07 Mart 2016 18:50
Yaklaşık 1.5 yıl önce Star Medya Grubu’ndaki görevlerine son verilen Mustafa Karaalioğlu, Yusuf Ziya Cömert ve Mehmet Ocaktan’ın kurucuları arasında yer aldığı Karar.com, gazeteleşmeye giderek ilk sayısını çıkarttı. Haklarında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan çizgisine kıyasla Başbakan Ahmet Davutoğlu’na yakın bir yayın politikası izleyeceği yorumları yapılan Karar’da genel yayın yönetmenliği koltuğunda İbrahim Kiras oturuyor. İktidara yakın medyadan ayrılan isimlerin kurduğu ilk gazete olma özelliğini taşıyan gazetenin Ankara temsilciliğini Yusuf Ziya Cömert üstlenecek. İşadamı Mehmet Aydın'ın sahibi olduğu gazetede Etyen Mahçupyan, Hakan Albayrak, Beşir Ayvazoğlu ve Elif Çakır gibi yazarlar yer alıyor.
İbrahim Kiras, bugünkü yazısında, Karar'ın hikayesini aktardı.
Kiras'ın Karar'ın bugünkü (7 Mart 2016) nüshasında yayımlanan yazısı şöyle:
Dahi ressam Picasso, bir restoranda yemek yerken, restoran sahibi ayağına kadar gelen bu fırsatı değerlendirmek için, ünlü ressamdan hatıra olarak peçeteye bir şeyler çizmesini istemiş. Picasso masanın üstündeki peçeteye bir şeyler karalayıp adama uzatmış, “borcunuz 80 Frank” diyerek... Adam “ama 2 dakikada çizdiğiniz şey nasıl 80 Frank eder?” diye itiraz edecek olmuş; “2 dakika değil” demiş Picasso, “40 yıl artı 2 dakika.”
***
Bugün ilk sayısını elinizde tuttuğunuz Karar Gazetesi’nin de hazırlanma süreci topu topu birkaç ayı buldu. Ama bizim de arkamızda bir “kırk yıl” var... Kırk yıl sözün gelişi belki ama Karar’ı meydana getiren kadronun basın ve yayın alemine bugün adım atmış kişiler olmadığını bilenler biliyor.
***
Mehmet Ocaktan, Yusuf Ziya Cömert, Mustafa Karaalioğlu ve Hakan Albayrak’la ilk defa Yeni Şafak Gazetesi’nin kuruluşunda bir araya gelmiştik. Gerçi her biriyle daha da eski yıllara uzanan arkadaşlığımız ve mesai ortaklıklarımız vardı. Mesela Ocaktan ve Cömert’le İzlenim Dergisi’nde de birlikteydik. Karaalioğlu ve Albayrak “eski” Zaman Gazetesi’nde birlikte çalışmışlardı. Sonradan hem ülkemizin hem de her birimizin başına çorap örmeye kalkışan paralel ahlak sahibi bir cemaatin eline geçip bugünkü hazin sonuna ulaşan gazetede... (Bu ‘ekibin’ en genç üyesi Elif Çakır ise Star Gazetesi günlerimizde katılacaktı aramıza. Cesareti ve bitmeyen heyecanıyla...)
YIL 1995: Karar’ın çekirdeğini oluşturan kadro 20 yıl önce Yeni Şafak Gazetesi’nin kuruluşunda da bir aradaydı.
1995’in 23 Ocak günü yıllardır süren kuraklık, ümitsizlik, yeis ve karanlığın ardından Yeni Şafak için kolları sıvamıştık. Çok zor zamanlardı. Nitekim iki yıla kalmadan 28 Şubat karanlığı bütün ülkeye çökmüştü. Yarını düşünmeden, ikbal hesabı yapmadan darbeye karşı durduk. Hukuksuzluk bitmedi ama ümitler de tükenmedi… Aradan yıllar geçti, 2000’li yıllarla birlikte Türkiye yeni maceralara yelken açtı. Dünyadaki değişimin de paralelinde bir değişim sürecine girildi; demokratikleşme yolunda art arda ciddi adımlar atıldı. Ama “ancien régime”in egemenliği çabucak ve kolayca bitmedi. Hukuk yine ayaklar altındaydı. Kendisini millet iradesinin yerine koyan vesayet düzeni hala ayaktaydı. O günlerde de mücadelenin içindeydik… Parti kapatma girişimlerine, 27 Nisan muhtırasına, bitmek tükenmek bilmeyen cuntacı hamlelere karşı hep mücadele safında yer aldık. Hiç kimseden korkmadan, tehditlere aldırmadan, Türkiye’nin ihtiyacı olduğuna inandığımız “değişim” konusu üzerine yazdık, konuştuk. Türkiye vesayetten kurtulurken oradaydık ve her sürecin bir ucundan tutma onurunu yaşadık. Ama hakkaniyet ve demokrasi duygusunu hiç kaybetmeden… Sözgelimi Ergenekon yargılamalarında “kurunun yanında yaş da yanmasın” diyerek,“cuntalarla mücadele hukuktan ayrılarak olmaz” diyerek...
