Yaşam

İlişki dediğin neresinden belli olur?

Hayatımda çok büyük bir yer tutar okumak. Heran bir şey ler okumak ister canım. Hep elimde okunacak bir materyal vardır. Öyle yer, zaman da aramam.

17 Temmuz 2010 03:00


AYŞE BOZKURT - T24

Hayatımda çok büyük bir yer tutar okumak. Heran bir şey ler okumak ister canım. Hep elimde okunacak bir materyal vardır. Öyle yer, zaman da aramam. Daha doğrusu ne yaparsam yapayım okumadan duramam. Dişimi fırçalarken, yemek yaparken hatta yerken, uyumadan önce, kahvemi içerken. Kitap, dergi , gazete olmadı broşür mutlaka birşeylere değmeli gözüm.

Hele dergilere bayılırım. İlk sayı hastalığım başka bir yazı konusu olur.

Çok severim dergi okumayı. Özellikle spesifik dergileri. Farklı konular, aklıma gelmeyen meslekleri tanıtan yazılar, haritada yerini bilmediğim uzak diyarların fotoğrafları. Uzman yazılarıdır çünkü onlar. Gidip görmek, kütüphanelerden yararlanmak, araştırma yapmak gerekir.

Ama bir istisna dışında .Bir tek kadın dergilerini sevemedim gitti. Hep öneriler, yapılacak top tenler dekore edilecek villalar, alınacak trendi kıyafetler.( Al al da öyle kapılır gidersen, kredi kartı ektrsesi gelince bayılma ama. )

Yazın bronzlaşmanın beş yolu, selülitleri yok etmenin yedi yolu, erkeği elinde tutmanın binbir yolu, mutlu evliliğe sahip olmanın onbir yolu..

Bu yollara giden, gidip de dönemeyen var mı? bilmiyorum ama ben bu mutlu evlilik formüllerine taktım kafayı. Hele hele ünlü bir mankenimizin atraksiyonlu pozları eşliğinde o günkü kocası yada sevgilisi ile verdiği mutlu ilişki sırları yok mu! öldürüyor beni. Ben erkeğime şöyle davranırım, şöyle taviz veririm, şöyle taviz vermem. Evimde şöyle sofralar kurarım, sevgilime harika yemekler yaparım.

Verilen tarifler hiç değişmez “muhteşem bir makarna ve tabikiiii yanında şarap”. Herkes İtalyan olmuş benim haberim yok. İtalyanlaşamayan biz zavallı Türk kadınları kafadan kaybetmişiz .

Baksana hiçbirimizin aklına sulu köfte yapmak yerine fesleğenli makarna yapıp yanında şarap açmak gelmiyor. En fazla kola, ayran.

En çok karnıyarık seviyor, sık sık semizotu pişiriyoruz. Hele hele mantı ve açma börek yapanın hiç şansı yok. Klasik Türk kadını olarak erkeğini elde tutmamın yolunu bulamamış, çoktan uçurmuş oluyoruz yuvadan .

Heyhat sen daha un ele. Taze fasulye ayıklarken akşam için, erkeği elde tutma kurallarından bihaber çorbanın meyanesini kavur . Okuma, feyz alma tüm bu ilişki sorunlarını çözmüş top tenlerden. Giden gitti. Saksağan dama çıkmış vur beline kazmayı misali.

Sıkı durun çözüm bende. Gururla ve iftiharlarla sunuyorum. Ama gel gör ben liste yapamam. Öyle de bir takıntım var. Yazıyorum çalakalem. Sen içinden ayıkla sevgili okur.

Mutlu evliliğin sırrı evlenmemektir. Bu iş bu kadar basittir. Diğerlerinin söylediği yayın hayatına devam etme gailesi. Mutlu evlilik olmayan evliliktir. Velev ki cahillik ettin evlendin. O zaman anana bakma. Sana benzeyen senin gibi olan arkadaşlarına da bakma. Sen sen ol dergilere de bakma. Benim dediklerime bak. Zararlı çıkmazsın.

Öncelikle bencil ol.

Hep iste ama istediğini belli etme. Bırak o kendi fikri sansın. Hiç bir şeyle yetinme, iste. İstemezsen erkekler senin ihtiyacın olduğunu ömür billah farketmezler. Aykakabıda da aynı durum sevgide de. “Ben herşeyle yetinirim, O öyle sevgisini gösteremez, varsın huzursuzluk olmasın bana bu kadarıda yeter” dersen bir bakmışsın avucunu bir güzel yalıyorsun. Eee sen bu kadarla yetiniyorsun şikayet etmiyorsun demek ki herşey mükemmel der, senin bakmaya kıyamadığın erkeğin ya senin varlığını unutur, yada başka varlıkların farkına varır. Elden kaçtı mı sana mutlu evlilik. Ben nerde hata yaptım diye düşünür düşünür de bulamazsın sonra.

Yani madde bir; verici olmak, hep karşı tarafı düşünmek, hep çok verip azla yetinmek yok. Bencil ol, iste.Ancak o zaman mutlu evliliğin sırrına da vakıf olursun.

Yaptığın herşeyin çok kıymetli olduğuna onu inandır.

