T24 Haber Merkezi
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Saraçhane'deki belediye binasında düzenlediği basın açıklamasında, son zamanlarda artan medya baskınlarına, Halk TV'den gazeteciler Serhan Asker, Seda Selek ve Barış Pehlivan'ın gözaltına alınmasına sert tepki gösterdi. İmamoğlu, bu tür eylemlerin, Türkiye'de hukukun üstünlüğüne ve ifade özgürlüğüne yönelik ciddi tehditler olduğunu belirtti ve yaşananları "dokunan yanar" dönemi olarak nitelendirdi.
İmamoğlu, "İstanbul'da adaletin ve demokratik değerlerin ciddi şekilde zedelendiğini" vurgulayarak, "kumpas düzeni içindeki bir bilirkişiyi deşifre ederek kilit taşı çektiklerini, duvarın yıkıldığını" ifade etti. Bu sürecin, hukuka ve demokratik normlara aykırı olduğunu söyleyen İmamoğlu, yaşanan bu olayların "her yere saldırı" şeklinde ortaya çıktığını dile getirdi.
İmamoğlu ayrıca, "Başka bilirkişiler tarafından netleşmiş sahtecilik yaparak evrakta iki kişinin imzasının olmadığı, kendi imzasıyla hukuka, kanuna uygun olmayan bir biçimde bir bilirkişi raporu veren kişilerin" yargı önüne çıkarılmasını talep etti. İmamoğlu, Adalet Bakanına seslenerek, "İstanbul'da sözünüz geçiyor mu, geçmiyor mu? Lütfen, öyle bağımsız yargı diye tweet atmayın. Gerçekleri göz ardı etmeyin," dedi.
"Trabzon'un evladıyım, terörle bir ilgim yok"
Başkan İmamoğlu, kendisinden ifade alacak olan savcının terör savcısı olduğunu belirterek, "İlk sorum şu olacak: Terör savcısı benden niye ifade alıyor? Ben, memleketine hizmet etmek için mücadele eden biriyim. Sayın Bahçeli'nin de dediği gibi, ben Trabzon'un evladıyım, terörle bir ilgim yok," şeklinde konuştu.
İmamoğlu, gazetecilerin gözaltına alınmasını ayrıca "utanç verici" olarak nitelendirerek, medyanın susturulmaya çalışıldığını ve bu durumun Türkiye'nin basın özgürlüğü tarihine kara bir leke olarak geçeceğini belirtti. İmamoğlu, "Bu tür saldırılarla bizi yıldırmayı düşünüyorlar ama yanılıyorlar. Adalet, hukuk ve demokratik değerler için mücadelemizi sürdüreceğiz," dedi.
Ekrem İmamoğlu'nun açıklamasının tamamı şu şekilde:
"Dün de söyledim. "Dokunan yanar" dönemi yaşatmaya devam ediyorlar. Tamamen hukuksuz bir süreç, hukuku işletmeye ve topluma adaleti yaşatmaya kararlı bu süreci prensipli bir şekilde yerine getirmeyen, toplumun temel değerlerini zedeleyen, insanların adalete olan inancını zedeleyen bir süreci İstanbul'da üzülerek yaşıyoruz.
Mesele, onları çok tedirgin etti. Biz bu kumpas düzeni içerisinde bulunan bir bilirkişiyi deşifre ettikten sonra onların kilit taşını yerinden çektik ve duvar yıkıldı. Duvarın altında kaldılar. Kendini toparlama sürecinde de her yere saldırıyorlar.
Ve bugün utanç verici. Basınları diyorum; onların her gün çığırtkanlığını yapan ve bugün, gazetecilik mesleğine saldırıya bile ses çıkaramayan medya kuruluşları, aynı mesele ile ilgili, aynı kişiyle ilgili röportaj yayınlıyor. Yeni Şafak’tır, şudur budur her neyse. Ama bu, Türkiye'nin basın tarihine kara leke olarak geçecek olan bu basın kuruluşları benimle ilgili her gün yalan ifadelerle ve uydurma haberlerle dolu dolu 5,5 senedir devam ediyor.
Bu basın kuruluşu bunu yapıyor, ceza yok. Aynı benzer bir durumda hareket eden, Halk TV'deki arkadaşlarımıza, değerli basın mensuplarına, gazetecilere ceza verme gayreti içindeler.
Şunu bilsinler, kilit taşı çekilmiştir kumpas düzeni ortaya çıkmıştır. Trilyonda bir ihtimalle olan bir kişinin her daim Ekrem İmamoğlu ve çevresine nasıl görevlendirildiği deşifre edilmiştir.
Büyük kaygı ve telaş içindeler ve bu telaşla saldırı yapıyorlar. Bu saldırılarla bizi frenleyeceklerini düşünüyorlar, asla değil.
Onlar, yargıya uygun, adalete uygun, hukukçu kimliğiyle hareket eden düzen kurulana kadar onlarla mücadelem devam edecek.
Bu bağlamda, Sayın Bakandan tam da beklediğim cevaplar geldi, geliyor. Çünkü ben Sayın Bakan'a soru sormuştum.
