Son dönemde Türkiye’nin birçok ilinde konser veren müzisyen Hüsnü Arkan, kitap okuyanların ‘elitlik’le suçlandığı bir dönemde İstanbul’daki Gazi Mahallesi’nde konser verdiğinin hatırlatılması üzerine, “Doğrusu, herkesi elitlikle suçlayanların elitlik hakkında samimi fikirleri olduğunu sanmıyorum. Klasik müzik dinleyicisi, caz dinleyicisi, tenis ya da golf tutkunları elit değildir. Mustafa Kemal ya da Tevfik Fikret de elit değildir. Elit diye sırça köşkte yaşayana ve halkın camlarını kırmasından korkana denir. Ne kadar çok sayıda korumayla gezerseniz o kadar elitsiniz” ifadelerini kullandı.
BirGün’den Burak Abatay’ın sorularını yanıtlayan Arkan, 7 ay boyunca Anadolu’da sürdürdüğü turneden “Türkiye’nin düşünmeyen, kaderi hakkında bir fikri olmayan insanların ülkesi olmadığı” izlenimiyle döndüğünü belirterek, “Gençler baskı ve yalanla yönetilmek istemiyor. Işık arıyorlar, kendilerini özgürce gerçekleştirmenin kanallarını arıyorlar. Aşkı yaşamalarına engel olan şeyin adını koymaya çalışıyorlar. Kaderlerini kimsenin eline bırakmak istemiyorlar, kendi ellerinde tutmak istiyorlar. Başörtülü bir kafanın içinde de, açık bir kafanın içinde de bu hikmetler var. Yarın, bu yüzden ayrılığın gayrılığın dünyası olmayacaktır. Dayanışmanın olacaktır. Bizim müziğimiz bu işlere bir çare değildir elbette. Biz özgürlük isteyenlerin kalfasıyız. Bazen ustamız uyuyorken dükkânı açtığımız da oluyor” dedi.
“En keyif verici şey, Anadolu’nun bir köşesinde ‘Bütün başkanlara hayır’ diye şarkı söylemek”
Arkan, Abatay’ın “Neredeyse bütün Anadolu’yu dolaştınız şarkılarınızla. Neler izlediniz, nelere tanık oldunuz?” sorusuna da şu yanıtı verdi:
“Çok şükür, insan denen şey sabit durmasını istediğiniz yerde durmuyor. Sizin düşünmesini istediğiniz gibi düşünmeyi reddediyor. Devletin bireyle kendisi arasına çektiği çizginin olağanüstü tuhaflığı ve bu güç gösterisinin zayıflığı beni bir kez daha şaşırttı. Herhalde en keyif verici şey, Anadolu’nun uzak bir köşesinde “Bütün Başkanlara Hayır” diye şarkı söylemektir. Bu iki yüz yıllık özgürlükçü slogana dinleyicilerimizin coşkuyla katılması, onların düşlerini gündüz gözüyle görmek demek. Bu, herhangi bir iktidara ait olan her şeyi sorgulamak demek. Hayatımı özgür yaşamak istiyorum demek. Türkiye’nin her yerinde inançlarından, aidiyetlerinden bağımsız olarak yaşamak isteyen insanlar var. Birtakım siyasi güçlerin ilgisini çekebilir diye söylüyorum. En coşkulu konserlerimiz Sivas, Muş, Kayseri’ydi. Hatırlamadıklarım olabilir, çünkü insan koşuşturmanın içinde fark edemeyebiliyor. Adıyamanlılar muhteşem bir konukseverlik gösterdiler. Bunlar güçlüklere rağmen yaptığımız işlerdi. Gerçek şu ki, sözlü müzik dinleyicisinin alışılanın dışında bir yola, hatta itirazı olan bir yola ihtiyacı var. Çünkü kendileri de itiraz ediyorlar. Doğduklarından beri tanıdıkları, bildikleri, kimsenin özgürlük ihtiyacını doğru dürüst karşılamayan sosyal ve siyasal alanın dışında bir yaşam alanı olduğunu kesinlikle biliyorlar. Turne boyunca binlerce insanla tanıştım, kitaplarımı imzaladım, sohbet ettim. Savaş isteyen, savaşı olumlayan tek bir kişiye rastlamadım. Gittiğimiz her yerde içerdeki milletvekilleri, gazeteciler için şarkılar söyledik. Bu şarkılara eşlik ettiler. Özellikle gençlerin, derdi olana, derdini anlatana sevgi duyması, hemdert olmayı bilmesi beni mutlu etti. Bu turne bizim beklentilerimiz açısından çıtayı oldukça yükseltti diyebilirim. İşin kötüsü, şimdi büyük şehirlerdeki dinleyiciden de bunu bekleyeceğiz.”
*BirGün Pazar’da yayımlanan söyleşinin tamamını buradan okuyabilirsiniz.