Magazin

'Hülyadan beter edeler beni bu ülkede'

Billur Kalkavan, "Demokratik açılımla ilgili konuşmak istemiyorum, çünkü çok pis konuşacağım. Hülya Avşar’dan beter ederler beni bu ülkede" diyor.

05 Ekim 2009 03:00

Yıllardır koruduğu düzgün fiziğiyle dikkat çeken Billur Kalkavan, "Demokratik açılımla  ilgili konuşmak istemiyorum, çünkü çok pis konuşacağım. Hülya Avşar’dan beter ederler beni bu ülkede" diyor.

Erkeklerin dikkatini çeken Billur Kalkavan Haber Türk'e iddialı konuştu: "Ben her zaman güzel olacağım"

Fiziğiniz çok beğeniliyor. Nasıl koruyorsunuz ?

Az yiyerek, spor yaparak, neşeyle, pozitif düşünceyle ve genetik mirasla. Çünkü ben 47 yaşına geldim. Kendi yaşıtlarıma bakıyorum kendi görüntüm hoşuma gidiyor. Düşüncenin gücüne inanmak lazım. Sen ne düşünürsen hayatta da olsun bunu artık insanların gerçekten kalpten inanmasını istiyorum. Ben genç kız formatındayım. Mesela ben kendimden bahsederken ben şöyle kızım formatında bahsederim. Yani 50’sini devirmiş 3 günü kalmış insanın kendisine genç kız demesi çok komik değil midir? Ama ben onu diyince kimse komik bakmıyor. Yolda bir çocuk beni durdurunca 'Abla bir şey sorabilir miyim? ' diyor . Abla diye hitap ediyor. Bana kimse ne teyze der ne de teyze formatına girerim ne de kafama takarım . Ondan genç kaldığımı düşünüyorum. Ama bu zorlama bir düşüncede değil. Ben hiç bir zaman o leveldan öbür tarafa atlamadım

Kadınlardaki 30 yaş sendromunu nasıl değerlendiriyorsunuz. Ben bile '30’uma geldim, ne yapacağım?' gibi düşüncelerdeyim.
Olur mu hiç öle şey. Ama bende 30 olduğumda çok bunalmıştım biliyor musun? Sonra ipin ucu kaçıyor. Rahatlarsın sende benim gibi ama kafanı genç kız formatından çıkarmazsan yaşlanmıyorsun. Yolda “Teyze” diyenler olur bayanlara. Ben kimsenin teyzesi değilim ki bana niye teyze desin. Ben o tip isimlerin arkasına takılan tipleri de hiç sevmem zaten.

"Bildiğim şeyi seyeretmeyi sevmem"

Bu arada en sonki diziniz Ihlamurlar Altında’ydı değil mi?
Yok ben geçen yaz Servet Avcısı diye bir dizide oynadım ama çok kısa. Onu kimsede hatırlamıyor. Zaten çok hatırlanası bir proje de değildi açıkçası. Bence hatalar yapıldı. Biz yazın gittik Kuşadası'na 2 ay kaldık süper vakit geçirdik. Hem tatil hem iş . Sonra birden 6. bölümde kaldırdılar. Halbuki bazı projelerin sadece limitli yaz projesi olarak kalması lazım . Bana sorsan ben o diziye 8 bölümlük bir yaz dizisi yapardım. Onu Kuşadası'nda çekip bitirip dönerdim. Çünkü yayından kaldırılınca seyirciye de çok ayıp oluyor. Ihlamurlar Altında hala konuşuluyor. Geçen yaz her sabah tekrarı vardı. Yani tam unutuldu derken tekrar sabah yayınlanıyordu. Ama ben pek fazla izlemezdim. Çünkü bildiğim bir şeyi seyretmekten pek hoşlanmıyorum.

Neden?
Çünkü senaryoyu okuyoruz, sete gidiyoruz, haftanın 6 günü ortalama 20 saat sette kalıyoruz ya da 15 saat. Canımız çıkıyor. Sonra iş bitiyor. O bölüm 90 sayfa olduğu için ki dünyanın hiç bir yerinde böyle bir enayilik yok bide dublaja gidiyoruz bide oturup 2 saatimi harcayamam o dizinin önünde. Ben zaten ömrümü harcadığım için o projede öyle bir sıkıntı geliyor ki nefret filan ediyorsun. Ve millet met ettiği zamanda, bak nankörlük değil bir millet met ettiği zaman da Allah Allah diye bakıyorum. Hâlbuki biz insanlar beğensinler diye zaten bu kadar uğraşıyoruz. Ama o kadar nefret ediyorsun ki .

