T24 - Mehmet Ali Birand daha önce "...Evet, genlerimizde darbecilik vardı..." adlı yazısıyla büyük bir tartışma yaratmış aynı zamanda birçok kesimden de tepkiler almıştı. Birand bugünkü yazısında bu kez de iktidarı destekleyen medayadan bahsederek şöyle dedi, 'Bugüne kadar laik medyanın geçmiş darbelerdeki rolünü, verdiği desteği yazdım. Bizim mahalleyi tartıştım. Hatalarımızı saydım.Bugün, bizler egemen güç olarak etrafta dolaştığımız dönemlerde ezilen, akreditasyon verilmeyip haber kaynakları kısılan ve açıkçası, çeken, “Öbür Türkiye’nin mahallesine değinmek”, “İktidarı destekleyen medyadan” söz etmek istiyorum'
Milliyet gazetesi yazarı Mehmet Ali Birand'ın bugün kaleme aldığı 'Öbür medya da, bizim hatamıza düşmemeli' başlıklı yazısı şöyle:
Öbür medya da, bizim hatamıza düşmemeli
Bugüne kadar laik medyanın geçmiş darbelerdeki rolünü, verdiği desteği yazdım. Bizim mahalleyi tartıştım. Hatalarımızı saydım.Bugün, bizler egemen güç olarak etrafta dolaştığımız dönemlerde ezilen, akreditasyon verilmeyip haber kaynakları kısılan ve açıkçası, çeken, “Öbür Türkiye’nin mahallesine değinmek”, “İktidarı destekleyen medyadan” söz etmek istiyorum.
Bugün onlar çoğunlukta ve egemen durumdalar. Dikkat ediyorum geçmişin acıları ve kuşkuları da henüz sönmüş değil. Bizler zamanında nasıl sorgusuz sualsiz askeri destekledikse, onlar da bugün iktidarı sorgusuz sualsiz destekliyorlar.
Bizim yaptığımız hataların bugün karşı mahallede tekrarlandığını görüyorum. Aynı linçler, aynı ön yargılar ve abartılı manşetler. Daha çok ideolojik bir gazetecilik yaklaşımının örnekleri sergileniyor. Oysa 8 yıldır iktidar olan, tüm engelleri aşıp yerini sağlamlaştırmış bir Recep Tayyip Erdoğan’ın artık bu tip yaklaşımlara ihtiyacı olmaması gerek.
Benim asıl korkum, 12 Haziran sonrası karşı karşıya kalacağımız manzara. Son derece güçlü bir AKP iktidarı -zaten merkez medya teslim oldu- tek bir çatlak ses duymak istemeyecektir. Yetmedi, kendinden yana olan medyanın daha da destek vermesini isteyecek, manşetlerde kullandığı kelimelerden resimlere kadar herşeye karışmaya kalkacaktır.
Bu, kaçınılmazdır.
Özetle, gelin hep birlikte bir “orta yol “ bulalım.
Ne körü körüne yıkıcı abartılı muhalefet yapalım, ne de Başbakan’a şirin görünmek için çaba harcayalım.
Unutmayalım ki, başbakanlar, Genelkurmay başkanları gelip gidiyorlar, ancak medya kalıyor.
Hiç değilse biraz da olsa ortak etik değerlere yeniden sahip çıkalım. Sonradan da dizimizi dövmeyelim.