Çevre

"İklim değişikliği ile mücadelede 'karbon vergisi' gelebilir"

“Artık kentli bir ırk haline geldik”

08 Eylül 2018 15:39

İklim İçin Ses Ver (Rise For Climate) adlı 8 Eylül Küresel Etkinlik Günü’nde 73 ülkede 600’ün üzerinde etkinlik gerçekleşecek. Türkiye’nin de çeşitli noktalarda 11 ayrı etkinlik ile katılacağı iklim hareketinde gönüllüler, sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimler, iklim değişikliğini durdurmak için atılması gereken adımları vurgulamak amacıyla harekete geçecek. İstanbul Aydın Üniversitesi Afet Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi Proje Koordinasyon Uzmanı Serhat Yılmaz da, yakın bir tarihte dünya gündemini meşgul edecek vergilerden bir tanesinin de karbon vergisi olacağını söylüyor.

Kontrol edilemeyen orman yangınlarını, selleri, toprak kaymalarını ve benzeri doğal afetleri tetikleyen iklim değişikliğinin her geçen gün etkilerini daha fazla hissettirdiğine şahit oluyoruz.

Bugün ise iklim krizine karşı farkındalık yaratmak için 73 ülkede İklim İçin Ses Ver / Rise For Climate adlı 8 Eylül Küresel Etkinlik Günü ile başlayan ve 12-14 Eylül Küresel İklim Zirvesi ile devam edecek yılın en önemli iklim hareketi gerçekleştiriliyor.

Öte yandan Küresel Ekonomi ve İklim Komisyonu tarafından hazırlanan rapora göre iklim değişikliği ile güçlü şekilde mücadele etmenin 2030 yılına kadar küresel ekonomiye en az 26 trilyon dolar kazandıracağı ortaya konuldu. Eski hükümet başkanları, iş dünyası liderleri ve ekonomistlerin oluşturduğu Komisyon’dan yapılan açıklamada, ‘daha yeşil bir büyümeye’ geçmenin istihdam ve ekonomileri büyüteceğini vurgulandı.

“Artık kentli bir ırk haline geldik”

Dünya Ekonomik Forumu tarafından en kritik sorun olarak ilk sırada yer alan iklim değişikliği konusunda açıklamalarda bulunan İstanbul Aydın Üniversitesi Afet Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi Proje Koordinasyon Uzmanı Serhat Yılmaz, “Kentleşme adı altında bütün dünya ülkeleri olarak doğaya zarar veriyoruz. 2010 yılından sonra kentli nüfus dünya nüfusunun yüzde 50’sinden fazlasına denk geldi. Artık kentli bir ırk haline geldik. Kentlerde bir arada yaşamanın getirdiği bazı dezavantajlar var. Bunlardan en belirgin olanı da iklim değişikliği. Dünya kendi doğal devinimi içerisinde belirli süresel aralığıyla iklim değişiklikleri yaşıyor. Bizim karbon salınımını artırmamız, çevreye verdiğimiz zarar doğal devinimdeki süreyi kısaltmaya başladı. Bunun da etkilerini ciddi şekilde görüyoruz” dedi.

“Karbon salınımının azaltılmasını hiçbir zaman başaramadık"

“Paris İklim Konferansı’nda da kısa ve orta vadede gerçekleştirilmek istenen hedef ısı artışını 2 derecenin altında tutmaya çalışmak. Bu ısı değişikliğinin nedeni ise karbon salınımı artıran faktörlerin çoğalması” diyerek sözlerine devam eden Yılmaz, “Tüm dünya karbon salınımını artıran etkenleri Rio Zirvesi’nden beri konuşuyor.  O dönemden beri dünyanın karbon salınımının azaltılması gibi bir derdi vardı ama bunu hiçbir zaman başaramadık. Hatta dünyadaki devletlerin en büyük sorunu bu konu için sürekli toplanıp kararları uygulayamamaları” ifadelerini kullandı.

“Çalışmalar istenilen düzeyde değil"

Uygulama evresinde ise önemli ölçüde yasaların, şirketler ve bireylerin devreye girdiğini söyleyen Yılmaz, “Yasaları koyacak olan hükümetler. Devletlerin iklim değişikliği ile ilgili yasa koyma zorunluluğu var. Çalışmalar istenilen düzeyde değil. Bazı Avrupa kentleri bu konuda önlemler almaya başladı ama bu daha önce alınması gereken önlemler olduğu için süreç çok geriden geliyor. Bunu tam olarak başarabilmiş değiliz fakat ileri tarihlerde başarabileceğimizi vaat ediyoruz” şeklinde konuştu.

“Amerika süreci yavaşlatıyor”

Amerika’nın Paris İklim Anlaşması’ndan çekilmesini de değerlendiren Yılmaz, konuşmasına şöyle devam etti:

“Bu iyice bir sekte vurdu ve süreci çok fazla yavaşlattı. Ayrıca bakıldığında şirketlerin de üzerine düşen görevleri yerine getirmediğini görüyoruz. Şirketlerin üretim yapabilmeleri için ham maddeleri bilinçsiz kullanarak doğaya verdikleri zararlar, yenilenebilir enerjiye ağırlık veremememiz iklim değişikliğinin en önemli sebeplerinden biri. Bu hızla devam edersek araştırmalara göre 2100 yılından itibaren dünyada büyük kitlesel yok oluşlarla karşılaşmaya başlayacağız. Bu konuda şirketleri bilgilendirmemiz ve teşvik edici çalışmalar yapmamız gerekiyor. İklim değişikliğinin bir başka etkisi de afetler olacaktır. Kısacası bu işin üç saç ayağı var. Birincisi hükümetler düzeyinde bunun yasalarla teşvik edilmesi, zararların azaltılması gerekli. İkinci olarak şirketlerin bu konuda çaba sarf etmesi gerekiyor. Toplumun, bireylerin de yönlendirilmesi şart. Kişiler çevreye duyarlı ürünleri tercih etmeliler. Özellikle bunlar teşvik edilerek bireylerde farkındalık oluşturmamız gerekiyor”.


Düşük karbonlu yeni iş imkânları


Küresel iklimle mücadelenin düşük karbonlu yeni iş imkânları oluşturabileceğinin de altını çizen Yılmaz, “Yakın bir tarihte dünya gündemini meşgul edecek vergilerden bir tanesi karbon vergisi olacaktır. İnsanların karbon vergisi ile karşılaşmaları söz konusu. Bu aslında karbon salınımını azaltmak için bir önlemdir, bir teşviktir. Olumsuz bir şey gibi görmemek lazım. Karbon salınımının azaltılması için caydırıcı bir önlem olacaktır” diye konuştu.

“Sistemsel çözümler bulunmalı"

“Türkiye’ye baktığımız zaman bizim artık ilkokullardan itibaren çevre bilincini yerleştirecek eğitim çalışmaları yapmamız gerekiyor” diye tavsiyede bulunan Yılmaz, “Bunun davranışa dönüşebilmesi için eğitim şart. Bizim her şeyden önce iklim değişikliği ile ilgili farkındalık oluşturacak sistemsel çözümler bulmamız lazım ki süreklilik sağlanabilsin” dedi. (DHA)