Sevdiğini söylerken de, fatura öderken de, ütülenmiş gömleğini eline verirken de sensin aslında kıymetli olan. Bak! de, ben, ben “bunu ööööyle iyi yapıyorum. Ne şanslısın ki yalnız senin için yapıyorum. Ne doktorlar, mühendisler , kuyumcular var sırada” de. Böylece “vay ben kime sahipmişim de haberim yokmuş, dur hemen Onun kıymetini bileyim yoksa maazallah sırada kimler varmış baksana” der, sen de yolunu bulursun. Kendi kıymetini bil bildir mutlu evliliğin gerekliliği için bu maddeyi yaz bir kenara.

Yaptğın her şeyi onun gözüne sok. Öyle sesiz , şikayetsiz evi, erkeği ,yuvayı çevirmek yok. O zaman fedakarlıktan Allah bile, “dur ben bu kulumu evliya yapayım bile der de” erkek “sen ne yaptın ki” der. Önemli bir şirkette genel müdür olmuşsun, uzman doktor olmuşsun, evi baştan aşağı tertemiz tutmuşsun farketmez. Sen farkettirmezsen, O hiç farketmez.

Yorgunluğundan, hastalığından, başarılarından işyerinde patrona verdiğin cevaptan haberi olsun. Yaşarsan sevincini, üzüntünü derdini kendi başına maazallah hastaneye yatar çıkarsın da kendi başına, “sen yokmuydun birkaç gündür evde “ deyiverrirler adama . Onu herşeye dahil et.

Herşeyi birden halletme. Herşeyi birden verme.Öyle az az, yeri gelince yap ki kıymeti olsun yaptıklarının. Sevgini hepten verme, talep edip peşine düşmeyi öğrensin.

Zamanının tümünü verme. Hep yanında yöresinde kapı arkasında ki süpürge gibi hazır durma. Bırak seni özlesin , ona ayırdığın zamanlar kıymetli olsun. Madde kaç bilmiyorum, kaybedilebilecek insan ol. Aklının birköşesine koy bunu. Amaç mutlu bir evlilikse eğer.

Fedakar olmak iyi ve güzeldir ama evliliğe gerekli bir şey değildir. Samimiyetle söylüyorum hatta çok zararlı birşeydir. Fedakar olana hayran olunmaz, hayran olunmayanlada mutlu evlilik olmaz. Eminim malum dergilerde benimle aynı fikirdedir. Ne bileyim maaşını, vaktini, şevkatini , sabrını, zamanınının hepsini feda etme örneğin. Senden geriye bir şey kalmaz, eee o zamanda mutlu bir evlilik olmaz.

Hanım olma kadın ol. Bak şimdi dergilere bakabilirsin. Öyle bakımlı ol. İç dış giyim kuşamı eksik etme. Evin taksidini, bakkalın parasını dert etme. İki tşörtle idare edeyim dersen, erkeğin modayı başka dergilerden öğrenir söylemedi deme.

Her işe sen atlama. Bir pazarı tatili var markette mi gitsin? adam deme. Ben taşırım torbaları ne var bunda dersen, sen ağrıyan sırtını düzeltmeye çalışırken erkeğin çoktan taşımaması gerekenleri taşımaya başlamıştır bile. Hamal olanı erkekler sevmez o zaman da mutlu evlilik olmaz. Saçını süpürge eden kadını kimse istemez. Süpürgeyse beyaz eşya dükkanında envayi çeşidi var. Gider onu alır, yada Hatice hanım haftalık temizliği zaten yapıverir.

Neredesin diye sor. Şirret bir şekilde değil tabii. Sen bul kendine göre bir yol. Onun yerine sen düşünme . O zaten kendini yeterince düşünmüştür. Aman canım ne olacak toplantı uzamıştır, trafik vardır, arkadaşları bırakmamıştır, bu patronu da hep onu mesaiye bırakıyor diye kendi kendine bahane üretirsen bir bakmışın sen elinde ateş düşürücü çocuğunun ateşini düşürmeye çalışırken gece boyu, o ateşini düşürüyordur başka yerlerde, başka mekanlarda. Madde bilmem kaç erkeğini boş bırakma. Boş bırakılmış bir erkekle mutlu evlilik olmaz.

Onun sorumluluklarını üstüne alma. Çalışıyor olsan da olmasan da çocukları, evi, bütçeyi aileyi hepten yüklenme. Değil onu kendini kaybedersinde arayıp soranın olmaz. Bugün markete gelmez, yarın doktora gelmez, öbür gün tatile gelmez. Neymiş hayat müşterekse, anca beraber kanca berabermiş. Mutlu evliliğe giden yolda beraber yürünürmüş.

Öyle utanma sıkılma. Açık ol rahat ol . İyi aile kızlarıyla mutlu evlilik olmaz. Bunun sadece ona değil sanada zararı çoktur. Neşeli ol, şen ol. Olur olmaz gül sen. Vara yoğa güleni severler. Ne yani hayat dediğin bu mu! deme. Espri dediğin akılla yapılır deme. Nerenle yapacağını da bir zahmet sen bul. Revaçta olan o çünkü. Akıllı değil kurnaz ol, hanım değil “kadın”! ol, nüktedan değil küfürbaz ol. Ol ki mutlu bir evliliğin yolarını sek sek sekerek geçebilesin.

Yada bırak sen bunların hepsini. Önce kendin mutlu ol. Unutma kendini. Unutma hedeflerini, yeteneklerini. Unutma kıymetini, birey olduğunu, eşten sevgiliden önce insan olduğunu. Unutma senin de “özel” olduğunu. Diğerleri latife. Sen önce kendine iyi davran.

Yada ne bileyim “ iyi ol iyilik yap denize at, kul bilmezse bile balık bilir.”