DW: AB Komisyonu eleştiriler içerdiği belirtilen Türkiye İlerleme Raporu'nu yayınlamayı erteledi. Komisyonun bu kararı Almanya'da da eleştirilere yol açtı. Siz de bu eleştirilere katılıyor musunuz?
Müntefering: İlerleme Raporu'nun gecikmiş olduğunu düşünüyorum. Hepimizin bildiği gibi büyük olasılıkla rapor eleştiriler içeriyor. Rapor neden şimdi açıklanmıyor? sorusu aklıma geliyor. Kanımca böyle bir raporun eleştiri içerebilir. Hatta Türkiye ile insan hakları, basın ve ifade özgürlüğü, hukuk devleti gibi zor konularda da konuşmamız bizim yararımıza olur. Bu nedenle de böyle bir rapora ihtiyacımız var.
DW: Türkiye mülteci krizinin çözümünde AB açısından önemli bir rol oynuyor. Ancak AB'nin son zamanlarda Türk hükümetini eleştirmekten kaçındığı gözlemleniyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Müntefering: Eleştiriler içerdiğini tahmin ettiğim İlerleme Raporu'nun yayınlanmasını umut ediyoruz. Zira Türkiye'deki duruma bakıldığında, özellikle de geçen günlerde gazetecilerin tehdit edildiğini, hatta televizyon kanallarının kapatıldığına tanık olduk. Bunlar ifade özgürlüğünün bulunduğu, modern, ilerlemiş, demokratik bir ülkeyle bağdaşmaz. Bu nedenle de bunların konuşulması gerekiyor ve ben bu nedenle İlerleme Raporu'nun açıklanmasından ama aynı zamanda müzakerelerde başlıkların açılmasından yanayım. Türkiye'yi takip eden siyasetçiler olarak bunu mülteci krizi baş gösterdikten sonra değil, uzun zamandır söylüyoruz. Ancak Türkiye göz ardı edildi, özellikle Hrıstiyan Demokrat Birlik (CDU) ve hatta Merkel tarafından imtiyazlı ortaklık gündeme getirildi. Ve şimdi Türkiye'nin öneminin keşfedilmesi beni hayrete düşürüyor.
DW: Türkiye'de bu Pazar günü halk sandık başına gidecek. Seçimler öncesinde Türkiye'deki iç siyasi atmosferi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Müntefering: 10 Ekim'de Ankara'da düzenlenen saldırıların ardından halk arasında karamsar bir hava hâkim ve kuşkusuz toplum derinden bölünmüş durumda, çünkü hükümet ile PKK arasındaki şiddet, toplum içindeki çatışmayı daha da artırdı. Bu açıdan bakıldığında zor bir durum söz konusu ama Türklerin kendi kaderlerini kendilerinin tayin edeceğini ümit ediyorum.
DW: Yapılan son kamuoyu yoklamalarına göre, Pazar günü yapılacak seçimlerden alınacak sonuçlar, Haziran ayındaki seçimlerden pek farklı olmayacak. Bu durumda, ülkede seçimlerden sonra nasıl bir durumla karşılaşılacağını tahmin ediyorsunuz?
Müntefering: Öncelikle seçim sonuçlarını bekleyip görmemiz gerekiyor. Eğer sonuç haziran ayından farklı olmazsa, yani Adalet ve Kalkınma Partisi mutlak çoğunluğu kazanamazsa, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin yine de koalisyon görüşmelerine başlayacağını ancak görüşmelerdeki muhataplarının daha güçlü bir durumda olacağını tahmin ediyorum. Zira tatmin edici sonuçlar alınana kadar seçimler tekrar edilemez, alınacak sonuca göre bir koalisyonun kurulması gerekiyor.
DW: Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplumu kutuplaştırdığı iddiasıyla eleştiriliyor. Siz bu çerçevede, seçim sonrasında Erdoğan'ın nasıl bir tutum izlemesi gerektiğini düşünüyorsunuz?
Müntefering: Pazar günü seçimlerin özgürce, adil ve demokratik bir şekilde yapılması önem taşıyor. Ve tabii ki seçim sonuçlarının kabul edilmesi gerekiyor. Ayrıca yeniden huzurun sağlanması, özellikle de PKK ile süren çatışma hali göz önünde bulundurulduğunda barış görüşmelerine yeniden başlanması gerekiyor.