Hürriyet Gazetesi Okur Temsilcisi Faruk Bildirici, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişimine ilişkin olarak yayımlanan haberleri "yetersiz" bulduğunu ifade etti. "Bir yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen darbe girişimiyle ilgili birçok sorunun yanıtı hâlâ verilemedi. Medya görevini hakkıyla yerine getiremedi" diyen Bildirici, sözlerinin devamında "Darbeye karşı çıkmak yetmez, gazeteciler, demokrasi ve özgürlüklere koşulsuz sahip çıkmalı. Basın özgürlüğünü ve halkın haber alma hakkını savunmak medyanın ortak paydası olmalı" ifadesini kullandı.
Faruk Bildirici'nin "15 Temmuz gazeteciliği" başlığıyla yayımlanan (28 Ağustos 2017) yazısı şöyle:
Belki de bu yazıyı, 15 Temmuz darbe girişiminin yıldönümünde yazmalıydım. Fakat o günlerde o kadar heyecanlı konuşmalar yapıldı, o kadar destansı yazılar ortalığı kapladı ki, serinkanlı bir fasıl açmak zordu.
Kutlamalar ve anmalar geride kaldığına göre sanırım artık “15 Temmuz gazeteciliği”ni konuşabiliriz. 15 Temmuz 2016’dan bu yana yapılan gazeteciliği iki başlık altında incelemek mümkün. Birincisi, 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin gazetecilik. İkincisi, 15 Temmuz darbe girişiminin gazeteciliğe etkileri.
Devleti yönetenlerin tatmin edici açıklamalar yapmadığı bir ortamda darbe girişiminin aydınlatılmasında en önemli görev medyaya düşüyordu. Fakat siyasi iktidara yakın gazete ve gazeteciler, o güne ilişkin soruların üzerine gitmedi. Sadece bağımsız medya kuruluşlarından az sayıda gazeteci, darbe girişiminin üzerindeki giz perdesini kaldırmaya çalışıyor. Bu sınırlı çaba, o güne ilişkin bilgi kırıntılarını ve açıklamalardaki çelişkileri gözler önüne seriyor.
Darbe girişimiyle ilgili iddianameler ve mahkemelerdeki ifadeler de darbenin ardındaki ilişki ağı hakkında ipuçları veriyor. Sedat Ergin’in Hürriyet’te yaptığı gibi, iddianameler ve mahkemelerde olup bitenlerin dikkatli bir gazetecilik süzgecinden geçirilip analize dönüştürülmesi büyük önem taşıyor.
Yine de bir yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen darbe girişimiyle ilgili birçok sorunun yanıtı hâlâ verilemedi. Medya görevini hakkıyla yerine getiremedi.
Gelelim 15 Temmuz darbe girişiminin gazeteciliğe etkilerine. Medya ortamındaki mevcut sorunların 15 Temmuz 2016 sonrasında arttığını söyleyebiliriz. Özgürlük ve demokrasi sorunu çok daha yoğunlaştı. Hiçbir gerekçe gösterilmeden kararnamelerle alternatif ve bağımsız kimi medya kuruluşlarının kapısına kilit vuruldu. Emniyet ve adliye binaları gazetecilerin günlük uğrak noktaları haline geldi.
Gözaltına alınan ya da tutuklanan gazetecilerin çetelesini tutmak, meslek örgütlerinin en önemli uğraşı alanı oldu. Çağdaş Gazeteciler Derneği Ankara Şubesi’nin hazırladığı ve 15 Temmuz 2016-15 Temmuz 2017 tarihlerini kapsayan “Medya raporu”ndaki sayısal veriler şöyle:
“318 basın mensubu gözaltına alındı. 103 basın mensubu tutuklandı. 18 gazeteci hedef gösterildi ya da darp edildi. 1 gazeteci hayatını kaybetti. 2 haber sitesi kapatıldı. 25 haber sitesine erişim engeli getirildi. 147 medya kurumu kapatıldı. 1404 basın mensubu işinden oldu. 32 parlamento kartı, 624 basın kartı iptal edildi. 4 yabancı basın mensubu sınır dışı edildi.”
Üç gün önce yayınlanan yeni bir kararnameyle kapatılan medya kuruluşlarına Dihaber ajansı, Gazete Şujin ve Rojeva Medya gazetesi de eklendi. Hapiste olan gazeteci sayısı da her geçen gün artarak 160’ın üzerinde çıktı. Ne yazık ki, bu ağır tablonun sorumlularından biri de iktidar yanlısı bazı medya kuruluşları. Bu yayın organları gazetecileri hedef gösteriyor, bağımsız ve eleştirel medyayı “haberleriyle” yargılıyor. Medyaya yönelik baskının artmasına katkıda bulunuyor, çoksesliliğe engel oluşturuyorlar.
Bu durum da gösteriyor ki, darbeye karşı çıkmak yetmez, gazeteciler, demokrasi ve özgürlüklere koşulsuz sahip çıkmalı. Basın özgürlüğünü ve halkın haber alma hakkını savunmak medyanın ortak paydası olmalı. Gazeteciliğin, 15 Temmuz felaketi ve sonraki uygulamaların getirdiği noktadan tek çıkış yolu bu.