorununu çözer. Bizi kendilerinin 25 yıllık dönemiyle kıyaslıyorlar. İstanbul'a ihanet ettik diyenlerle siyaset yarışı veriyoruz. Söz verdiğimiz işlerde, bütün engellemelerine rağmen en az yüzde 65-70 başarıya ulaştık.
40'tan fazla yolsuzluk ve usulsüzlük soruşturma dosyalarımıza el konuldu. Halk ekmek için çektiğimiz çileleri gazete ve TV'lerden gördünüz. 300 yeni otobüs alımını cumhurbaşkanı onaylamadı. Bizi zorladılar ancak 160 otobüsü kendi gücümüzle satın aldık. Ancak İstanbul zaman kaybediyor. Uyduruk kararlarla Galata Kulesi elimizden alındı.
Onların anladığı, bildiği tarzda çılgın projelerin peşinden koşmadık. Akılcı, mantıklı... Rumeli Hisarı neden çürümeye bırakılır. Sarayburnu neden çöplük içindedir? Kara surları neden çökmek halindedir. Biz 100'ün üzerinde restorasyon yapıyoruz. Bir mirasa sahip çıkma konusunda olağanüstü başarılara adım attık.
75 bin üniversite öğrencisine 4.500 TL karşılıksız burs veriyoruz. Bunlar yoktu. 100 bine yakın test kitabı dağıttık. Biz bunları kimsenin gözüne sokmuyoruz. 1 milyon 200 bin aileye destek olduk. Askıda faturada 380 bin fatura ödendi. 70 bini aşkın istihdam sağladık.
Biz satmadık. İş bitmiş. Sözleşme yapılmış. 2018'den önce 918 milyon lira yatırılmış. Sözleşme almış yürümüş, siz ne diyorsunuz. Şu anda bu yargı ve bu süreçle ilgili benim yapacağım şeyler kısıtlı. Danıştay tarafından planın iptali için dava açılıyor. Önümüze geliyor mesele. Ya ben bunlarla yürüyeceğim bu inşaatın ortağı olacağım ya da paramızı alacağız. İki şey yaptık. Bir paramızı aldık. 2 milyar 80 milyon lira. Bu esnada Danıştay'dan iptal kararı çıktı. Şu anda orada plansız devam ediyor.
421 milyon lira satılmış 12 sene önce. Buraya CHP'li birkaç meclis üyesi dava açıyor. Ortada bir dava var. Davayı satın alan kaybetmiş. Artık bir işlem yapılması gerekiyor. Biz de çağırdık biz sana para veremeyiz. Bu apara AKP döneminde tahsis edilmiş ve harcanmış.
Oturduk protokol yaptık. Sana paranı 1 sene sonra ödeyebiliriz. Bir karara daha ihtiyacımız var o da satış kararı çıkarsa kabul ederim dedim. Oy birliği ile Meclis'ten karar çıktı. Mutabakat yetkisi ve satış yetkisi aldık. Burayı satın alan firmaya parasını verdiğimiz an tapu bizim oluyor. Şu an oranın Özyeğin'e devri söz konusu değil. Ciddi bir kar elde edebilirsek burayı satacağız.
Yarattıkları demokrasi krizine karşı meydan okuyoruz. İstanbul'da her vatandaşımızın eşit ve adil hizmet almasını, paylaşımdan faydalanmasına gayret ediyoruz. Yarattıkları ekonomik krize rağmen meydan okuyoruz. Yoksulun yanında, burslar, yurtlar, kreşler açıyoruz. Sosyal yardım bütçesini 5 katına çıkardık. Bütçemizin yüzde 11'i sosyal yardım.
Ormanlara yıllarca bakmadılar, Atatürk Havalimanı'nın pistlerini yeşil alan yapacağız diye söktüler. Yeşil alan dedikleri ne kağıt üzerine çizdikleri Millet Bahçesi. Adını bile söyleyemediler. Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi...Ne yaptıklarının farkında değiller, şaşkınlar. Biz onun için yarattıkları çevre krizine karşı çıkıyoruz.
Araç sayısını artırmadık. Süt dağıtımı için araç aldık. Sayısı 100'ü geçmez. Onun dışında lüks olmayan araç dizaynı yerli araçlardan seçildi, fiyatı makul. Yılda bir araç ihalesi yapıyoruz. Geri iade ettiğimiz araçların dışında sayı artırmadık. Ne kadar gerekiyorsa o kadar var. Şurası bile israfın imzası. Bu şatafat var.
Uzun süre bir göreve sahip olmanın, eş dost akraba partili gibi bir yapı var. Yüzde 5'i geçmez benim şu anki çalıştıklarımdan tanıdıklarım. Liyakatinden dolayı işe alıyoruz, partisine bakmıyoruz. En objektif en şeffaf işe alım sürecini yönettik. Mansur Bey ile kapışmayız, birbirimize güç veririz.
Aynı anda İBB'nin ilk defa 3 kadın genel sekreteri oldu. Başarılıdır, liyakatlidir, çalışır. Biz neye talibiz, Türkiye'nin uzlaşmacı diline. Biz 557 tane terörist var İBB'de dediler. 8 ay geçti. Çıktı mecliste masaya vurdu. 20-30 kişi alındı, benim sorumluluğum değil.
