Gündem

Hürriyet Okur Temsilcisi: 'Karayipler'e VIP seyahat' haberimizde bir firmanın telefonunun verilmediği kalmış

"Reklam ile haber arasındaki ayrıma dikkat edilmesi gerekiyor"

27 Haziran 2016 17:30

Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici, reklam ile haber arasındaki ayrıma dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayarak, "Örneğin 15 Haziran’da yayınlanan “Karayipler’e VIP seyahat” haberinde bu ölçünün hayli kaçtığını söyleyebilirim. Bir tek o firmanın telefon ve iletişim bilgilerinin verilmediği kalmıştı" dedi.

"Türkiye’deki turistik yörelerin tanıtımı kadar, başka ülkelerde gezilip görülecek yerlerin yazılması da doğal bir gazetecilik faaliyeti" diyen Bildirici, "Bu ülke insanlarının oraları görmeye ve bilmeye hakkı var. Ayrıca o ülkelere gezi düzenleyenlerin çoğu bu ülkenin şirketleri" ifadesini kullandı. 

Faruk Bildirici'nin "İki turizmciden eleştiri" başlığıyla yayımlanan (27 Haziran 2016) yazısı şöyle:

Turizm hakkındaki yazı ve haberlere turizmci olduklarını belirten iki okurdan eleştiri geldi. İki eleştirinin de ortak özelliği, Hürriyet'te turizmcilerin yeterince kayırılmadığı, hatta kendilerine haksızlık yapıldığı. Öyle mi gerçekten?

Turizmci İbrahim Taşkın, başka ülkelerin turistik özellikleriyle ilgili haber yapılmasına karşı çıkıyor; Hürriyet’i şöyle eleştiriyor: “Gördüğüm kadarı ile gazetenizin reklam gelirlerinin bir bölümü turizm sektöründen gelmektedir. Gazetenizde yayımlanan haberlere baktığımda gerek basılı gerekse sanal yayınlarınız insanlarımızı yabancı ülkelerde tatili özendirici yayınlarla dolup taşmakta. İspanya, Portekiz, Yunanistan kıyılarını ve görülmesi gereken yerleri sayenizde ezberledik. Türk otelcilerin krizde can çekiştiğini yazarken, diğer sayfanızda Yunanistan kıyılarında ne kadar güzel kayalıklar olduğunu övmektesiniz. İnanın bu haber yapma özgürlüğü değil.”

35 yıllık turizmci olduğunu vurgulayan okurlarımızdan Refet Kayakıran da Vedat Milor’un 5 Haziran’da Kelebek’te yayınlanan “Güneye tatile gitmem” başlıklı yazısına takılmış:

“Son derece gaddarca ve ayıp! Sektör zaten batmış ve yazısında dediği bel altı vuruşun daha beterini yapıp sektörü resmen sırtından bıçaklamış. Üstelik kendi gazetesinin sayfaları yüzlerce otelin indirim kampanyalarıyla dolu. Elbette butik otel değil ama Kemer, Belek, Marmaris ve Bodrum’da ünlü 5 yıldız oteller gayet makul fiyatta. Güney diyerek genelleme yapması büyük bir gaf.”

Türkiye’de turizmin zor durumda olduğu gerçek. Burak Coşan’ın hazırladığı “Turizm 2016” yazı dizisi de durumu bütün çıplaklığıyla aktardı Hürriyet okurlarına. Fakat turizmciler de biliyor ki, medya ve özel olarak Hürriyet, bu sorunların ne nedeni ne de çözüm merci. Gazetecilikte öncelikli olan okurun bilgi alma hakkı ve kamu yararıdır. Turizm şirketlerinin sorunları ve beklentileri ile kamu yararı arasında denge kurmak şart. Asıl haksızlık, turistik şirketler ilan veriyor diye gazetelerin o şirketlerin PR elemanı gibi davranmalarını istemektir.

Türkiye’deki turistik yörelerin tanıtımı kadar, başka ülkelerde gezilip görülecek yerlerin yazılması da doğal bir gazetecilik faaliyeti. Bu ülke insanlarının oraları görmeye ve bilmeye hakkı var. Ayrıca o ülkelere gezi düzenleyenlerin çoğu bu ülkenin şirketleri.

Ancak reklam ile haber arasındaki ayrıma dikkat edilmeli. Örneğin 15 Haziran’da yayınlanan “Karayipler’e VIP seyahat” haberinde bu ölçünün hayli kaçtığını söyleyebilirim. Bir tek o firmanın telefon ve iletişim bilgilerinin verilmediği kalmıştı.

Tabii güney sahillerindeki bütün turistik tesislerin fiyatlarının yüksek olduğu gibi bir genelleme yapmak da doğru değildi...

Tepki gösterme refleksi

 

Hürriyet internetteki “Hahamdan Muhammed Ali’ye veda töreninde Türkiye hakkında densiz sözler” başlığı, Orkun Koparan adlı okurun dikkatini çekmiş.

Gönderdiği e-postada “Siz haberi yazın, başlığa yorum yazmayın, Amerikalı hahamdan ‘densiz sözler’ ne demek? Ne olduğuna biz karar verelim. Siz gazetecilik yapıp haberi verin yeter” diyordu.

