AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Hüseyin Çelik, "Eskiden benim devletimde Kürt diye bir şey yoktu, Kürtçe hiç yoktu" dedi. AKP'nin inkârcı politikayı yok ettiğini söyleyen ve BDP'yi de süreci zehirleyecek açıklamalarda bulunmaması gerektiği konusunda uyaran Çelik, "Herkes aklını başına alsın" ifadesini kullandı.
AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Hüseyin Çelik Kral FM'de Kral Grup Genel Yayın Koordinatörü Mehmet Akbay'ın konuğu oldu. Gezegen Mehmet'in sorularını yanıtlayan Çelik, çözüm sürecine yönelik açıklamalarda bulundu.
Gezegen Mehmet'in "12 Eylül terörün başladığı nokta mıdır?" sorusuna "Terörün başladığı nokta değil, öncesi var" diye yanıt veren Çelik, sözlerine şöyle devam etti:
"1969’da bir seçim yapıldı ve Adalet Partisi ezici çoğunlukla yönetime geldi. 71 ile 73 arasında yamalı bohça gibi vesayetçi yönetimin kuklası olan hükümetler kuruldu. 1980’e kadar Türkiye'nin yönetimi açısından istikrarsız yıllarıdır. 1980’de tam anlamı ile bir kaos var. Sağ-sol kavgaları, soğuk savaş dönemi gençleri birbirine düşürdü. Ama onların sırtından siyasi hesap yapanlar, darbe hesabı yapanlar keyif sürmeye devam ettiler. Darbe yapıldıktan sonra Evren, 'biz darbe olgunlaşsın diye bir yıl bekledik' dedi. Sokakları kendi haline bıraktılar ve beklediler. Devlet bir milyon 650 bin kişiyi fişledi, birçoğu yurdu terk etti, işkence gördüler. 'Halk kurtarıcımız geldi' dedi ilk başta. Darbeyi yapanlar teröre zemin hazırlamışlardı."
'PKK’ya da BDP’ye de diyoruz ki, süreci zehirleyecek açıklamalar yapmayın'
"1984’te PKK terörü başladığı zaman devleti yönetenler meseleyi ciddiye alsalardı bugün bu boyutta olmazdı" diyen Çelik, "Türkiye maalesef yıllar yılı sadece bir terör meselesi olarak gördü. PKK terör örgütüdür, dağa çıktılar, saldırdılar. Biz her akşam şu kadar şehit oldu, şu kadar PKK’lı öldürüldü haberlerini görürdük. Yeryüzünde sosyal ve siyasi olayların aspirin gibi bir ilacı yoktur. Siyasi çözümler vardır, sosyal çözümler vardır. Eğer bu çözüm süreci başlamasaydı bu şehit ve ölüm haberleri devam edecekti. 7-8 aydır kimse ölmüyor. 'Analar ağlamasın' dedik. Şu anda böyle bir ortam var. Biz PKK’ya da BDP’ye de diyoruz ki, bu süreci zehirleyecek açıklamalar yapmayın. 'Bu süreç tıkanırsa biz kaldığımız yerden savaşmaya devam ederiz' diyorlar. Kimse çocuklarımız üzerinden siyasi hesaplarını gerçekleştirme çabası içinde olmasın. Kaldıkları yerden devam ettiler diyelim, devletin güvenlik güçlerinin eli mantar mı topluyor? Herkes aklını başına alacak ve duygularımızı aklımız idare edecek.
Kürt sorunu
Çatışmanın tekrar başlamasıyla çocuklarımızı kaybedeceğiz. Teröre harcanan ekonominin maliyeti 1 buçuk trilyon dolardır. Radyodan başladık. Çocukluğumda bulunduğum yerde en iyi dinlenen radyo Erivan Radyosu'ydu. Sovyetlerin kontrolü altında yayın yapılırdı ve Kürt vatandaşlarımıza yönelik propaganda yapılıyordu. Benim devletime göre de o zaman Kürt diye bir şey yoktu, Kürtçe hiç yoktu. AK Parti ile birlikte bu yok sayan anlayışı biz kenara ittik. Biz ırkımızı kendimiz tayin etmiyoruz. Irkınızdan dolayı övünmek de yerinmek de doğru değil. Dinini tayin edebilirsin ama ırkını edemezsin. Yeryüzünün en ilkel hastalığı ırkçılıktır. Renk ayrımcılığı, cinsiyet ayrımcılığı, ırk ayrımcılığı insana göre değil. Birbirimizin farklılıklarını kabul edeceğiz. İnsanlığın yeryüzüne geldiği günden bu yana hiçbir insanın saçındaki DNA aynı değil" şeklinde konuştu.
'Artık silahın gerekçesi ne?'
"Varsayın PKK diye bir şey yok, biz Kürt vatandaşlarımızın makul taleplerini görmezden mi gelecektik? Alevi vatandaşlarımızın bazı sıkıntıları var, onlar adına bir terör örgütü var da, biz onun için mi bir şeyler yapıyoruz? Hiçbir şey insan öldürmenin gerekçesi olamaz. 'Eskiden devlet beni kabul etmiyor, dilimi yok sayıyor, Kürtçe ağlamama, gülmeme müsaade etmiyor' diyorlardı. Bunların hepsi geçmişte vardı. Ama hepsi ortadan kalktı artık. Artık silahın gerekçesi ne? 76 milyon hepsi hür ve eşit vatandaştır."
Çelik sözlerini şöyle sürdürdü: "91-95 arasıdır terörün zirve yaptığı noktalar. Eğer bu tez doğru olsaydı bu zamanlarda bunları alırdınız. Mesele tamamen polise ve askere havale edildi. Bu kısa vadede tedbir olarak silahla saldıranlara silahla karşılık verirsiniz. Biz bu ülkede kendini öteki hisseden vatandaşlarımız adına reformlar yapıyoruz. 2001 yılında kurulduğumuzda bugün yapılanların hepsi programda var. Biz bu meseleyi zamana yayarak çözme yoluna girdik.Bugün hayata geçirdiğimiz şeyleri 2003 yılında dile getirseydik bizim partimiz için kapatma sebebiydi. Öğrenilmiş yanlışlarımız vardı ve bize doğru gibi geliyordu. Bu memlekette bir deli standardı oluşmuştu. Biz bu işi zamana yayarak yapacağız. Kamuoyu algısını yöneterek bunu yapmanız lazım. Riski göze almayan bir insan hiçbir zaman başarıya ulaşamaz. Her ameliyat bir risk taşır ama hiçbir doktor bunun riski vardır endişesi ile onu ameliyat etmemezlik etmez.
1984’te bu meselenin çözümü çok kolaydı. Bugün bu meseleyi çözmek zordur ama 5 sene sonra 10 sene sonra zorun karesi küpü olacak. Her aileden çıkan cenaze derin bir iz bırakıyor. Nefretler büyüyor. PKK elbette Kürt halkını tek başına temsil etmez. AK Parti Kürt vatandaşlarımızdan en çok oyu alan partidir. PKK’ya sempati duyanlar var mı? Onun siyasi uzantısı olan BDP’ye sempati duyanlar var mı? Var. PKK’ya sempati duymayan Kürt vatandaşlarımıza aynı gözle bakmamak lazım."