Magazin

İçimde bir sürü Ajda var

Pekkan: “Bir sürü Ajdalar var, matruşka gibi. Hepsinin peşinden kendim koşuyorum”

10 Kasım 2008 02:00

CNNTÜRK’te ekrana gelen Tahire Demircan’ın sunduğu “Işıltılar” programında çarpıcı açıklamalar yapan Ajda Pekkan, “Bir sürü Ajdalar var, matruşka gibi... Hepsinin peşinden kendim koşuyorum” diyor

Ajda Pekkan, “Çok agresif olmayı sevmem, insanları kırmayı sevmem, bana yakışan neyse kendimi öyle yetiştirmişim daha doğrusu benden beklenmeyen tavırları ve bazı şeyleri yapmayı sevmiyorum” diyor.

* Özellikle büyük kitle konserlerinde tir tir titriyorum. Orada kocaman bir sahne, binlerce kişi seni dinlemeye gelmiş. Hepsi sevgi ve tapma derecesinde ve sen onların beklentilerinin üstüne bir şeyler koymak istiyorsun. O zaman da bu düşünce beni titretiyor. Bir hafta evvelden her gün deli gibi kondisyon çalışıyorum. Sahnede nefes nefese kalmamak için, çünkü bu çok önemli terlememek için sahnede...

* Sahneye hazırlanırken nedense oraya çok endeksliyim, inanılmaz güzel makyaj yaptığımı çok iyi biliyorum. Çünkü resim yapmayı çok seviyordum ama onu geliştirmedim ne yazık ki sadece model çiziyorum. Çünkü modayla çok ilgileniyorum. Çok seviyorum. Bu hobiyi profesyonel hayata geçirmeyi çok istedim ama bire bir benimle olacak bir şey değil bu ekip meselesi. Günün birinde olursa da olur...

* Ben çok detaycı olduğum için kendi peşimde de kendim koştuğum için, yani bir sürü Ajdalar var. Matruşka gibi. O bir sürü Ajda’nın peşinde ben koşuyorum. O yüzden 6-7 tane çocuk büyütmüş gibi hissediyorum kendimi içimdeki çocuklar ve ben...

* İnsanın bir zevki varsa ve giyinmeyi seviyorsa kendine de giydikleri yakışıyorsa, en başta rol model kendisiyse en acıklısı da o zaten ne koysan üstüne yakışıyor. Almasam bile bilinçli de olsam kafam takılıyor. Onun için hiç gitmiyorum. En iyisi dergiden bir şey beğendiğim zaman telefonla rica ediyorum.

* Elektroniğe meraklıyım. Ama bilgisayarı daha geç çözdüm mesela telefon bayii diye bilirsin bana her telefonu çok merak edip çocuk gibi onu deşifre etmeyi çok seviyorum.

* Perhiz yapmıyorum. Bir dönem dietisyenimle kol kola verdik. İnsanların kendi hayatlarında belli bir sistemleri var, hepimiz bir makine gibiyiz, o makine de bazen bozukluklar oluyor, yani bizim metabolizmamızda olan bozukluklar gibi, psikolojik olabilir, stres olabilir, bir sürü şeyler, olmaması da imkansız bu hayatın içinde. Ben bakıyorum ki kendimle başa çıkamadığım zaman hemen bir doktor arkadaşımla toparlıyoruz olayı. Kendimi 3 hafta kampa çekiyorum.

* Benim alerjim bir sürü şeye; polene, sigara dumanına, klimaya, ortam değiştiği zaman her şeye tekstile, bir butiğe girdiğim zaman dayanamıyorum tıkanıyorum, boya falan bütün bunlar. Ama galiba yendim bunları ben iğneyle de tedavi olduğum için.

* ‘Sanat sanat olarak kalsın ama bütün hayatımı kapsamasın’ çok güzel bu güne kadar birbirimize çok şey verdik ama bundan sonrası için de ben birazcık kendime ve çevreme daha çok vakit ayırmak istiyorum. ‘Seyahat’ dersen atlayacağım hayır diye çünkü valiz yapmaktan nefret ediyorum. Yanımda bir çuval dergi gazete biriktirdiğim şeyleri götürüyorum. Dediğim gibi seyahatte sıkılıyorum ve uyku düzenim bozuluyor. Çok ettim seyahat ve sıkıldım herhalde artık. Hayatım uçaklarda geçiyordu, bir hostes brövesi alabilirdim.

* Kendimi sinemada göremedim. Yani eğer bir şey olacaksa, bana bir ivme getirecekse yapayım ama yapmak için yapmayı istemiyorum artık hiçbir şeyi, yani zamandan çalmak istemiyorum artık... Şarkı söylemek çok hoş... Çünkü anında geri dönüşünü görüyorsun, söylüyorsun, alkışını alıyorsun ve o gece veya o dönem çok mutlu oluyorsun. Öbürkünün geri dönüşü daha değişik. Bir de çok yarışacak insan var seninle yani bu anlamda... Ancak pembe dizide var olabilirsin. Ne olabilir onu bilemiyorum. Ama dediğim gibi çok esprili yada hoş bir şey olursa hayır demem ama zor bir şey...

* Sinemaya gelince... O kadar güzel filmler yapılıyor ki Türkiye’de, o dönem de öyleydi kendine göre ve ben eski Türk filmlerine bayılıyorum. Hele İstanbul’un eski halini görmeye daha da ölüyorum. Fakat film olayı benimle örtüşmedi. Kendimi çok yabancı hissettim. Belki de evden çıkıp, okuldan çıkıp birdenbire kendimi bu kadar şöhretli insanın arasında görünce bir tuhaf olmuş olabilirim. Kendimi tuhaf hissetmiş olabilirim. Pek emek de vermedim doğrusu.. Şimdi bakıyorum da şimdiki aklım olsa devam edermişim.