Benzer bir eleştiri de okurlarımızdan M. Refik Ünlü’den geldi. O da internetteki “M. Ali’nin eski sevgilisinden büyük ayıp” başlığına itiraz ediyordu:
“M. Ali’nin sevgilisi ayıp etmiş. Haberinizden bunu anlıyoruz. Siz gazeteciyseniz haberi verirsiniz, ayıp mı, çirkin mi değil mi buna okuyucu karar verir. Siz kalkıp da hazırladığınız haberin ayıp mı, çirkin mi, hainlik mi olduğuna karar verip okuyucu yönlendirmezsiniz.”

Okurlar haklı. Haber ile yorumun ayrılmasının temel ölçütlerinden biri, başlığın nesnel olmasıdır. Başlıkta içerik ile ilgili suçlayıcı nitelendirmeler yapılamaz. Ayrıca kime göre ayıp, kime göre densiz? Biz gazeteciler, haberi okuyan okurların da en az o haberi yazan bizler kadar zeki ve birikimli olduğunu kabul etmeliyiz. Haberi okuyan okur, eğer o sözlerde bir densizlik varsa zaten anlayacak, kendince değerlendirmesini yapacaktır.

Eğer haberin içinde o konuşmaların “densiz” ya da o davranışın “ayıp” olduğu konusunda bir kişinin değerlendirmesine yer verilmişse bu nitelendirme ona atfen yazılır. Ama ABD’li haham Michael Lerner ile ilgili haberde hiç kimseye atfen böyle bir söz yoktu. Dahası basılı gazetede 12 Haziran’da “Tuhaf sözler” başlığıyla verilen haberde, “... Haham Lerner, tartışma yaratan ve tepki gören sözler sarf etti” deniyordu. Kim tartıştı, kim tepki gösterdi? Orası belirsiz. Bir kaynak verilmiyor. Gerçekten bir tartışma, bir tepki varsa da bu birilerine dayandırılmalıydı.

Gazeteci haber yazarken kendi fikrini, genel doğrularmış gibi sunmamalı. Başkalarının yerine tepki açıklamamalı. Tepki gösterme refleksini devlet adamlarına, siyasetçilere ya da konunun ilgililerine bırakmalı.

Okurdan kısa kısa

BAHRİ Ovalı/Kadir Okur: Gazetenizde Y. Nuri Öztürk’ün doğum tarihi 5 Şubat 1951 olarak verilmiş. Doğrusu 22 Haziran 1945 değil mi? Tabii bu durumda haberinizdeki gibi 65 değil 71 yaşında hayatını kaybetmiş oluyor. (23 Haziran/ 25. sayfa)

NOT: AA’nın haberindeki yanlış, gazete girerken düzeltilmemiş. Ayrıca Öztürk, 25 Haziran'daki haberde yazıldığı gibi prostat değil, mide kanseri nedeniyle yaşamını yitirdi.

O. Erhan Keskin/K. Halit Uzun: Spor sayfasında, “2008’in rövanşı olur diye çekindik” haberi yayımlandı. Milli Takım’da oynamış bazı oyuncular, “Çekleri Rüştü’nün uzun vuruşunda Semih’in golüyle yenmiştik” diyor. Gerçek böyle değil! Rüştü’nün uzun vuruşunda Semih’in gol attığı maç Hırvatistan maçıydı ve o golle maçı uzatmaya götürmüştük. Çek Cumhuriyeti maçındaki gollerimizi Arda ve Nihat (2) atmıştı. (23 Haziran)

Özden Anıl: Hulusi Turgut, Demirel’le ilgili yazı dizisinde Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın Ankara’da vefat ettiğini yazmış. Doğrusu, İstanbul’da vefat etmiştir. Oğullarıyla birlikte Türk Hava Kuvvetleri’nin C-47 uçağı ile Yeşilköy’den Etimesgut Havaalanı’na getirmiştik.

Mahmut Kır: Kelebek ekinde sanatçı Ziynet Sali’nin sol kolunu kırdığı yazılmış. Ama fotoğrafta sol değil sağ kolunun alçılı olduğu görünüyor. (17 Haziran)

A. Şengör: “Prehistorik taşlar mı? Gömelim gitsin” haberinde “Sit alanlarının yağlaması” denilmiş. “Yağmalaması” olacaktı herhalde. (19 Haziran)

Umur Çolak: KKTC’ye gelen gazetede baskı hataları çok oluyor. 22 Haziran’da ekonomideki “Afrika Planı” haberinin spotunun ilk sözcükleri hatalı basılmış. Bazen de ekler olmuyor. Gelen gazete sayısı da az.

İsmail Değirmenci: Adamlar CHP aleyhine korsan broşür basmış. Ya siz? Bu korsan broşürü 1. sayfada yayınlayıp bütün Türkiye’ye yayarak ne yapmaya çalışıyorsunuz? Broşürü resmi olmadan verseniz olmuyor mu? (17 Haziran)

Naim Tansel: “Yayın nöbetine 3 tutuklama” haberinin spotunda tutuklanan “nöbetçi yayın yönetmenleri” için “... Terör örgütü propagandası yaptıkları belirtildi” denilmiş. Bari “iddia” deseydiniz. (21 Haziran)