Milliyet yazarı Gökçer Tahincioğlu, Rakka’da olduğu tahmin edilen IŞİD’in eski 'Türkiye sınırı emiri' İlhami Balı 10 Ekim Ankara Garı katliamı iddianamesindeki kanıtlara göre planlayıcı olduğunu belirterek "2012’de dinlemeye de takılmıştı. Kendisini konuşmaları için uyaranlara yönelik, 'Kuştan korkan darı ekmez' sözleri tutanaklarda kaldı. Balı’nın, iki askerin öldürülmesine yönelik, gerçekliği tartışılan görüntülerdeki Hasan Aydın’la birlikte 2012’de El Kaide davasında 2 Nisan 2012’de tutuklanıp 19 Eylül’de bırakıldığı kamuoyuna yansıdı" diye yazdı
Gökçer Tahincioğlu'nun Milliyet gazetesinin bugünkü (5 Şubat 2017) nüshasında yayımlanan '10 Ekim gerçekleri: "Kuştan korkan darı ekmez"' başlıklı yazısı şöyle:
1 Şubat 1979’da öldürülen Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi’yi andık geçtiğimiz günlerde.
Papa suikastına da imza atan ve İtalya’da uzun yıllar hapis yattıktan sonra Türkiye’ye dönen katili Mehmet Ali Ağca da aynı günlerde yine haberlerdeydi.
Türkiye’ye döndükten sonra 36 yıl olarak belirlenen cezası, bölünüp çıkartılmış; 2010’da tahliye edilmişti.
İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi İzet, babasının kanlı gömleğiyle sürdürdüğü yaşamını incecik bir feryatla anlatırken, Ağca kaynağı belirsiz paralarla hep rahat yaşadı.
Zira yargılama sistemi, sağ oluşumların eylemlerini cezalandırmamaya meraklıydı.
Ağca’dan, hiç hapse girmemiş onlarca isme uzanan bu hat, görmezden gelinen bir çizgidir ve devasa bir “cezasızlık” kültürüne evrilmiştir.
İşte o kültür, 10 Ekim 2015’te Ankara Garı önünde IŞİD’in iki canlı bombasının hedefi olan 101 kişinin ölümünde de gizlidir.
***
10 Ekim Katliamı davasının duruşmalarına yarın Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edilecek.
Mahkemenin bir önceki duruşmada talep ettiği evrakların bir bölümü dosyaya girdi.
İlk göze çarpan belge, iki canlı bombayı Ankara’ya getiren araçlarla ilgili kayıtların 10 Ekim’in üzerinden 2 aydan fazla zaman geçtikten sonra istendiğini gösteren mahkeme kararı.
Ve Suriye’ye uzanan görüşme trafiğine yönelik HTS kayıtları, eski dava dosyaları.
***
Kanıtlar gösteriyor ki Rakka’da olduğu sanılan, IŞİD’in eski Türkiye sınırı emiri İlhami Balı, katliamın planlayıcısı.
Balı’nın, iki askerin öldürülmesine yönelik, gerçekliği tartışılan görüntülerdeki Hasan Aydın’la birlikte 2012’de El Kaide davasında 2 Nisan 2012’de tutuklanıp 19 Eylül’de bırakıldığı kamuoyuna yansıdı.
Bu davaya ilişkin tutanaklar gösteriyor ki IŞİD için sınırdan onlarca militanın geçmesini sağlayan Balı, o dönem de El Kaide için aynı görevi Hatay’da yapmış.
Balı, o dönemde Suudi Arabistan’dan gelen iki ismi Ankara’da havaalanında karşılayıp, Suriye’ye geçmelerini sağlamış.
Evinde ele geçirilen "karneye", iki ismi sınırdan geçirmesine, bobinajla uğraştığı işyerinin yarısı "misafirler" için ikiye bölünmüş olmasına rağmen Balı bırakıldı ve Suriye’ye kaçtı.
2012’de dinlemeye de takılmıştı.
Kendisini konuşmaları için uyaranlara yönelik, “Kuştan korkan darı ekmez” sözleri tutanaklarda kaldı.
***
Dosyalarda 2008’den bu yana yolları defalarca kesişen onlarca isim var.
10 Ekim’in tutuklu sanıklarından Abdülhamit Boz, bunlardan biri.
2010’da İstanbul’a cihat bölgelerinden geldiği saptanan Boz da İstanbul’da El Kaide davasından yargılanan ve kısa sürede tahliye olan isimlerden.
Dosyadaki sanıklar, cihat bölgelerine gidenlerin ailelerine düzenli para yardımı yapıldığını gösteriyor.
2010 öncesinde para yardımı yapılanlardan biri de katliamların planlayıcılarından olan ve yakalanacağı sırada kendini patlatan IŞİD’li Yunus Durmaz’ın, aynı olayda sağ yakalanan eşi Hasibe Durmaz.
***
Katliamlardan önce 25 Mart 2014’te Gaziantep’te yakalanan Ökkeş Durmaz, Mustafa Delibaşlar ve Ahmet Güneş de 10 Ekim’le yakından ilgili.
Yol kontrolünde yakalanan isimlerden Ahmet Güneş, 10 Ekim katliamında patlayıcıları tedarik etmekle suçlanan Talha Güneş’in ağabeyi.
2014’te yakalandığında telefonlardan çıkan kayıtlar Ahmet Güneş’ın IŞİD adına Suriye’de üniforma giyip savaştığını bile ortaya koyuyor.
Bir rejim askerinin öldürülmesine ilişkin bu görüntüleri Ahmet Güneş şöyle açıklıyor yakalandığı dönemde:
“Lazkiye’de ilim tahsili için bulunuyordum. Kalabalık beraberlerinde bir şahsı getirdi. Esed askeri olduğunu söylediler. Bir köye baskın yaptığını, 2-3 genç kıza tecavüz ettiğini anlattılar. Bu şahsın öldürüleceğini, medrese talebelerinden birinin, yaşı en büyük ben olduğumdan benim beyanat yapmamı istediler. Ortam çok nazikti. Herkes birbirine şüpheli bakıyordu. Can güvenliğimi dikkate alarak mecburen konuşma yaptım. Elimde bulunan silahı kendimizi savunmamız için köylüler vermişti. Grubun şahsa ateş edeceği sırada uzaklaşıyordum. Benim de ateş etmemi söylediler. O sırada öldürülmüştü. Ben de hedef almaksızın, zaten vurulmuş olan şahsa doğru ateş etmek zorunda kaldım.”
Sadece 7 ay tutukluluktan sonra tahliye edilen Ahmet Güneş, dava sonunda iyi hal indirimi de yapılarak 6 yıl 3 ay hapse mahkûm edildi ve halen kayıp.
Diğer iki sanık da dava sonunda iddiaya göre "gelen raporlar" doğrultusunda beraat ettiler.
***
El Kaide’nin Ankara’da “yuvalanmasından”, El Kaide sanıklarının Elazığ’dan Diyarbakır’a, İstanbul’dan Gaziantep’e nasıl IŞİD için çalışmaya başladıklarını dosyaları okuyunca görüyorsunuz.
Bağlantıları ve hangi derneğe gidilirse “çatışma bölgelerine” gidilebileceğini.
O derneklerin büyük bölümü hâlâ açık ve suçlamaların konusu bile hiç olmadılar.
Binlerce sayfalık 10 Ekim dosyası tüm bunları ortaya koyuyor.
Geriye adil yargılama ve militanların serbest kalmalarını sağlayan sorumluların da hesap vermeleri umudu kalıyor.