"Hayatta estetik istiyorum"

Bu da çok ilginç. Ama birçok kişinin severek izlediği bir diziydi..

Oyuncular çok güzeldi; insanlar güzellikler seyretmek istiyor. Bak mesela Kıvanç Tatlıtuğ'a dizileri nasıl güzel tutuyor , bak mesela Mehmet Akif Alakurt'a.. Bunlar güzel çocuklar, güzel kızlar oynasın bende televizyona bakınca güzellik görmek istiyorum. Böyle çirkinlerin, pis sakallıların, kılıksızların oynadığı hiç bir şey veya yanımda da istemem öle insanları. Estetik istiyorum hayatta. Şimdi bizde yıkılıyorduk yani. Düşünsene Anne ben, kızım Tuğba oğlum Sinan, kocam İsmet Üstekin. Dalyan gibi adam.

Tuğba Büyüküstün ile çalıştınız aynı dönem çıktığı için soruyorum Beren Saat'i nasıl buluyorsunuz şu anda?
Ben Berenle ilgili bir şey söyleyemem çünkü Beren 'in yaptığı hiçbir şeyi seyretmedim açıkçası çünkü ben dizi seyretmiyorum zaten. Tuğba ayrıca benim için başkadır yani. Tuğba’yı bu dünyada kimseyle kıyaslamam ben çünkü o benim değil kızım, kardeşim, arkadaşım, her şeyim o benim yani. Biz onla hala çok sıkı görüşüyoruz. Onu ben çok seviyorum.

"Tuğba’nın yeri başka"

Aslında biraz dizi çekmek filan bu açıdan daha güzel bir şey . Uzun çalışma saatleri nedeniyle sıkı dostluklar mı kuruluyor?
Bugüne kadar kimseyle çok fazla ahbap kalmadım. Çünkü benim için iş iştir özel özeldir. Benim kendi arkadaşlarım var. Eskiden beri olanlar var yeni var ama evimde ve kendi özel hayatımda görüştüğüm insanlar hiç bir zaman ünlüler veya diziler çevresinden olmamıştır. Bir tek Tuğba’yla arkadaş kaldık. Çok kaliteli bir ailenin kızı neticede Cadde kızı. Herkes caddeyi övmeme kızıyor ama bizim o taraflıların bir ayrıcalığı var çünkü daha medenidir, daha şekerdir. Alt yapısı sağlam yani. Bir diziyle kimse birisi olmaz bu dünyada. 20 senedir çalışıyorum ben zengin, ünlü, forslu bilmem ne ailenin kızıyım hiç bir gün ailemi kullandım mı işlerim için? Ama çok çalıştım 20 senedir hep bir çizgide kalmak için onu korumak için sen bu kadar senelerden sonra ben varım bu piyasada da diyebiliyorsun ki Türkiye de o bile çok zor. Onun için ki Tuğba başka.

Fahişe insan değil midir?

Sinema çalışmaları var mı?
Benim öle sinemayla pek bir ilgim olmadı. Ben bu sene kışın çalışmadığım için bir kaç tane böyle okullu genç yönetmen adayı gencin projelerine gittim destek olarak. Çünkü düşünüyorum ki bir yerden başlayacak bu çocuklar. E bizim gibi insanlarda hep şey bekler ünlü olsunda sonra çalışıyım işte bir şey yapsın da sonra bir göreyim. Hâlbuki sen destek olma ben destek olma kim destek olacak bu gençlere? Hatta böyle birilerini de ayarlarım işte mesela Haldun Boysan’ı davet ettim. O da hemen kabul etti. Zaten birer gün filan o filmlerden bir tanesi 'Mezuniyet' diye bir filmdi. Doğacan Alafarta diye genç bir arkadaşımız yaptı daha okullu o vizyona sokuyor şimdi filmi kasımda benim bir sahnem vardı. Hâlbuki benim bir sahnem var. Dedim ki insanlar yanlış anlamasın Fahriye Abla gibi biriyle oynasam keşke. Ben çok aptal sorularla karşılaşıyorum 'Billur fahişeyi oynayacak' ya kardeşim anneyi oynayınca bu kadar laf edilmiyor fahişeyi oynayınca; fahişe de bir insan değil midir yani bu ne saçma bir ülke artık. Hala nerelere takıldığımıza bakar mısın 'Gençleri mezun etti' filan bilmem ne ama reklam reklamdır diyoruz yani neticede kasımda vizyona giriyor .

