Hürriyet yazarı Akif Beki, CHP'nin Cumhuriyet gazetesinin yazarları ve yöneticileri ile 10 HDP milletvekilinin tutuklanmasına ilişkin yayınladığı bildiriyle ilgili olarak "Sandıkla gelmiş bir yönetimi cuntayla devirmenin meşruluğuna mı göndermedir? Darbeye davetiye çıkarmak, antidemokratik müdahaleleri meşrulaştırmak mıdır* Beğenilmeyen, memnun olunmayan yönetimlere karşı ayaklanma hakkı mı demektir? Bir sokağa çıkma çağrısı mıdır, isyana mı teşvik ve davettir?" görüşünü savundu.
Akif Beki'nin "Ayaklanma çağrısı mı nedir bu?" başlığıyla yayımlanan (9 Kasım 2016) yazısı şöyle:
Dün grup konuşmasını can kulağıyla dinledim, anlamını açmadı Kılıçdaroğlu.
HDP’lilerin tutuklanması ve Cumhuriyet gazetesine operasyon üzerine bildirge yayınlamışlardı.
İşte CHP’nin o bildirgesinde geçiyor...
‘Halkın demokratik direnme hakkı’ndan söz ediliyor.
Ne anlama geliyor bu, nasıl direnecek halk?
***
Kılıçdaroğlu bu kavramı yüksek sesle ilk kez Şubat 2015’te gündeme getirmişti.
Anayasa’nın askıya alındığını iddia edip bu gidişle halkın direnme hakkının ortaya çıkacağını söylemişti.
O zaman tartışılmıştı.
Kavramın 27 Mayısçılar tarafından anayasaya ve siyasi literatüre sokulduğu konuşulmuştu.
‘Türk milletinin, anayasa ve hukuk dışı tutum ve davranışlarıyla meşruluğunu kaybetmiş bir iktidara karşı direnme hakkını kullanarak 27 Mayıs 1960 devrimini yaptığı’ cümlesinden esinlenildiği söylenmişti.
Yanlış hatırlamıyorsam açıklığa kavuşmadı, kavuşturulmadı.
Ne CHP ne lideri Kılıçdaroğlu, 27 Mayıs darbesi çağrışımını reddetmedi, havada bıraktılar.
***
CHP şimdi yine ‘demokratik direnme hakkı’nı savunuyor.
Nedir bu ‘demokratik direnme hakkı’?
Meşruiyetini kaybettiği iddia edilen bir iktidara karşı darbe yapma hakkı mıdır?
Sandıkla gelmiş bir yönetimi cuntayla devirmenin meşruluğuna mı göndermedir?
Darbeye davetiye çıkarmak, antidemokratik müdahaleleri meşrulaştırmak mıdır?
Beğenilmeyen, memnun olunmayan yönetimlere karşı ayaklanma hakkı mı demektir?
Bir sokağa çıkma çağrısı mıdır, isyana mı teşvik ve davettir?
***
Bildirgede, AK Parti iktidarının demokrasiye ve ülkenin bekasına tehdit oluşturduğundan hareketle...
Gidişatın halka demokratik direnme hakkı verdiği yazıyor.
Ama bu hakkın nerede, nasıl kullanılacağından bahsedilmiyor.
Dünkü konuşmasında Kılıçdaroğlu, HDP tutuklamaları için ‘Seçimle gelen seçimle gider’ söylemini tekrarladı.
Seçimle gelen seçimle gidecekse AK Parti iktidarı nasıl el değiştirecek?
Sokakta mı devrilecek, sandıkta mı?
Darbeyle mi yıkılacak, demokratik mücadeleyle mi?
CHP, halkı hangi yola davet ediyor?
Orası hâlâ muğlak...
***
Kılıçdaroğlu’nun dün getirdiği tek açıklama şu.
Bildirgenin iktidarı çok rahatsız ettiğini gururla belirttikten sonra “Biz ne diyoruz”dedi ve final cümlesini okudu: “Ne darbe ne dikta, yaşasın tam demokrasi...”
