01 Nisan 2021 19:00
Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin (ÇGD), Basın Kartı Yönetmeliği'nin bazı maddelerinin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle açtığı davada, Danıştay'ın en üst karar organı olan Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'ndan "'makbul gazeteci' incelemesi yapamazsın" kararı çıktı. Kurul, yönetmeliğin, istenilen kamu görevlisine basın kartı verilmesine olanak sağlayan maddesiyle birlikte, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'na soyut ve keyfi biçimde basın kartlarının iptali yetkisi tanıyan düzenlemelerini hukuka aykırı buldu. Düzenlemelerin yürütmesini durduran Danıştay'ın kararına göre, İletişim Başkanlığı, "basın meslek onurunu zedeleyecek işler yaptığı/yapması", "milli güvenlik ya da kamu düzenine aykırı davranışlarda bulunması" ile "bunları alışkanlık edindiği/edinmesi" gibi "soyut ve keyfi" gerekçelerle basın kartı alınmasını engelleyemeyecek, alınan kartları iptal edemeyecek.
ÇGD adına Avukat Onur Can Keskin, Basın Kartı Yönetmeliği'nin bazı maddelerinin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle dava açmıştı. Danıştay 10. Daire, yürütmenin durdurulması talebini çok sınırlı bir biçimde kabul etmişti. Avukat Keskin, ÇGD adına karara itiraz ederek, konuyu Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'na taşıdı. Kurul, geçtiğimiz Aralık ayında dosyayı karara bağladı ve yönetmeliğin kritik bir çok düzenlemesinin yürütmesini hukuka aykırı bularak durdurdu.
Kararda, Anayasa Mahkemesi'nin kararlarına atıf yapılarak, anayasanın 2. Maddesine göre hukuk devletinin hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasa koyucunun da uyması gereken temel hukuk ilkelerinin bulunduğunun bilincine sahip devlet olduğu vurgulandı.
Kararda, "öngörülebilirlik" ilkesinin, hukukun temel ilkelerinden olduğu ve bu ilkeye göre, kanunî ve idari düzenlemelerin açık ve net olması gerektiği kaydedildi. Kararda, "Buradaki amaç, ilgili kişilerin davranışlarını belirleyebilmesi ve belirli eylemlerin yol açabileceği sonuçları önceden öngörebilmesidir" denildi. Bu konudaki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarına da atıf yapıldı.
Kararda, diğer bir temel hukuk ilkesi olan, "belirlilik" ilkesine de vurgu yapılarak, "Düzenlemenin keyfiliğe izin vermeyecek şekilde yani idare tarafından takdir yetkisine dayanılarak keyfi uygulamalara imkân verilmeyecek şekilde yapılması gerekmektedir" ifadesi kullanıldı. Anayasa Mahkemesi'nin, kanun hükmünün belirgin olmasına ilişkin kararı işaret edildi.
Kararda, basın özgürlüğüne ilişkin anayasal kurallar ve demokratik toplumlardaki fikir özgürlüğüne ilişkin ilkeler sıralandı. Basının, kamu güçlerine olduğu kadar özel güçlere karşı da korunması gerektiğinin anlatıldığı kararda, "Bağımsız ve tarafsız yayıncılığın sürdürülebilmesi için alınacak önlemler de bu ödev kapsamındadır" denildi.
Kararda, şöyle devam edildi:
"İfade özgürlüğünün sözü edilen toplumsal ve bireysel işlevini yerine getirebilmesi için, AİHM'in de ifade özgürlüğüne ilişkin kararlarında sıkça belirttiği gibi, sadece toplumun ve devletin olumlu, doğru ya da zararsız gördüğü "haber" ve "düşüncelerin" değil, devletin veya halkın bir bölümünün olumsuz ya da yanlış bulduğu, onları rahatsız eden haber ve düşüncelerin de serbestçe ifade edilebilmesi ve bireylerin bu ifadeler nedeniyle herhangi bir yaptırıma tabi tutulmayacağından emin olmaları gerekmektedir."
Kararda, İfade özgürlüğünün çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin temeli olduğu, bu özgürlük olmaksızın "demokratik toplumdan" bahsedilemeyeceği anlatıldı.
Kararda, basın kartının, gazetecilerin mesleki faaliyetlerini yürütürken etkin çalışmaları, sektörün her türlü zorlukları karşısında kendilerini savunabilmeleri için önemli olduğu anımsatıldı. Basın kartının ayrıca her türlü kamusal faaliyete katılma konusunda akreditasyon vazifesi gördüğü belirtilerek, "Basın kartı sadece bir meslek kartı olmayıp, aynı zamanda basın kartı sahibi olan kişiye habere, bilgiye, olaya erişebilme imkanında kolaylık sağlayan ve bu doğrultuda toplumun doğru bilgilendirilmesine araç olan bir karttır" denildi.
Kararda, bu nedenle, basın kartının niteliği ile ne şekilde verileceği konusunda ve bu kartın verileceği kişilerde aranacak şartları içeren temel ilkelerin, anılan hakka keyfi bir şekilde müdahale edilmesini önleyecek şekilde düzenlenmesi gerektiği vurgulandı.
Kararda, yönetmeliğin 14. maddesinin 1. fıkrasının a, b, c bentleri sıralandı. Bu düzenlemelere göre, şu kişilere basın kartı verilebileceği anlatıldı:
Kararda, İletişim Başkanlığı'na basın kartı düzenleme yetkisinin verildiği ancak kartın kamu görevlilerine verilmesine ilişkin düzenleme yapma yetkisi tanınmadığı vurgulandı. Yönetmelikte, basın kartı verilmesine ilişkin değerlendirmelerin komisyon tarafından yapılacağı belirtilmesine rağmen dava konusu düzenlemelerde sadece en üst düzey yöneticinin, bakanın ya da başkanın uygun görmesinin yeterli sayıldığı vurgulandı.