"Kimsenin annesi değilim, kimseye benzemem"

"Beni artık polis yapsınlar, sapık yapsınlar"

Size artık hep anne rollerinin geldiğini söylüyorlar.
Evet, öyle oldu . Sanırım annelik Eyvah Babam’la başladı benim hayatımda. Ondan sonra bunun annesi filan ya kardeşim ben kimsenin annesi değilim. Tamam anne rolünü çok güzel yaptım ben o kadar değişik bir tipim ki . Ne tipim kimseye benzer, ne kafam kimseye benzer, ne suratımın şekti gözüm filan benze beni başka türlü değerlendirsene. Bu ne kafasızlık. Bir kere anneliği iyi yaptım diye ama ben pek anneliği de pek sevmem. Ama Tomris ısrar etti orda çok zengin bir aileydik orda zenginlerde benim gibi anneler var ama şu şeyde mesela hiç olmadı ben kendim olamadım bir türlü Servet Avcısında. Bir de esmer çocuklar niye. Niye Naz Elmas’ın annesi rolü gelmiyor da en esmeri annesi rolü geliyor ben gerçek bir sarıyım benim tüylerim bile sarı. Yani anneyi iyi oynadı, sesim de kalın. Yani şimdi gidip de benim genç kızı oynayacak halim yok bu sesle. Zaten istesem de oynayamazdım ses çok önemli bir faktördür. Polis yap, sapık yap, kötü yap. Eskiden de kötü kadın yapışmıştı üstüme. Tomris’e her zaman müteşekkirim bu konuda çünkü kariyerime çok büyük etkisi oldu bunların çünkü ben çok iddialı bir kadın değilim. Hayatı geldiği gibi alırım. Hedeflerim filan hiç yoktur. Türkiye de zaten ne hedefi yani 20 gün sonra ne olacağımı bilmediğimiz 20 dakika sonra ne olacağımızı bilmediğimiz bir ülkede yaşıyoruz. Öyle kendimi yoramam. Ben keyif için yaşıyorum, keyif için çalışıyorum, keyif için arkadaşlık ediyorum. Keyfimi bozacak hiç bir şey yapmam hayatımda onun de böyle kariyer planıymış yok bilmem neymiş böle iddialı şeylerimde hiç yok. Ben eğlenmek için yaşıyorum.

Birçok kişinin gelmek istediği çıtaya gelmişsiniz aslında..
Ben sevilirim. Çünkü ben dürüst bir insanım düz bir insanım. Alman der benim menajerim bana sen Almansın diyor. Her şeyi çocuk mantığı çerçevesinde algılarım. Numara yalan dolan işte böyle üç kağıt falan böle şeyleri hiç bilmem ve hala çok şaşırırım bu yaşıma rağmen çünkü ben ailemden de görmedim. Çok disiplinli , çok çalışkanımdır ve benle çalışan herkes bunu söyler.

"Yaşlanınca da böyle olcağım, herkes beni güzel bulacak"

Sizi hala 7’den 70’e bütün erkekler beğeniyor…
Ne güzel bir şey, ne kadar gurur verici bir şey. Bence insanlar asalak değil. Şimdi sevmeyen tabii ki vardır beğenmeyen de vardır , kıskanıp da laf atan da vardır. Yani insanlarında iç güdüleri var, o düzlüğü o dürüstlüğü o saflığı hissediyorlar ben ondan dolayı beni sevdiklerini düşünüyorum. Hoşluk… Yani hoşluk da şöyle bir şey o içsel karizmayla ilgili bir şey yani ben kırış buruş olsam da insanlar beni güzel ve hoş bulacaklar ilerde. Çünkü ben hep neşeli olacağım. Yaşlandığımda da böyle güzel bakacağım filan.