Demek ki bu direnme hakkı, darbe yapma hakkı anlamına gelmiyor.
En azından bu kadarını çıkarsama yoluyla bilebiliyoruz.
Peki ama ne anlama geliyor?
Kaçak güreşmekten vazgeçin
CHP’lilerin bir ara 27 Mayısçılara özenip, ‘direnme hakkı’nı yeni anayasanın başlangıç bölümüne koyma fikrini dillendirdiklerini de unutmayalım.
Şöyle formüle edilmişti öneri:
“(Bu anayasayı) Meşruiyetini yitirmiş herkese karşı direnme hakkını kullanacakları inancı ile gelecek kuşaklara emanet ve tevdi ediyoruz.”
Gerçi dallanıp budaklanmadı, sansasyon koparmadı, büyümedi ateşledikleri tartışma.
Ama bir şeyi gösterdi. O da CHP’nin, bu kavrama epeydir aklını taktığı, üzerinde düşündüğü, ciddi ciddi kafa patlattığı...
***
CHP’nin önümüzdeki dönemde muhalefetini ‘direnme hakkı’ üstünden sertleştireceği gün gibi ortada.
Fakat onca zihin mesaisinden sonra ya kafaları hâlâ netleşmiş değil... Ne yaptıklarını, neyi kurcaladıklarını tam bilemiyorlar. Etrafında dolaşıyor, dokunup dokunup kaçıyorlar...
Ya da ‘direnme hakkı’yla ne kastettikleri kafalarında çok net. Sadece açık açık söylemeye cesaretleri yok.
İki halde de karınlarından konuşmaları, ateşle oynamaktan farksız.
Çerçevesini çizmeden uluorta kullanılacak bir kavram değil. Kullananı bile ürkütüyorsa gerisini siz düşünün.
"Tutuklamalar anayasaya aykırı,
yargıya hesap verecekler"
CHP'nin "CHP Parti Meclisi'nden yurttaşlarımıza" başlığıyla yayımlanan (7 Kasım 2016) bildirisi şöyle:
Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisi, 6 Kasım 2016 tarihinde olağanüstü gündemli olarak toplanmış ve ülkemizde son dönemde yaşanan gelişmeleri üzüntü ve kaygıyla izleyen tüm yurttaşlarımıza aşağıdaki çağrıyı yapma kararı almıştır:
Türkiye iyi yönetilmemektedir. Ülkemizi 14 yıldır yöneten AKP iktidarı, devlet yönetiminin her kademesine yerleştirdiği FETÖ elemanlarıyla Türkiye’yi bilinçli ve planlı bir şekilde darbe ortamına sürüklemiştir. Halkımız, Gazi Meclis’imiz ve darbeye karşı duran medyanın aldığı ortak tavır sonucunda darbe girişimi başarısız kılınmıştır. Parlamenter rejimimiz Türkiye’nin demokrasi güçleri tarafından başarıyla korunmuştur. Ancak AKP iktidarı 15 Temmuz’da yaşananlardan hiçbir ders almamıştır. Toplumsal uzlaşıyı dışlamış, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkeleri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu değerlerine dönük saldırılarını arttırarak sürdürmüştür. Yargı siyasetin güdümü altına alınmıştır. Gelinen noktada Türkiye, FETÖ ile mücadele bahanesiyle ortaya konan karanlık ve otoriter Saray darbesini yaşamaktadır. Mevcut siyasi durum halkımızın özgürlüğüne ve ülkemizin bekasına yönelik büyük bir tehdit oluşturmaktadır.