Nitekim 7 Şubat 2012 girişimiyle birlikte uyarılarımızın haklılığını başkaları da anladı. Bugün Karar’da buluşan arkadaşlarımla birlikte 7 Şubat girişimi 17/25 Aralık’ta paralel darbe teşebbüsüne dönüştüğü zaman da arkamıza bakmadan en ön saftaydık. Tehditlere, baskılara aldırmadan hukuk sistemimizin ve demokrasinin karşı karşıya bulunduğu bu en büyük tehdide karşı hakkın ve hukukun gücüyle mücadele vermekten geri durmadık.
Siz sormadan ben söyleyeyim... Adı geçen arkadaşlarımla belki her zaman her konuda hemfikir olmadık ama daima inandıklarımızı savunmak konusunda birbirimizden hiç ayrı düşmedik. Ülke sorunlarının çözüm yolları konusunda yine farklı görüşlerimiz olabilir ama bizim için önemli olan görüşlerimizin farklılığı değil, hassasiyetlerimizin ve temel değerlerimizin ortaklığı.
***
Karar Gazetesi’nin arkasındaki “40 yıl”ı anlatma ihtiyacı duyduğum için adlarını zikrettiğim arkadaşlarla sınırlı değil elbette bu prensip. Gazetenin bütün yazarları ve yazı işleri mutfağındaki bütün arkadaşlarım için de geçerli. Hepimiz aynı yolda, aynı presipler etrafında, aynı istekler doğrultusunda bir araya geldik... Çünkü biz bu ülkede herkesin inandığı gibi yaşaması, adil ve eşit muamele görmesi fikrinin insanlarıyız. Daha fazla hukukun, daha çok özgürlüğün insanları… Dün en karanlık zamanlarda ne isek bugün de oyuz; yarın yine o olmaya devam edeceğiz. Başka bir şey bilmeyiz, bilmek de istemeyiz.
YIL 2016: Karar Gazetesi ile birlikte uzun, meşakkatli bir yola yeniden çıkıyoruz...
Bugün yeniden büyük bir heyecan yaşıyoruz. Karar Gazetesi’yle birlikte uzun, meşakkatli, aynı zamanda keyifli ve verimli olacağını umduğumuz bir yola çıkıyoruz. Türkiye’nin içinden geçtiği şartlarda gazete çıkarmanın, medyada var olmanın, fikirlerimizin sözle, yazıyla ifade bulmasının ne demek olduğunu biliyoruz.
İyi ve adil bir ülke ancak daha çok fikrin özgürce ifade edilmesiyle mümkündür. Buna inanıyoruz, bunun için yola çıkıyoruz.
Allah mahçup etmesin.
Aralarında Yeni Şafak yazarı Hayrettin Karaman, Star Başyazarı Ahmet Taşgetiren, Star yazarı Beril Dedeoğlu'nun da bulunduğu isimler, Karar'ın çıkışını şöyle yorumladı:
Asaf Savaş Akad (Ekonomist): Yürütme, yasama ve yargı arasındaki ilişki, kuvvetler ayrımı ilkeleri üzerinden yeniden inşa edilmeli. Bağımsız-tarafsız yargı sistemi kurulmalı. Temsil adaleti ile güçlü kamu yönetimi arasındaki denge sağlanmalı. Özgürlüklerin önü açılmalı.
Hayrettin Karaman (İlahiyatçı): Fayda demokrasisi ile özgürlük demokrasisi arasında denge kurmuş demokratik Anayasa gerek. İçeride huzur, asayiş ve istikrarı sağlayabilmek için düşman (cephe) sayısını asgariye indirmenin siyasi, sosyal, hukuki ve uluslararası alanlarda tedbirleri alınmalı.
Emre Gönen (AB uzmanı): Türkiye’nin en önemli sorunu çoğulculuk. Türk Kürt’e, Sünni Alevi’ye, Gayrimüslim Müslüman’a, Atatürkçü mütedeyyine benzemek zorunda değil. Son 13 senedir önemli bir tek parti iktidarı var. Önemli şeyler de yaptılar fakat tıkandığımız nokta çoğulculuk.
