AYŞE BOZKURT - T24
Hayatımda çok büyük bir yer tutar
okumak. Heran bir şey ler okumak ister canım. Hep elimde okunacak
bir materyal vardır. Öyle yer, zaman da aramam. Daha doğrusu ne
yaparsam yapayım okumadan duramam. Dişimi fırçalarken, yemek
yaparken hatta yerken, uyumadan önce, kahvemi içerken. Kitap,
dergi , gazete olmadı broşür mutlaka birşeylere değmeli gözüm.
Hele dergilere bayılırım. İlk sayı
hastalığım başka bir yazı konusu olur.
Çok severim dergi okumayı.
Özellikle spesifik dergileri. Farklı konular, aklıma gelmeyen
meslekleri tanıtan yazılar, haritada yerini bilmediğim uzak
diyarların fotoğrafları. Uzman yazılarıdır çünkü onlar.
Gidip görmek, kütüphanelerden yararlanmak, araştırma yapmak
gerekir.
Ama bir istisna dışında .Bir tek
kadın dergilerini sevemedim gitti. Hep öneriler, yapılacak top
tenler dekore edilecek villalar, alınacak trendi kıyafetler.( Al al
da öyle kapılır gidersen, kredi kartı ektrsesi gelince bayılma
ama. )
Yazın bronzlaşmanın beş yolu,
selülitleri yok etmenin yedi yolu, erkeği elinde tutmanın binbir
yolu, mutlu evliliğe sahip olmanın onbir yolu..
Bu yollara giden, gidip de dönemeyen
var mı? bilmiyorum ama ben bu mutlu evlilik formüllerine taktım
kafayı. Hele hele ünlü bir mankenimizin atraksiyonlu pozları
eşliğinde o günkü kocası yada sevgilisi ile verdiği mutlu
ilişki sırları yok mu! öldürüyor beni. Ben erkeğime şöyle
davranırım, şöyle taviz veririm, şöyle taviz vermem. Evimde
şöyle sofralar kurarım, sevgilime harika yemekler yaparım.
Verilen tarifler hiç değişmez
“muhteşem bir makarna ve tabikiiii yanında şarap”. Herkes
İtalyan olmuş benim haberim yok. İtalyanlaşamayan biz zavallı
Türk kadınları kafadan kaybetmişiz .
Baksana hiçbirimizin aklına sulu
köfte yapmak yerine fesleğenli makarna yapıp yanında şarap açmak
gelmiyor. En fazla kola, ayran.
En çok karnıyarık seviyor, sık sık
semizotu pişiriyoruz. Hele hele mantı ve açma börek yapanın hiç
şansı yok. Klasik Türk kadını olarak erkeğini elde tutmamın
yolunu bulamamış, çoktan uçurmuş oluyoruz yuvadan .
Heyhat sen daha un ele. Taze fasulye
ayıklarken akşam için, erkeği elde tutma kurallarından bihaber
çorbanın meyanesini kavur . Okuma, feyz alma tüm bu ilişki
sorunlarını çözmüş top tenlerden. Giden gitti. Saksağan dama
çıkmış vur beline kazmayı misali.
Sıkı durun çözüm bende. Gururla ve
iftiharlarla sunuyorum. Ama gel gör ben liste yapamam. Öyle de bir
takıntım var. Yazıyorum çalakalem. Sen içinden ayıkla sevgili
okur.
Mutlu evliliğin sırrı evlenmemektir.
Bu iş bu kadar basittir. Diğerlerinin söylediği yayın hayatına
devam etme gailesi. Mutlu evlilik olmayan evliliktir. Velev ki
cahillik ettin evlendin. O zaman anana bakma. Sana benzeyen senin
gibi olan arkadaşlarına da bakma. Sen sen ol dergilere de bakma.
Benim dediklerime bak. Zararlı çıkmazsın.
Öncelikle bencil ol.
Hep iste ama istediğini belli etme.
Bırak o kendi fikri sansın. Hiç bir şeyle yetinme, iste.
İstemezsen erkekler senin ihtiyacın olduğunu ömür billah
farketmezler. Aykakabıda da aynı durum sevgide de. “Ben herşeyle
yetinirim, O öyle sevgisini gösteremez, varsın huzursuzluk olmasın
bana bu kadarıda yeter” dersen bir bakmışsın avucunu bir güzel
yalıyorsun. Eee sen bu kadarla yetiniyorsun şikayet etmiyorsun
demek ki herşey mükemmel der, senin bakmaya kıyamadığın erkeğin
ya senin varlığını unutur, yada başka varlıkların farkına
varır. Elden kaçtı mı sana mutlu evlilik. Ben nerde hata yaptım
diye düşünür düşünür de bulamazsın sonra.
Yani madde bir; verici olmak, hep karşı
tarafı düşünmek, hep çok verip azla yetinmek yok. Bencil ol,
iste.Ancak o zaman mutlu evliliğin sırrına da vakıf olursun.
Yaptığın herşeyin çok kıymetli
olduğuna onu inandır.
Sevdiğini söylerken de, fatura
öderken de, ütülenmiş gömleğini eline verirken de sensin
aslında kıymetli olan. Bak! de, ben, ben “bunu ööööyle iyi
yapıyorum. Ne şanslısın ki yalnız senin için yapıyorum. Ne
doktorlar, mühendisler , kuyumcular var sırada” de. Böylece “vay
ben kime sahipmişim de haberim yokmuş, dur hemen Onun kıymetini
bileyim yoksa maazallah sırada kimler varmış baksana” der, sen
de yolunu bulursun. Kendi kıymetini bil bildir mutlu evliliğin
gerekliliği için bu maddeyi yaz bir kenara.