Bu kapsamda,
1- FETÖ üyesi olmak suçlamasıyla yargılanan bir savcı tarafından başlatılan Cumhuriyet Gazetesi’ne yönelik hukuksuz ve akıl dışı dava bir an önce sona ermelidir. Bu dava, hükümetin yönlendirmesi ve desteğiyle açılan siyasi bir davadır. Siyasi iktidar yalnızca gazetecilik faaliyetleri nedeniyle Cumhuriyet’le yaşıt ve basınımızın simgesi olan Cumhuriyet Gazetesi’nden adeta öç almaktadır. Basına yönelik her türlü baskıya son verilmelidir. Düşünce, ifade ve haber alma özgürlüğünün kullanılmasını engelleyen tüm baskılar ortadan kaldırılmalıdır. Tutuklu gazetecilerin tamamı serbest bırakılmalıdır.
2- Darbe girişiminde yer alan, destek veren askeri, siyasi ve bürokratik tüm unsurlar en kısa sürede ortaya çıkartılmalı ve hukuk çerçevesinde yargılanmalıdır. Öte yandan, OHAL kapsamında tutuklanan, görevden uzaklaştırılan ve ihraç edilen tüm yurttaşlarımıza adil yargılanma hakkı tanınmalıdır. İnsan haklarına aykırı muamelede bulunan ve buna meşruiyet katan tüm sorumlular yargı önünde hesap vermelidir.
3- AKP, TBMM zemininde ve seçimle gelen temsilciler ile yürütülmesi gereken çözüm sürecini, TBMM’yi hiçe sayarak doğrudan PKK ile pazarlığa girerek yürütmüştür. Ülkemizin karşı karşıya getirildiği terör ve şiddet ortamı, parlamentoyu yok sayan bu yöntemin ne kadar yanlış olduğunu kanıtlamıştır. Aynı hatayı tekrarlayan AKP, bugün de Meclis’teki milletvekillerini tutuklatarak teröre hizmet etmektedir. Hukuki süreçler tamamlanıp hüküm kesinleşmeden milletvekillerinin tutuklanması anayasaya ve Anayasa Mahkemesi’nin içtihatlarına aykırıdır. Bu hukuk dışı uygulamaya son verilmelidir.
4- Otoriter rejim; yurttaşların ifade, toplantı, örgütlenme ve girişim özgürlüklerini kısıtlamakta, tüm toplum kesimlerini yoğun bir baskı altına almaktadır. Okullara, üniversitelere, emekçilere, kadınlara, sivil toplum kuruluşlarına, iş dünyasına ve yurttaşlarımızın can güvenliğine yönelik tehditler, saldırılar, baskılar derhal son bulmalıdır.
FETÖ, PKK ve IŞİD terör örgütlerine yardım ve yataklık eden Saray ve AKP yöneticileri, demokrasimize ve ülkemizin bekasına yönelik en büyük tehdittir. Bu tehdit yurttaşlarımıza demokratik direnme hakkını da vermektedir. Demokrasimize, birliğimize, huzur ve barış ortamına karşı yapılan bu tehdidi önlemek için yapılması gerekenler bellidir. Vatanını seven, demokrasiye inanan, temel ve hak ve özgürlükleri savunan her yurttaşımız Cumhuriyetimize yönelen bu büyük tehdidi bertaraf etmek için bir araya gelmelidir. CHP bu yaşamsal özgürlük, demokrasi, birlik ve bağımsızlık hareketinin öncülüğünü yapmaya hazırdır. Hiçbir yurttaşımızın kuşkusu olmasın ki CHP bu mücadelenin bütün gereklerini yerine getirecektir.
Diktatörlük kurma çabaları, çok geçmeden özgürlük, hukuk ve demokrasi sevdalısı halkımızın iradesi tarafından yenilgiye uğratılacaktır. Türkiye’yi uçuruma sürükleyenler mutlaka yargıya hesap verecektir.
Ne darbe, ne dikta, yaşasın tam demokrasi…
Güven ve umut, karanlık ve korkuyu yenecektir.
Türkiye Cumhuriyeti, daima ileriye gidecektir.
Türkiye’yi böldürmeyeceğiz, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşatacağız.
Vatansever halkımıza saygıyla duyurulur...