"Çok acı çeken bir insanım"

Bir de sizde şöyle bir şey var hayatı umursamaz yaşar gibi rahat yaşar gibi bir hal var..
Hayatı tabii ki umursuyorum ama çok fazla ciddiye almıyorum.. İnsanlardaki rahatsızlık kendini çok ciddiye almak. Bir kere alay etmeyi unutmuş insanlar , hayatla dalga geçmeyi. Şimdi ne oluyor kardeşim doğuyoruz, büyüyoruz, ölüyoruz işte. Ne öğrendik ona bakmalıyız diye düşünüyorum. Böyle ciddiye alıyormuş gibi yapıp hayatı o kadar boşa alan insanlar var ki ben her dakikayı o saniyeleri saniyesi saniyesine dolu yaşamak istiyorum bir kere. Çünkü ben hayatımda yaşadığım her saniye bir daha geri gelmemek üzere gidiyor. Onun için keyif, benim amacım keyif. Yani işte de keyif, aşkta da keyif, arkadaşlıkta da keyif.. Ben keyif almayacağım hiçbir şeyi almam. Acı çekmiyor muyum? Tabii ki çekiyorum. Nelere acı çekiyorum? Dünyanın geldiği duruma insanları nankörlüğüne. Kedilere nankör diyorlar insan önce kendileri dünyaya yaptıklarına baksınlar. Ben aslında çok acı çeken bir insanım. Ama acı çekerim derken böyle oturup da bütün gün ağlayarak sızlanarak veya ölümlerin arkasında üzülerek değil. İnsanlığın mesela durumuna üzülüyorum. Yani bak diyorum ki ne kadar çirkin neleri paylaşamıyoruz. Ne kadar çirkin insanlar ne kadar çirkinleştiler. Sevgisizliğe çok üzülüyorum, dünyaya yatıklarımıza çok üzülüyorum, hayvanlara yapılanlara çok üzülüyorum. Bir sürü şeye çok üzülüyorum ama üzüntülerimi uzatmıyorum. Çünkü şöyle bir felsefe var ; çare olamayacağın şeylere üzülmeyeceksin hayatta. Ben şimdi foklara çok üzülüyorum ama ben fokları kurtaramıyorum. Bunu oturup hayatıma yayıp sen geldiğin zaman sana surat asmamın bir alemi var mı? Her şey olması gerektiği gibidir evrende. İnsanlıkta bir ders içindedir. Zaten böyle olması gerekiyorsa böyledir. Kaplanları suyu tükeniyor çok üzücü bir şey ama o hayvanlar zaten bize o tecrübeyi yaşatmaya geldiler. Bir de onu da bilmek lazım. İnsanca yaşayacaksın eğlenmeye bakacaksın. Çünkü bu bize hediye. Şimdi Allah bana güzel bir aile vermiş, güzel bir güzellik vermiş akıl vermiş sağlık vermiş e ben bunları unutup böle hayatım çok dramlarla filan yaşasam komik olmaz mı?

"Her yere akbil ile gidiyorum"

İstanbul sizi yormuyor mu?
Trafiğe çıkmam arabam yok, deniz yolunu kullanırım devamlı. Akbilim var benim çokta övünüyorum. Akbilim’le her yere gidiyorum. Deniz otobüsüne, vapura biniyorum.

Metrobüsü hiç kullandınız mı?
Hayır hiç kullanmadım. Denemem için bir bahanem olmadı. Bak mesela bir adam ölmüş ona çok üzüldüm. Yani bu duyarsızlık beni çok üzüyor .

"Hülya Avşar’a yapılanlar çok ayıp"

Hülya Avşar için ne diyosunuz?

Vallahi çok ayıp kardeşim. Yazık çok fazla uğraştılar bu kadınla artık yani çok ayıp uğraşılacak o kadar çok şey var ki bu ülkede. Zaten kız öle bir şey de söylememiş. Savcı da söylemiş. "Kusura bakmayın şikâyet var" diye. Şimdi birisi getirse bir şikâyet var diye dese ki "Binnur bilmem ne dedi", sen onu araştırmadan etmeden şikayetin bir temeli var mı yok mu hiç mi Amerikan dizisi seyretmiyorlar bunlar? Yani vallahi komik bir şey ama bir baksınlar nasıl işliyor hukuk, bir baksınlar insanlar nasıl hareket ediyor, bu ayıp bir şey nedir bu yani. Sen onlar bunla uğraşacağına sanatçıyla uğraşacağına, git meselelerini hallet .

Açılımı nasıl buluyorsunuz ?
Bu konularla ilgili konuşmak istemiyorum çünkü çok pis konuşacağım yani Hülya Avşar’dan beter ederler beni bu ülkede .

Dizilerdeki bu müstehcen sahneleri de şifreye bağlayacaklarmış buna ne diyorsunuz ?
Yani benim gibi bir insan buna ne diyebilir ki. Müstehcen bir sahnemi var Allah aşkına öpüşmeyi sevişmeyi bilmeyen bir millet olabilir mi silahlara hiç birşey demiyorlar.