Kemal Karpat (Tarihçi): Demokrasi olmadan ekonomik gelişme olmaz. Bunu, AK Parti döneminde gördük. Türkiye’nin geleceği konusunda çok olumlu düşünüyorum. İktidar-muhalefet bugün eski kalıplarla düşünüp tartışıyor. Türkiye bir çembere alınarak yönetilemez.
Beril Dedeoğlu (Uluslararası ilişkiler uzmanı): Başkanlık sistemi tartışmasında “Demokrasinin yolunu açacak sistem hangisi ise o doğru olandır” diyorum. Mesele rejimin başkanlık ya da parlamenter sistem olması değil, demokrasinin yolunu hangisinin açtığıdır.
Yusuf Şevki Hakyemez (Anayasa hukukçusu): Türkiye’nin yeni bir Anayasa’ya ihtiyacı var. Değiştirilemez niteliği olan ilk üç madde dahil gözden geçirilmeli. Başkanlık istikrarla ilgili sorunları çözmek için isabetli bir tercih olabilir.
Ümit Fırat (Yazar): Türkiye’de kutuplaşmayı geriletecek toleransa ve yeni bir dil inşasına ihtiyaç var. Herkesin kendi doğrularında ısrar ettiği, diğerlerine kulaklarını tıkadığı bir toplumun sağlıklı olduğunu söylemek mümkün değil.
İhsan Arslan (Siyasetçi): Adaletin hakim olduğu, farklılıkların bir arada yaşadığı bir ülkede yaşamak istiyorum. Bizim coğrafyamızda demokrasi ve özgürlükler ne yazık ki tam gelişmedi. Demokrasinin gelişmesi için çabalar var ama yeterli değil. Birey olarak yaşadığımız sorunlardan sorumluyuz. Sadece yöneticilerimiz değil, yönetilen halk da sorumlu.
İlter Turan (Siyaset bilimci): Öncelikle kutuplaşmış politikanın sona erdirilmesine ihtiyaç var. Dış politikanın ilerlemekte olduğu yönü de gözden geçirmek lazım. Türkiye, Ortadoğu’nun iç mücadelelerine ortak olmaması gerektiği kadar ortak olmuştur. Bu sebepten hem kendi iç huzurunda sarsılmalar olmakta, hem de önemli ölçüde kaynak boşa gitmekte.
Gülay Göktürk (Gazeteci): Demokrasimizin en önemli ihtiyaçlarından birinin, bu dezenformasyon ortamının şaşkına çevirdiği geniş okur kitlelerinin güven duyabileceği bir medya yaratmak olduğunu düşünüyorum. Bu da ancak taraf olan ancak partizanca davranmayan, otosansür uygulamayan, yapıcı eleştirileriyle yapıcı tartışmalar üretebilen bir yayın çizgisiyle mümkün olabilir.
Bekir Karlıağa (Felsefe tarihçisi): Önceliğimiz kökü mazide olan bir gelecek ideali ile gençlerimizi donatmak olmalı. Gözümüz hep gelecekte olmalı. Bunun için en güçlü yanlarımızı ortaya çıkarmalıyız. Bizim en güçlü yanımız da kültürümüz, medeniyetimiz, düşüncemiz ve tarihi mirasımızdır. Bu tarihi miras ile çocuklarımızı donatmalıyız. Bunun tek yolu ülkede istikrar
Ahmet Taşgetiren (Yazar): Türkiye ve Ortadoğu 1. Dünya Savaşı sonrası kodlarını taşıyor. Bir tür küresel vesayet söz konusu. O vesayetin oluşturduğu sistem yapılanması var. Siyasette, eğitimde, hukukta, uluslar arası ilişkilerde bunu hissediyoruz. Bu vesayetin kaldırılması girişimleri engelleniyor. Toplum olarak önce bu kodun kırılması gerektiği idrak edilmeli.
Ali Yaşar Sarıbay (Siyaset bilimci): Anlaşıldı ki, demokratlar olmadan demokrasi olmuyor. Sağlıklı bir demokrasi için sağlıklı tartışmalar yapılmalı. Bugün Türkiye’de sürdürülen tartışmalardaki kötü üslup, olumlu sonuç alınmasını engelliyor. Her kesimin düzgün üslup ile demokrasi tartışmasına katılması gerekir. Özellikle demokratlar bu işe el vermelidir.
© Tüm hakları saklıdır.