Tekrar soruyorum. Sayın Bakan, İstanbul'da sözünüz geçiyor mu, geçmiyor mu? İstanbul'a dair içinde olduğunuz ve sürecini yürüttüğünüz adalet mekanizması içerisinde bu kadar yolsuzluğu deşifre edilmiş, bu kadar verdiği raporların yanlış olduğu başka bilirkişiler tarafından netleşmiş sahtecilik yaparak evrakta iki kişinin imzasının olmadığı, kendi imzasıyla hukuka, kanuna uygun olmayan bir biçimde bir bilirkişi raporu vermiş.
Bu kişi hakkında ve bu kişinin bu bilirkişinin raporunu kendine dayanak alan savcı hakkında, o kararı veren hakim hakkında harekete geçecek misiniz, geçmeyecek misiniz? İstanbul'da sözünüz geçiyor mu, geçmiyor mu? Sakın öyle bağımsız yargı diye tweet atmayın. Atmayın. Uzun süre elinizi oraya değdirin. Buna cevap verin. İstanbul'da sözünüz geçiyor mu, geçmiyor mu?
Başsavcı burada. Sözünüz geçiyor mu, geçmiyor mu, buna cevap verin. Umarım bu ülkenin, aklı başında yargı mensuplarının teşvikiyle bu ahlak dışı süreç sona erer ve basın mensupları, gazeteciler bir an önce özgürlüklerine kavuşurlar. Düşünün, dünden beri saatlerce, neredeyse 24 saattir gözaltında tutulan insanlar var. Utanç verici bir durum.
Üzücü ve üzüntü verici. Bu olmaz böyle bir şey. Kime zulüm çektiriyorsunuz? Umarım bir an önce, özgürlüklerine kavuşurlar. Biz de Cuma günü aynı şekilde...
Bütün günümü adliyeye ayıracağım. Benim, yarın Olimpiyat düzenleme kuruluyla toplantım var, Cuma günü başka işlerimiz var.
Yarın valilikte il kurulu toplantımız var. İşlerimize bakıyoruz biz. İşimiz var. Şantiyelerimiz var. Hayat devam ediyor. Sorumluluklarımız devam ediyor. Tabii ki, ifade vermeye elbette gideceğim.
Bir görmek istiyorum, bir bakmak istiyorum. Bir an önce de merak ediyorum. Ayrıca, benim bahsettiğim, bilirkişiyle ilgili, ettiğim sözlerden açılan soruşturmaya dönük, işte bana soruşturma açılıyor ama bu bilirkişi hakkında soruşturma yok.
Evrakta sahtecilik yapılmış. Bu bir sahtekarlık. Kanunda yazıyor ya. Yani buna üç kişinin ikisi birlikte imza atar, diğeri de muhalefet şerhi koyabilir.
Sen tek başına bir rapor düzenliyorsun, bunu geçerli sayıyorsun. Buna soruşturma açılmıyor da Ekrem İmamoğlu'na soruşturma açılıyor.
Niye? Hakkını savundu diye. Yani beni cezalandırmak için elinden geleni yapacaklar ve ben mücadele etmeyeceğim ve hakkımı savunmayacağım?
Bana haksızlık, hukuksuzluk yapan, kumpas kuran birine soruşturma açmayacaksın, Ekrem İmamoğlu'na soruşturma açacaksın. Gideceğim. Bunun için gideceğim. Bir de, malumu deşifre etmişim.
Ya başsavcıyı bilmeyen yok. Kendisi orada zaten. Neymiş? Başsavcıyı deşifre etmişim. Yaptığım konuşmayla beraber tehdit etmişim. Bu akıl alır gibi değil. Şaşkınlık, endişe, bir insan yanlış yaparsa eli ayağı birbirine karışır.
Eli ayağı şu an yaşadıkları bu. Yanlış yaptıkça, yaptıkça eli ayağı birbirine karışmış, nereye saldıracağını şaşırmış durumdalar. Gideceğim.
İlk sorum da şu olacak. Terör savcısı benden ifade alacakmış. Terör savcısı benden niye ifade alıyor? Sayın Bahçeli'nin dediği gibi yani ben milletine, memleketine hizmet aşkıyla mücadeleyi son derece üst seviyede yapan Trabzon'un evladı Ekrem İmamoğlu'yuz.
Biz bu ülkede var olan ne varsa terörle ilgili mücadele ederiz. 86 milyon insanın her birisine de vatan evladı gözüyle bakan birisiyim. Ne ne terör şu. Bakacağım ki terör şubesi, şey terör savcısı bende. Bakacağım sen hangi kimlikle benden ifade alıyorsunuz diye savcıya soracağım.
İlk sorum bu olacak. Önceden söyleyeyim. Çünkü benim terör savcısıyla bir ilişkim yok. Bu bağlamda, gideceğim. Elbette sorulan sorulara, ne söylediğini bilen, hala aynı kelimeleri söylemeye devam eden birisi olarak, gerekli hukuki işlemi yerine getireceğim. Yarın, yanılmıyorsam saat 10'du, bir değişiklikten bahsediyorlar ama, cuma, pardon cuma günü saat 10 diye biliyorum. Cuma günü saat 10'da oradayım. Hakkımız da hayırlısı."