86 bin çalışanımı zan altında bıraktınız. 20-30 kişi için çıkarılan kararı da doğru bulmuyorum. Terörle iltisaklı ise neden geziyor dışarıda. İşten neden çıkardın diyorlar ben çıkarmadım kanun çıkarıyor. Zaten görevden almak için can atıyor.
Kürt ve şafi vatandaşlara hizmet etsin diye gassal aldım, diyorsun ki bu terörist. Bunun sorumlusu ben değilim. Dünyanın hiçbir adil ülkesinde bunu anlatamazsınız. 8 aydır çalışanlarımızı mağdur ettiler.
Bana ahmak dendi, ben de sözünü iade ettim. Hakkımızda erteleme kararı verilen hakimin sürüldüğü haberi var. Eylül'de tekrar yargılanacağım, kime yargılanacağım? O hakim kim? Kim ne için gelecek? Tüm bu süreçleri yaşatan bu ülkeyi yöneten akıl.
İstanbul önümüzdeki 2023 seçimlerden hemen sonra gerçek sahibi olan AK Parti'nin olacak deniyor. Neden 2024 yerel seçimleri denmiyor? Bunu diyen akıl, seçimi iptal eden akıl beni de görevden alabilir.
Siyasete başladığım günden bu güne bu tarz siyasi kurguların parçası olmadım. Proje ürettim, insanları ikna ettim. Bu şehrin iyi bir yer olması için anlattım. Bu süreç beni Beylikdüzü Belediye Başkanı yaptı. Belki de Kanal İstanbul için ilk konuşmayı yapan benim. Ben yaşadığım alana ilgili, süreci takip eden bir insanım, işim bu.
Siyaset ile ilgili kurumsallığa inanan bir insanım. Sayın Genel Başkanımızın bana göre en iyi yol arkadaşıyım 2010 yılından beri. Her konuda mutabakat sağladık. Bizim bağımızı hiç kimse kendi sahasının bir oyunu haline getirmeye kalkmasın, mağlup olurlar.
Bir insan hakkında 1 buçuk yıl boyunca, Hürriyet'ten Sabah'a günde 6-7 köşe yazısı yazılır mı? Anlamaya çalışıyorum. TV alt yazılarında her akşam aylarca Kılıçdaroğlu mu İmamoğlu mu yazıyor. İstanbul seçimleri böyle bir tarif yapmış insanların beynine, ben yapmadım.
(Cumhurbaşkanlığı adaylığı ile ilgili) En az 7-8 kez TV'lerde her zaman benim böyle bir niyetim yok, bu doğru bir metot değil. Daha büyük sorumluluklar var. Şu an benim sorumluluklarım var. İstanbul'a layıkıyla hizmet ederek mesaj vermek. Mesaj, Millet İttifakı en iyisini yapar. Bütün bu sorumluluk duygusuyla İstanbul üzerinden Türkiye'ye mesaj veriyorum. CHP'lilere de mesaj veriyorum, evet biz böyle yönetiriz.
Ortada altılı masa var. Türkiye'nin geleceğini tasarlıyor. Otoriter sürecin kurbanı edilmeyecek bir Türkiye var etmek için. Kasada para yok, umutsuzluk reytingi 10 üzerinden 8. Genel Başkanımız, İyi Parti'yi sürecin içerisine soktu. Bu süreç bizi 2019 yerel seçimlerinde Millet İttifakı sürecine getirdi. Biz de seçimi kazandık.
Altılı masanın mimarı Genel Başkanımız. Bir süreç yönetiyor. CHP'li olan herkesin olduğu gibi benim de iradem onun elinde. İmza atacağı karar, İmamoğlu'nun neferi olacak karardır. Ekrem İmamoğlu'ndan genel başkanımıza daha yakın bir çalışan olamaz.
Ne acı ki, defalarca yazı yazmamıza, iş birliği önermemize rağmen, devletimizin birimleri bu göç meselesinde bizi yanına bile yaklaştırmak istemiyor. Halbuki can damarıyız. Yerel yönetimlerin bu denli sürecin dışında bırakıldığı hiç bir dünya devleti yok şu anda.
Kişi başı su kullanım üzerinden baktığımızda 19,5 milyon insana hizmet ediyoruz. 2-2,5 milyon civarında İstanbul'da mülteci var. Ancak bu engellenemiyor. Tutarlı, sağlıklı bir göçmen politikası uygulamadık. Dış politikadan alın, sınır ve yurt içindeki dağılıma kadar... Partizanlık üzerinden yaptılar bunu.
Kucaklayın ama kucaklamanın da bir biçimi var. 1912 Balkan Savaşı'ndaki acı göç ile kıyasladılar. Kırım göçünü buna benzettiler, olacak iş değil. Her şeyi siyasete alet ediyorsunuz. Tüm bu tutarsız alan, şu an Türkiye'nin başına büyük bir dert getirmiştir.
Tek bir lira bütçe ayrılmıyor bu konuda bize. Göç Büro'su kurduk. Hatay, Adana feryat ediyor. Bakmayın Gaziantep, Kilis feryat edemiyor. Onlar zavallı, dilleri tıkalı belediye başkanları. Ankara ne derse onu yapıyor. Esas feryat onlarda. Bir şehrin nüfusunu aşan göçmeni kabul eden dünyada bir ülke gösterin, yok.
© Tüm hakları saklıdır.