Basın kartı verilecek personel konusunda da yönetmelikte sınırlama olmadığının anlatıldığı kararda, "Oysa ki basın kartı verilecek kişilere ilişkin hangi ölçütlerin esas alınacağının somut olarak ortaya konulması; nesnel ölçütlerin dava konusu Yönetmelik ile belirlenmesi gerekmektedir" denildi.
Kararda, bu nedenle, söz konusu düzenlemelerin hukuki belirlilik ilkesine aykırılık teşkil ettiği belirtilerek, "Yönetmeliğin 6. maddesinde basın kartı verilecek kişiler için belirli şartlar aranırken dava konusu düzenlemelerde herhangi bir şart aranmadan kısacası bu kartın sınırlama getirilmeden her konumdaki personele verilebilir olması Yönetmeliğin kendi içerisinde çelişkili hükümler barındırmasına yol açmıştır. Bu itibarla, hukuki belirlilik ilkesine aykırı şekilde düzenlenen anılan hükümlerin hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmıştır" denildi.
Kararda, yönetmeliğin sürekli basın kartı ve basın kartı iptallerine ilişkin kuralları da anımsatıldı. Kararda, sürekli nitelikte basın kartı sahibinin; basın meslek onurunu zedeleyecek işler yaptığı ve davranışlarda bulunduğu veya alışkanlıklar edindiği hallerde sürekli nitelikte basın kartının iptal edileceğinin düzenlendiği belirtildi. Ayrıca, "Basın meslek onurunu zedeleyecek işler yapması", "Milli güvenlik ya da kamu düzenine aykırı davranışlarda bulunması veya bu tür davranışları alışkanlık edinmesi" hallerinde de kartların iptal edileceğinin düzenlendiği ifade edildi.
Kararda, "basın meslek onurunu zedeleyecek işler yaptığı/yapması", "milli güvenlik ya da kamu düzenine aykırı davranışlarda bulunması" ile "alışkanlık edindiği/edinmesi" ifadelerinin tanımının yönetmelikte olmadığı vurgulanarak, şöyle denildi:
"Muğlak ifadeler içeren bu düzenlemeler, yukarıda açıklamasına yer verilen, "hukuki öngörülebilirlik" ve "hukuki belirlilik" ilkelerine aykırı olduğu gibi, bu ibarelerin yer aldığı düzenlemelerin basın kartı sahibi ilgilileri, mesleğini baskı altında, endişe içinde yerine getirmek zorunda bırakabileceği; bu nedenle de, anılan ibarelerin basının görevini tam olarak yerine getirmesine engel olabileceği sonucuna varılmıştır."
Kararda, şöyle devam edildi:
"Diğer taraftan, anılan düzenlemeler çerçevesinde değerlendirilen fiillere ilişkin tespitin hangi usul ile ne şekilde yapılacağı soruları açıkta kalmakta olup; bu sürece ilişkin soruşturma ya da inceleme yapılıp yapılmayacağı; ilgililerin savunmalarının alınıp alınmayacağı da belirsizdir. Kaldı ki, "savunma hakkı"nın, bireyin en temel haklarından olduğu ve Anayasamızda da bu durumun hüküm altına alındığı; bu hakkın ihlal edilmesinin hukuka aykırılık oluşturacağı açıktır. İdare tarafından, bu düzenlemelerin içeriğinin geniş tutulması, muğlak ifadeler kullanılarak, sınırlarının tam olarak belirtilmemesi nedeniyle basın kartının iptali konusunda tanınan yetkinin keyfi olarak kullanılabileceği ve idare ile bireyin bu anlamda karşı karşıya gelebileceği de göz önünde bulundurularak, düzenlemenin çerçevesinin açık ve net şekilde belirlenmesi gerekmektedir."
Kararda, basın kartının verilip verilmeyeceği yetkisinin komisyona bırakılmasına karşılık, nasıl ve kim tarafından iptal edileceğinin yönetmelikte belirtilmediği, yönetmelik düzenlemelerinin, muğlak ifadeler içermesi, net ve açık olmaması, sınırlarının tayin edilmemesi nedeniyle hukuki öngörülebilirlik ve belirlilik ilkesine aykırı vurgulandı.
Kamu görevlilerine basın kartları verilmesine yönelik düzenlemenin yürütmesinin durdurulması kararı 3'e karşı 8, diğer yürütmeyi durdurma kararları ise 5'e karşı 6 oyla verildi.
İletişim Başkanlığı, basın kartı başvurusu yapan gazetecilere, yanıt vermeyerek, dosyalarını incelemede tutuyor ya da işleme koymuyordu. Başkanlığın basın kartı almaya hakkı olup olmadığı yönündeki şekli şartların dışına taşan ve yorum yoluyla ulaşılabilecek "makbullük" incelemesini mümkün kılan yasal dayanak ortadan kalktı. Karara göre, İletişim Başkanlığı, bu yolu izlemeksizin, başvuruları komisyona iletmek zorunda olacak. Başkanlığın bu yönde inceleme yapmasını gerektirecek bir süreye de ihtiyacı kalmadı. Yine karara göre, yürütmenin durdurulması kararı derhal uygulanacak, davanın bitmesi beklenmeyecek.
© Tüm hakları saklıdır.