Günümüzde bazı insanlar “Doğru eş” arayışını TV programlarına katılarak ya da sosyal medyanın sınırsız imkanlarından faydalanarak gerçekleştiriyor. Oysa ki bu modern metotlar 1920’li yıllarda uygulanan “sıra dışı” yöntemlerden geri kalmış gibi gözüküyor.
Günümüzde insanlar “ruh eşler”ini bulmak için binbir çeşit yönteme başvuruyor. 1920’lerde “Doğru eş”i bulmak isteyenler ise 4 “sıra dışı” metottan birini uygulayarak evliliklerinin yürüyüp yürümeyeceğini görüyordu.
1924 yılında yayınlanan “Bilim ve Buluş” dergisinde yayınlanan bir makalede resimli olarak anlatılan metotlardan biri “Koku yoluyla ideal eş arayışı”.
Dergide yer alan makaleye göre bu yöntemle evliliklerinin yürüyüp yürümeyeceğini anlamak isteyen kişilerin yapması gereken şey çok basit.
Erkek bir kapsülün içine giriyor ve kadın da bir delikten çıkarılan hortuma burnunu dayıyor. Hayatını birlikte geçirmeyi planladığı erkeğin kokusunu “nahoş” bulmuyorsa o zaman onunla gönül rahatlığıyla evlenebiliyor.
Makaleye göre çiftlerin geçmesi gereken ikinci test ise “Soğukkanlılık deneyi”. Bu sınavda çiftin yanında duran bir adam havaya ateş ediyor ve çiftlerin bu ses karşısındaki tepkileri kaydediliyor. Eğer her iki taraf da sesten korkuyorsa bu evliliğin yürümeyeceğine karar veriliyor.
Çiftlerin geçmesi gereken üçüncü sınav ise “Acı testi”. Bu testte erkek ya da kadın fiziksel olarak acı çekeceği bir aktivitede bulunurken diğeri izliyor. Örneğin erkek kan verirken kadın izliyor ve o sırada kan basıncı ve kalp atışları ölçülüyor.
Eğer gördüğü acı karşısında vücudu tepki veriyorsa o zaman çiftin iyi bir evliliği olamayacağına kanaat getiriliyor.
Dergide verilen son “test metodu” ise “fiziksel çekim”. Bilimsel olarak bir evlilikte en çok olması gereken özellik olarak görülen “çekim” çiftlerin birbirilerine sarıldığı an vücutlarının verdiği tepkiye ölçülüyor.
Çiftin vücut tepkileri bağlandıkları ölçüm makinesinin verilerine göre ölçülüyor. Kadın ve erkeğin nefes alışı ve kalp atışları hızlanıyorsa o zaman bu çiftin ideal bir evlilik gerçekleştireceğine inanılıyor.