Yaptğın her şeyi onun gözüne sok.
Öyle sesiz , şikayetsiz evi, erkeği ,yuvayı çevirmek yok. O
zaman fedakarlıktan Allah bile, “dur ben bu kulumu evliya yapayım
bile der de” erkek “sen ne yaptın ki” der. Önemli bir
şirkette genel müdür olmuşsun, uzman doktor olmuşsun, evi baştan
aşağı tertemiz tutmuşsun farketmez. Sen farkettirmezsen, O hiç
farketmez.
Yorgunluğundan, hastalığından,
başarılarından işyerinde patrona verdiğin cevaptan haberi olsun.
Yaşarsan sevincini, üzüntünü derdini kendi başına maazallah
hastaneye yatar çıkarsın da kendi başına, “sen yokmuydun
birkaç gündür evde “ deyiverrirler adama . Onu herşeye dahil
et.
Herşeyi birden halletme. Herşeyi
birden verme.Öyle az az, yeri gelince yap ki kıymeti olsun
yaptıklarının. Sevgini hepten verme, talep edip peşine düşmeyi
öğrensin.
Zamanının tümünü verme. Hep
yanında yöresinde kapı arkasında ki süpürge gibi hazır durma.
Bırak seni özlesin , ona ayırdığın zamanlar kıymetli olsun.
Madde kaç bilmiyorum, kaybedilebilecek insan ol. Aklının
birköşesine koy bunu. Amaç mutlu bir evlilikse eğer.
Fedakar olmak iyi ve güzeldir ama
evliliğe gerekli bir şey değildir. Samimiyetle söylüyorum hatta
çok zararlı birşeydir. Fedakar olana hayran olunmaz, hayran
olunmayanlada mutlu evlilik olmaz. Eminim malum dergilerde benimle
aynı fikirdedir. Ne bileyim maaşını, vaktini, şevkatini ,
sabrını, zamanınının hepsini feda etme örneğin. Senden geriye
bir şey kalmaz, eee o zamanda mutlu bir evlilik olmaz.
Hanım olma kadın ol. Bak şimdi
dergilere bakabilirsin. Öyle bakımlı ol. İç dış giyim kuşamı
eksik etme. Evin taksidini, bakkalın parasını dert etme. İki
tşörtle idare edeyim dersen, erkeğin modayı başka dergilerden
öğrenir söylemedi deme.
Her işe sen atlama. Bir pazarı tatili
var markette mi gitsin? adam deme. Ben taşırım torbaları ne var
bunda dersen, sen ağrıyan sırtını düzeltmeye çalışırken
erkeğin çoktan taşımaması gerekenleri taşımaya başlamıştır
bile. Hamal olanı erkekler sevmez o zaman da mutlu evlilik olmaz.
Saçını süpürge eden kadını kimse istemez. Süpürgeyse beyaz
eşya dükkanında envayi çeşidi var. Gider onu alır, yada Hatice
hanım haftalık temizliği zaten yapıverir.
Neredesin diye sor. Şirret bir şekilde
değil tabii. Sen bul kendine göre bir yol. Onun yerine sen düşünme
. O zaten kendini yeterince düşünmüştür. Aman canım ne olacak
toplantı uzamıştır, trafik vardır, arkadaşları bırakmamıştır,
bu patronu da hep onu mesaiye bırakıyor diye kendi kendine bahane
üretirsen bir bakmışın sen elinde ateş düşürücü çocuğunun
ateşini düşürmeye çalışırken gece boyu, o ateşini
düşürüyordur başka yerlerde, başka mekanlarda. Madde bilmem
kaç erkeğini boş bırakma. Boş bırakılmış bir erkekle mutlu
evlilik olmaz.
Onun sorumluluklarını üstüne alma.
Çalışıyor olsan da olmasan da çocukları, evi, bütçeyi aileyi
hepten yüklenme. Değil onu kendini kaybedersinde arayıp soranın
olmaz. Bugün markete gelmez, yarın doktora gelmez, öbür gün
tatile gelmez. Neymiş hayat müşterekse, anca beraber kanca
berabermiş. Mutlu evliliğe giden yolda beraber yürünürmüş.
Öyle utanma sıkılma. Açık ol rahat
ol . İyi aile kızlarıyla mutlu evlilik olmaz. Bunun sadece ona
değil sanada zararı çoktur. Neşeli ol, şen ol. Olur olmaz gül
sen. Vara yoğa güleni severler. Ne yani hayat dediğin bu mu! deme.
Espri dediğin akılla yapılır deme. Nerenle yapacağını da bir
zahmet sen bul. Revaçta olan o çünkü. Akıllı değil kurnaz ol,
hanım değil “kadın”! ol, nüktedan değil küfürbaz ol. Ol ki
mutlu bir evliliğin yolarını sek sek sekerek geçebilesin.
Yada bırak sen bunların hepsini.
Önce kendin mutlu ol. Unutma kendini. Unutma hedeflerini,
yeteneklerini. Unutma kıymetini, birey olduğunu, eşten sevgiliden
önce insan olduğunu. Unutma senin de “özel” olduğunu.
Diğerleri latife. Sen önce kendine iyi davran.
Yada ne bileyim “ iyi ol iyilik yap
denize at, kul bilmezse bile balık bilir.”